Mustafa Kemal’i Sevenlere...

Mülkiyeliler Birliği salonunda her çarşamba, saat 18.00'de değişik konularda bir konuşmacı, konuşma yapar, soruları yanıtlar. Üç gün önce Rona Aybay’ın “Evlilik Hukukunun Kimi Temel Sorunları" konulu konuşması vardı. Önümüzdeki çarşamba, 23 mayısta Korkut Boratav'ın "20. Yüzyılda Türkiye'de Ücretler"; 30 mayısta da Tarık Zafer Tunaya'nın "İttihat ve Terakki" konulu konuşmaları olacak...
Rona Aybay’ın konuşmasını "Evlilik ve Boşanma" üzerine yapacağını sananlar vardı. Bu yüzden, toplantıya tek gelenlere:
Boşanmanın yollarını öğrenmeye gelmişler! diye takılıyorlardı.
Boşanma konusuysa, Aybay’ın konuşması sırasında şöyle bir geçiyordu. Asıl konu, evlenmenin yasal ve kurallarına uygun olarak yapılması, törenin genelde, bu işe ayrılmış, resmi binada gerçekleştirilmesiydi. Türkiye de çoğu yıldırım nikâhları yasaya aykırı olarak kıyılmakta, ortada hasta olmadığı halde, nikâh törenleri evlerde yapılmaktaydı. Bunlar sakat şeylerdi...
1933’ten bu yana, on milyonu aşkın evlilik dışı çocuk, çıkarılan yasalarla, yasal duruma getirilmişlerdi.
Bahri Savcı, toplantıya başkanlık ediyordu. Bahri Savcı’yı yakından tanımayanlar, onun muzip yanını bilmezler. Bahri Savcı da şöyle konuştu:
Rona Aybay'ın anlattıklarına göre, benim de Seha Meray'ın da evliliklerimiz muallel (kusurlu). Bir kez ben mektup yazdım, Akçakoca'ya. "Geliyorum, kızı alıyorum” dedim. İlan filan hak getire! Gittim, nikâh resmi dairede değil evde kıyıldı. Sağlık bakımından da bir özünümüz yoktu. Taa Akçakoca'ya gitmişim. Sudiş (Sudiye)lerin evi tepedeydi. İki kilometrelik yol. Sudiş de, iki kilometrelik yolu günde dört kez inip çıktığına göre o da sağlıklı. Rona Aybay, nikâhlıların temiz olması gerektiğim söylüyor. Ben yol kıyafetiyle gittiğime göre, temizlik de hak getire!
Bahri Savcı, muzip muzip sürdürdü konuşmayı:
Yalnız bu anlattıklarımı Sudiş duymasın, “Madem ki, nikâhımız geçersizmiş; ben de serbest sayılırım, Akçakoca'ya gidiyorum!” diyebilir.
Prof. Rona Aybay, SBF'de Devletler Hususi Hukuku okuturken, görevinden ayrılma durumunda kaldı, Prof. Bahri Savcı gibi...
* * *
Ayşe Yazıcıoğlu, ilk kişisel sergisini Mithatpaşa’daki Ticaretliler Derneği salonunda açtı. Salonun bir bölümünde, sergiler için ayrılan kısım gençleri sanata, düşünsel çalışmalara yöneltmeyi amaçlıyor. Güzel bir şey.
Ayşe Yazıcıoğlu, bir süre Güzel Sanatlar Akademisi ne gitmiş, sonra bırakmış orayı. Neden bırakmış bilmiyorum. Resim yapmayı seviyormuş...
Ticarettiler Derneği’nin Başkan Vekili Turan Veldet Velidedeoğlu, Hıfzı Veldet Bey'in yeğeni, orada TBMM Tutanak Uzmanı Orhan Velidedeoğlu da vardı. Birlikte, Hıfzı Veldet Bey'in kulağını çınlattık. Sergiyi Eşref Üren de görmüş açılıştan önce. Talip Apaydın’la eşi Halise Apaydın, Bahri Savcı ile Sudiş de oradaydılar. Savcı’larla, İlhami Soysal’ın kulağını çınlattık, yeni hastaneden çıkan İlhami, yine sigara üstüne sigara içiyormuş. Canı sıkılıyormuş besbelli. Kızı Dr. Alev Sürken eşi Dr. Bülent Sürmen Diyarbakır’da cezaevinde yatıyorlar bir süredir. On altı aylık torun Kerem ise İlhami’lerin yanında İstanbul'da..
* * *
Bugün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Hasan Hüseyin "yaşlanmayan ananın yaşlanmayan mektubu"nu Ankara'da 1970’te yazmış. Hasan Hüseyin öleli 3 aya yaklaşıyor. Ona ilişkin okur mektuplarını, şiirleri saklıyorum. Eşi Azime Korkmazgil'e vereceğim onları. Hasan Hüseyin, "Mustafa Kemal'i sevenlere" sunduğu şiirinin bir bölümünde şöyle der:
"sen hep samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay kemalim / hele bir de buralara / çık hele bir / çık hele bir / kemalim!
yol uzak/hane viran /dersen eğer kemalim!/dilediğin yere çık / çık hele bir / çık hele bir / kemalim!
gör ki ne haldedir / "ey türk gençliği"n / gör ki ne haldedir bursa da dediklerin / gör ki ne haldedir "bu yurdun efendisi" / sen hep samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay kemalim / hele bir de oralara / çık hele bir / çık hele bir / kemalim!
karadeniz derler bir kara derya / abanmış üstüne kozlu’da çocukların / kömür müdür yürek midir ocaklardaki / ağıt mıdır figan mıdır bacalardaki / Zonguldak Zonguldak vurur yüreğim / katarlanır al bayraklı cenazelerim / kimi ağlar ekmek ekmek ne bilem / kimi ağlar okul okul ne bilsin / ne bilsin griziyu grevi sendikayı, kemalim / ne bilsin yoksul yetim? / sen hep samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay kemalim? /hele bir de kömürlere / çık hele bir / çık hele bir / kemalim!.
pamukta tütünde neler dönüyor / demirden petrolden kimler vuruyor / millet ucun ucun akmış gidiyor / "benim bu gidişe aklım ermiyor" / vahdettin döküntüsü fetva veriyor / "derdim çoktur hangisine yanayım" /hangi bir kurbana ağıt düzeyim / ne yöne gittik ki geldik bu yana/bu kuyudan hangi yöne bakayım? /kemalim kemalim tatlı kemalim /belinde kılıcı atlı kemalim! / sen hep böyle heykelde mi durursun / sen hep böyle nutuk'ta mı durursun?/ sen hep böyle samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay kemalim
hele bir de kahvelere ırgat pazarlarına / hele bir de zindanlara / çık hele bir / çık hele bir / kemalim!"