Namık Kemal, Sürgündaşları Arasında...

Türkçeyi de çok iyi bilen Fransız araştırmacı, bilim adamı Paul Dumont, Mainz'deki ilk gün toplantısında Namık Kemal'i anlatırken şunları da söylüyordu:
"... Biçim az da değişse, içerik pek değişiktir. Namık Kemal, sapına kadar gazeteci olarak her konuya el attı, günün gereklerine ve ilhamının keyfine uyup, konudan konuya geçti. Bu yazıların bir haylisi, siyasal aktüaliteyi yansıtır; bunlarda söz konusu olan Osmanlı İmparatorluğu’nun iç işleri ya da dış olaylardır; yazılarının hammaddesi bunlardı. Bununla birlikte geri çekilmeyi biliyor, biraz dolaylı sorunlara da el atıyordu. Onun gazetecilikte arkaya bıraktığı eserden, sonraki kuşaklar, özellikle Türkiye’de bir anayasa rejimi, daha da genel olarak modern bir devletin kurulularının kurulması yolundaki ateşli savunmaları belleklerinde tuttular.. Ayrıcalıklı konuları arasında basın sorunları üstüne olanları da belirtmek uygun olur; bunlar içinde basının boğaz boğaza geldiği sansür ve öteki baskı biçimleri özel bir yer tutar. Son olarak unutmayalım ki Namık Kemal, her şeyden önce bir sanat eleştirmeni de oldu; bu tür yazılarında, Osmanlı ve Batı edebiyatının yanı sıra, biçem ve dil sorunları üzerinde ısrarla durdu.
Özgürlüğü yüceltme, onun gözde temalarının başında gelir. Böylece sürgündeki Genç Osmanlıların, yayımladıkları başlıca gazeteye, Fransız Devrimi’nin dünyaya ilan ettiği özlü formülün ilk kelimesini -hem de övünerek- ad olarak vermeleri "Hürriyet” hiç de raslantı değildir. Namık Kemal, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin büyük ilkelerinden birini ele alarak, kendi kuşağındaki aydınlar arasında ilk kez, üstüne basa basa, insanın özgür doğduğunu ve bu özgürlüğün onun için "bir besin kadar gerekli" olduğunu söyledi, İbret’teki ünlü bir makalede, Abdülaziz rejiminin aydınlar üzerindeki baskısını daha da arttırdığı bir sırada yayımlanmış olan bu yazıda, çok daha açık olarak şunları ilan etmekte tereddüt etmiyordu; 'İnsanın hak ve maksadı yalnız yaşamak değil, hürriyetle yaşamaktır.' Bu özgürlüğe Namık Kemal, Tanrının bir armağanı olarak bakıyordu.
Paul Dumont, sözlerinin sonunda şöyle dedi:
Evet, Namık Kemal iyi bir gazeteciydi. Biçemi parlak, zengin ve okuyucularını tezlerine kazanmayı bilen bir gazeteci. Ne var ki yetenek, tehlikeleri de beraberinde taşır; bunun gibi, düşünce sahibi olmanın da tehlikeleri vardır. Hem yetenek hem de inançları alabildiğine zengin olduğu içindir ki Namık Kemal, olgunluk yıllarının büyük bir bölümünü sürgünde geçirdi. O, bu bakımdan da günceldir...”
Ataol Behramoğlu söyledi; Aziz Nesin, dışarıdaki sığınıklar için "sürgündaşlar” sözcüğünü kullanmış. Namık Kemal o gün Almanya'da sürgündaşları arasındaydı.
Dr. Serol Teber de İlginç konuşmasında, Namık Kemal ile Yeni Osmanlıların, Paris Komünüyle ilişkilerini anlattı. “Namık Kemal ve arkadaşları da İbret Gazetesi'nde komünü ve komüncüleri savunan yazılar yayımlamışlardır” dedi. Namık Kemal'i anlatırken, Dr. Serol Teber şöyle diyordu:
... Hiç kuşkusuz bir tanzimat çocuğu olan Namık Kemal, örnek bir divan şairi olma yolunda çalışırken, kendi ifadesine göre, Şinasi'nin yazılarını okuduktan sonra tüm yaşamını değiştirmiş ve gidip onun kurduğu gazetede çalışmaya başlamıştır. Çok hızlı gelişme gösteren Namık Kemal, kısa zamanda tüm Osmanlı aydınlarının üzerine en çok konuştuğu ‘bayrak insan' konumuna gelmiştir...”
