Nâzım Hikmet'e Merhaba! (1)

 “Nâzım'a Merhaba!" gecesi Ankara'da çok güzel geçti. Doya doya bir Nâzım Hikmet yaşadık.

Cuma akşamı Ankara’da Büyük Sürmeli Oteli'ndeydik.Sunuşu Tülay Bursa yapıyordu. Açılış konuşmasını yapan
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Aydın Aybay özetle şunları söyledi:

Vakfımız kuruluşundan buyana mali yönden çok sıkıntılı bir dönem geçiriyor. Bunun nedeni, cüretli sayılacak bir kararla, sırf Nâzım Hikmet dostlarının ilgi ve desteğine güvenerek, İstanbul’da. Taksim de, içinde 84 kişilik bir cep tiyatrosu ve sergi salonlar da olan bir 'Kültür Merkezi' kurmaya girişmiş olmamızdır. Bu merkez ve buna komşu Nâzım Hikmet arşivi ile müzesi tamamlanmak üzeredir. Kısmen açılışını da yaptık.

İşte, sıkıntılı ve çetin dediğim dönem bu yüzden ortaya çıktı. Bu işten yüzakı ile çıkmamızı, sizlerin gösterdiği ilgi ve desteğe borçluyuz. Teşekkür ediyoruz, özellikle Doğan Taşdelen'e.

Geleceğe dönük projelerimiz var. Sıkıntılı dönem bitip yerleşimimiz tamamlanınca, bunların gerçekleşmesi için çalışacağız. Şimdiye değin, gecikerek de olsa, amaçladıklarımızı yaptık. Tek gerçekleştiremediğimiz. Nâzım Hikmetin Türk vatandaşlığından çıkartması ayıbını ortadan kaldırma, bertaraf etme girişimimiz oldu. 100 bin imzalı isteğimize, gerçek devlet adamı ve siyasetçi olan uç eski kültür bakanımız -Fikri Sağlar, Ercan Karakaş ile İsmail Cem- dışında siyasal destek bulamadık.

Ama, ben şahsen bunu önemsemiyorum. Goethe'nin (1748-1832) belki Alman pasaportu yoktu, ama Alman şairidir. Shakespeare in (1564-1616) nüfus kaydı yok ama, bütün dünya bilir ki İngiliz dilinin dehasıdır. Nâzım Hikmet e gelince; bütün dünya onu Türk şairi olarak tanır. Ülkemizde de Türkçenin bayrağı, sesidir o. Ona Türk yurttaşlığını çok görenler utanmalıdır.

Dil ustası Emin Özdemir'le yan yana oturuyordum. Prof. Aydın Aybay’ın konuşması üzerine, şöyle dedi:

-Aydın Bey'in sözleri çok doğru. Ulusların ozanı yoktur, dillerin ozanı vardır. Bir ozan hangi dilde yaratırsa, hangi dilde duyar, hangi dilde yazarsa, o dilin ozanıdır. Mevlana'yı (1207-1273) ne denli Türk sayarsak sayalım, o bir İran ozanıdır. Çünkü Türkçe yazmamıştır.

O sırada. Prof. Cem Eroğul geldi:

-Böyle bir yemekte en büyük eksiklik domuzdur, yaz bunu! dedi.

Yemek, konuşmalardan önce, iki sanatçının dinletisiyle başlamıştı. Ankara Devlet Konservatuvarı öğretim üyelerinden Orhan Ahıskal (keman), Bediz Koçak (viyola) konuklara çeşitli parçalar dinlettiler.

Sunucu Tülay Bursa, “vakıfla dayanışma yemeği”ni düzenleyen Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen'i mikrofona çağırdı. Doğan Taşdelen özetle şunları söyledi:

Nâzım Hikmet adı ülkemiz ve bütün bir insanlık için geçmişten geleceğe uzanan bir köprüdür. Sevdalı bir yolculuktur. Türkçenin mahiri, evrensel dilin, yani şiirin ustasıdır.

Onu Anadolu 'da bir köy mezarına getiremediğimiz, ‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/Ve bir orman gibi kardeşçesine’ dizelerinde açıkça vurguladığı toplumsal projeyi yaşama geçiremediğimiz sürece gerçek anlamda onu anmak ve anlamak mümkün olmayacaktır.

Bizler Nâzımla aynı memleketin insanı olmaktan kaynaklanan bir büyük bahtiyarlığı paylaşmak için bir araya geldik. Bununla gurur duyuyoruz...

O, ‘Vatan çiftliklerinizse / kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse / kurtulmamaksa kokmuş karanlığınızdan / ben vatan hainiyim’  diyerek sanki bugünlere mesaj vermek istemiştir. Bugün kimlere vatansever denildiğini biliyoruz. Evet, ne yazık ki bizler bugün tıpkı Nâzım Hikmet gibi vatan haini olduğumuzu söylemek durumunda kalıyoruz.

‘Vatan, devlet olanaklarını çetelere peşkeş çekmekse, faili meçhul cinayetlerse, yolsuzluksa, hırsızlıksa, uyuşturucu kaçakçılığıysa, işkenceyse, düşünce suçuysa, vatansever görünüp Amerika'da mal mülk sahibi olmaksa, bu topraklan doların ve türbenin yeşiline bağımlı bir hale getirmekse...’

Vatan hainliğine devam edeceğiz!.. (Uzun alkışlar).

Arada, Rüştü Asyalı Nâzım’dan şiirler okudu, Ufuk Karakoç, sazıyla -Ruhi Suyu andırır sesiyle- türküler söyledi. Nâzım Hikmet’in "Vatan Haini" şiiri şöyle:

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala / ‘Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz’ dedi Hikmet / 'Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ'

Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, / bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un. / 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan Amirali.

Amerika bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. / 'Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz' dedi Hikmet. 'Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.

Vatan çiftliklerinizse, / kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan / vatan şose boylarında gebermekse açlıktan,/ vatan soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa  yazın, / fabrikalarımızda al kanımızı içmekse vatan, / vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, / vatan mızraklı ilmühalse, vatan polis copuysa, / ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, / vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, / vatan kurtulmamaksa kokmuş karanlığınızdan, / ben vatan hainiyim.

Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla: ‘Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ’.(20.7.1962)