Mersin'den ayağımın tozuyla döner dönmez, akşamına, Kültür Bakanlığı Müsteşarı Emre Kongar'ın, Rusya Federasyonu Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Bn. Tatyana Hasimovna Nikitina onuruna verdiği yemeğe katıldım. Yorgun mu yorgundum. Gitmesem olmaz, yemeği yarıda bırakıp çıksam olmaz, diye düşünüyordum. Yemek, Çankaya'da, eski gazetecilerden Ünal Menderes'le eşinin açtıkları "Yunus"taydı. Yemekte kimler mi vardı? Kalabalık: Rus Elçisi (artık Sovyet değil) Çarnişev, Moskova'dan Tatyana’yla birlikte gelen Serguvenko, Rus Elçiliği Müsteşarı Çiçkanov, yine elçilikten Solotsinski, Gonbanov, Dışişleri Bakanlığı Küttür işleri Dairesi Genel Müdür Yardımcısı Aydın İdil, sanat tarihçisi Günsel Renda, dünya tatlısı İlber Ortaylı, Kültür Bakanlığı'nın emektarı, en güç işleri omuzlayan Müsteşar Yardımcısı Gülşen Karakadıoğlu, gazeteci M .Ali Kışlalı, Küttür Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Mithat Sirmen...
Tatyana Hasimovna Nikitina, biyofizikçiymiş. Bakan yardımcısı olmadan önce, şarkıcıymış. Ne güzel? Kendisi de güzel. Yemek güzel bir söyleşi içinde geçti. Bir şey yemesem de dinledim çevremi. Tatyana Hasimovna Nikitina Türkmenistan’ın Aşkabat’ında doğmuş. Babası, Nazım Hikmet"i evinde ağırlamış. Ruslar sonunda, Nâzım Hikmet'in Moskova’daki evindeki eşyalarını Nâzım Hikmet Vakfı'na vereceklermiş. Ancak. Picasso'nun, daha başkalarının resimlerini gümrük bırakmıyormuş...
Söyleşi koyulaşırken. Emre Kongar yılbaşını geçirdikleri Abant anılarını anlattı. Akşamlan vakit geçirmek için çeşitti oyunlar oynuyorlarmış Erdal Bey (Hinthorozu) da orada ya. Oyun, 20 soruda bilgi yarışması. Bunlardan biri, ünlü atlar! Bakalım kaç ünlü at bulacaklar Ali’nin atı "Düldül", Muhammet'in atı "Burak", Donkişot'un atı "Rosinante", İskender’in atının adı "Butskefalus " Atın adı "gölgebaş" anlamına geliyor. İskender'in atı gölgeden korkarmış. Onun için seferlerini hep güneşin doğduğu yöne doğru yapmış. Roma imparatorlarından Caligula (İsadan Sonra: 12-41) atını konsül olarak atamıştı söylentilere göre. Caligula'nın atının adını kimse bilemedi. Böyle önemli bir atın adı olmaz mı, kesinlikle vardır. Hacı TÖ’nün çocukluğunda, düştüğü eşeğin adı var mıydı acaba? Bir sorsun Köşk yazarları. Onu bilmiyorum ama, Hacı TÖ’nün atamalarında iş yok. Hacı TÖ’yû "karakaçan" sırtından atmış da Çankaya'dan bir türlü düşürülemiyor, neden? Hacı TÖ’nün babası, Mersin'de dinledim, Silifke'de bankacıyken, her akşam bir evde sofralarda olurmuş. Kendi evine ise, pek kimseyi ne çağırmazmış. Geçimin yolunu böyle mi bulurmuş ne? Hacı TÖ’de, babasına mı çekmiş ne bileyim?
3 ocak pazar günü Mersin'in kurtuluşuydu. Kızım Özlem’le birlikte, çağrılı olduğumuz törenleri izledik. Mersin'de bir başka hava vardı; yerlerde kar yok, sırtımda bir pardösü., zaman zaman kolumda, dolaşıyorum Avustralya'ya hazırlık yapıyorum. Orada yaz şimdi.