Yeni Osmanlılar'ın “Paris Komünü” ile ilgilerine geçen Dr. Serol Teber, şunları söyledi:
.. Bu konuda elimizde. Yeni Osmanlılar'dan Reşat Bey'in Paris Ulusal Savunma Kuvvetleri Komutanı General Trouchu'ya 4.7.1870 tarihinde yazdığı bir belge-mektup bulunmaktadır. Reşat Bey’in yazdığı mektup şöyledir:
"General,
Türküm ve Fransa'nın vatanıma yaptığı önemli yardımları unutmadım. Minnet ve büyük bir millete gerekli olan demokratik düşüncelerin coşkusuyla, Fransız Cumhuriyeti'nin düşmanlarıyla savaşmak için beni gönüllü olarak kabul etmenizi rica ederim General.
Cumhuriyetçi Fransa için beslediğim bağlılığımı ve vatanseverliğinize olan hayranlık duygularımı lütfen kabul ediniz General.
Reşat"
Kendisi de Yeni Osmanlılar için çalışmış olan Ebuzziya Tevfik, birinci elden kaynaklar ve anılarla yazdığı Yeni Osmanlılar Tarihi adlı kitabında aynı konuya değinmektedir. Ebuzziya Tevfik'in Yeni Osmanlılar Tarihi kitabında yazdıklarına göre, Paris'in kuşatılmasından sonra ortaya çıkan tehlikelere karşı kentteki yabancıların Paris’i terk etmeleri istenmişse de Mehmet, Reşat ve Nuri Beyler Ulusal Savunma Komutanlığı’na başvurarak kentle kalmak istemişler ve Parislilerle birlikte kentin savunmasına katılmışlardır...
Paris Komünü, Osmanlı Devleti'ni çok korkutmuştur. Sadrazam Ali Paşa, 25 Temmuz 1871 'de yayımladığı bir emirle, komüne ve komüncülere çatmış, 'böylesi uğursuz fikirlerin Osmanlı Devleti hudutlarından içeri girmemesi için’ valilerin uyanık olmalarını istemiştir. Osmanlı muhafazakâr basını da buna paralel bir tavır almış ve komüncülere saldırmaya başlamıştır.
İbret Gazetesi'nin 3. sayısında (5.6.1872) Reşat Bey, çok ayrıntılı bir biçimde komün olayını anlatmış, birinci ağızdan ve büyük bir içtenlikle komünü savunmuştur... İbret Gazetesi'nin 8. sayısında (12.6.1872) Namık Kemal gene komünü ve komüncüleri savunmuş, muhafazakâr basına ve hükümete çatmıştır. İbret Gazetesi'nin yine 8. sayısında Nuri Bey bu kez yalnız komünü değil, Enternasyonali anlatmış ve savunmasını yapmıştır...
Tüm bu yazılar oldukça açık bir biçimde Yeni Osmanlılar'ın sol kanadının Paris ve komün savunmaları sırasında orada bulunduklarını ve olayların içinde yaşadıklarını göstermekte.
Bir süre sonra araya giren başka politik nedenlerden ve de özellikle 1 Nisan 1873'te Namık Kemal'in yazdığı Vatan Yahut Silistre oyununun İstanbul'da ilk kez oynanmaya başlamasından sonra, İstanbul halkının Namık Kemal'e gösterdiği büyük sevgi ve coşkudan ürken Saray, İbret Gazetesi'ni kapatmış, başta Namık Kemal olmak üzere Yeni Osmanlılar, bu kez tutuklu olarak çeşitli yerlere sürülmüşler, hapsedilmişlerdir. Bilindiği gibi Namık Kemal Kıbrıs - Magosa'ya sürülmüştür...
... Namık Kemal, büyük bir özgürlükçü, büyük bir ozan, büyük bir yurtseverdi. Ayrıca sözcüğün en geniş anlamıyla Namık Kemal çok sevimli, çok güzel bir inanç insanıdır. Bildiğimiz kadarıyla böylesi bir patriyot (yurtsever), Osmanlı Devleti içinden ilk kez çıkmaktadır... Tüm bunların ötesinde Namık Kemal, Osmanlı toplumunda örneğine az rastlanan bir hümanisttir. Namık Kemal, ozanlığını, yurtseverliğini, özgürlük düşüncelerini yoğun insan sevgisi içinde eritebilmiş ender insanlardan biridir. Böylesi bir kişilik bizim tarihimiz için, ayrıca yeniliktir. Onun gücünün gizi burada yatmaktadır..."
Namık Kemal'in 100. ölüm yıldönümü toplantılar, izleyenler için bir şölen niteliğindeydi izleyenler arasında Sümeyra Çakır ile eşi Hasan Çakır, Melike Demirağ, Şanar Yurdatapan da vardı.