Mersin'e iner inmez, yıllardır Mersin’de bulunan yeğenlerimi aradım. Biz köylüler öyleyiz, yakınlarımızı bulmasak, edemeyiz. Yeğenlerimle törende birbirimizi bulamadık. Sonra, Mersin Oteli’nde görüştük. Göreceğim daha dostlarım vardı, öğretmen-yazar Sami Gürtürk, köy enstitülü yiğit adam Mehmet Köse! Onları bir bir buldum, daha doğrusu Taşucu Belediye Başkanı Emin Güleç, ikisini de buldu, Mersin operasının açılışına getirdi. Sağ olsun!
Mersin opera-balesinin açılışı Necati Cumalı’nın "Boş Beşik”iyle oldu. Baleden sonra, Necati Cumalı’yla konuştum:
Harika! diyordu Cumalı, ben böyle beklemiyordum!
Opera-bale binası, eski halkeviydi. Çok güzel yapılmıştı. Yıllar içinde, halkevinin döner sahnesi, betonla kaplanmış, çalışmaz duruma getirilmişti. 1943 yılında. Mersin'de "Madam Butterfly" oynamış, o yıllardan bu güne dek, kültür yaşamı uyumuştu
Opera Genel Müdürü Rengim Gökmen oradaydı. Opera Müdürü Naran Çapanoğlu, orada. Eski müdür Yaşar Esgin, oyundan iki gün önce trafik kazası geçirmesine karşın, kolundaki yarasını sanki rol gereğiymiş gibi, bir bezle sararak sahneye çıktı. Sanatçılık böyledir, gazetecilik, yazarlık da öyledir. Onlara masa, "unvan" gerekmez. Eşi Feryal Esgin de trafik kazası geçirmesine karşın, sanatçıların başöğretmeniydi. Kızları Nil de, trafik kazasında yaralanmıştı. Ama oyunda "koreograf asistanı" olarak çalıştı, görevini aksatmadı.
Besteci Firengiz Alizade, koreograf Nargie Soott, Youri Papko, orkestra şefi Nazım Rızabey, dekor-kostümde Serdar Başbuğ da başarılıydılar.?
"Boş Beşik" Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü’nün yayınında şöyle anlattır özetle.
Yörük beyi Ali, ovadaki bir köyün güzel kızı Fatma’yı sevmiştir. Yörük obasında düğün dernek kurulmuştur.
Düğünün üzerinden yedi yıl geçmiştir, beşik hâlâ boştur. Rüzgâr ve Ağaç, Ali ile Fatma’nın gittikçe tükenen umutlarını, gittikçe çoğalan acılarını dile getirmektedir.
Ali ile Fatma 7 yıldır evlidirler, ama hâlâ çocukları olmamıştır. Ana olmayan kadın "kadın" değildir. Herkes Fatma'yı hor görmekte, aşağılamaktadır. Obanın iki güzel kızı Elif ile Yeşil, sevinç içinde dans ederek beşiğe yaklaşırlar. Fatma, kendisini Ali'den ve obadan koparmayı kuran bu düşlerden habersiz oraya gelir. Evliliği üstüne bir tuzak kurulduğunu sezer. Umutsuz, yok olmuş bir halde kaçarcasına uzaklaşır. Hemen sonra Ali gelir. Elif ile Yeşil’in danslarında, biricik eşi, sevdalısı Fatma'nın çocuksuzluğu üzerine kötü bir şeyler kurulduğunu sezer. Öfkeye kapılarak dağlara ava çıkar.
Daha çoğunu yazmayayım, Mersinliler, bu baleyi izlesinler. Zaten, biz oradayken, kaç oyunun biletleri çoktan satılmış bitmişti. Yurdun başka yerlerindekiler de, ya Mersin'e -bir zahmet- gitmeli, ya da "Boş Beşik”in kendi yörelerine gelmesini beklemeliler.
Kültür Bakanlığı çok başarılı bir çalışma yapmış, güzel iyi de, bakanlıkta "Hacıyatmaz"lar, yıllar yılı geçmiş iktidarları uyuttukları gibi, bu iktidarı da -çıkarları doğrultusunda- uyutmak için fırsat kolluyorlar.
7 Ocak 1993, Cumhuriyet