Mangal Tahtası…

Emin amcam, çocukluğunda yaylada kuzu gibi meler, kurdu getirirmiş.

Yanık melemeye dayanamayan kurt, ininden çıkıp gelince başta amcam, hepsi kaçışırlarmış. Oldukça tehlikeli bir oyun. Ama yaylada, dağ başında zaman nasıl geçecek?

— Haydi ilmin, bir mele de getir şu canavarı!.

— Meeeeee! Meeeeee!

Kurt, uzaktan yalanarak görününce, kaçışmalar, ağaçlara tırmanmalar başlar mı size? kurt, bunun bir oyun olduğunu ne bilsin? Meleyince yine geliyor.

O yıllar, köylerde tiyatro olsa, amcam iyi bir seslendirmeci olurdu ne bileyim? Çocukluğunda böyle şakacı olan amcam, çocukluğumda gözüme çok sert görünürdü. Korkardım ondan. Sonra sonra, içinde gülümseyen muzip bir yanı olduğunu öğrendim. Daha çok sevdim.

Masal anlattırmayı, en çok da bana anlattırmayı severmiş. Masalımda kurt kuzuyu bir türlü yiyemezmiş. Yedirmezmişim, kuzuyu kurda. Tam, kurt kuzuyu yiyecekken, dolanıverirmiş kuzu çalıyı... Amcam:

— Bu çocuk ilerde muharrir olacak! dermiş.

Ozan Ali Yüce de, köyünden bir olayı anlattı: bir köylü, ava giden komşusunu kandırmayı kurmuş. Yüzünü, gözünü kömürle boyamış. Sabah erkenden kalkıp, onun avladığı yerlerde, çalıların arasına saklanmış ve başlamış kurt gibi ulumaya.

— Uuuuuu... Uuuuuu...

Avcı, tüfeğini doğrultmuş sesin geldiği yöne. Kurdu görmeye çalışıyor. O sırada, telaşlanan muzip komşu ayağa fırlamış, bağırmış:

— Aman ateş etme, ben kurt değilim, komşun Hasan'ım...

Avcı, gözünü ayırmayarak karşılık vermiş:

— Hayır, sen Haşan değilsin kurtsun!

— Vallahi kurt değilim!...

— Yalan söyleme, kurtsun!

 

★★★

 

Bir arkadaşımın babası dermiş ki:

— Ekinin başağı, içindeki taneler hamken dik durur. İçindeki tane olgunlaşınca başını eğer!

Ne güzel bir söz, Fransız Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın bir sözü var:

— Kendi kendisiyle barışık olmak; bundan daha iyi bir sağlık reçetesi bilmiyorum.

Bazıları vardır, «cinleriyle kavga eder!» derler. Sevmem öylelerini. Her şeyleri kendilerine dönüktür. Her şeyde, kendilerine bir pay ararlar.

Geçen hafta sonu Kurban Bayramı'ydı. Gazeteler üç gün çıkmadı. O günler, büyük illerde Bayram Gazeteleri yayınlandı. Biri, bir gazeteden beklenenin yerine, ilan çıkmış gibiydi. İçinde de okunacak bir şey olsa... Köşede, kıyıda kalmış, artık diyeceği kalmamış izlenimi veren birkaç yazı. Çağdaş Gazeteciler Derneği'ne yöneltilmiş curnalcılık örnekleri. Bir sözünden yargılanıp bir yılı aşkın hapis cezasına çarptırılmış bir eski Bakanı diline dolayarak, nereye saldırdığı belli olmayan bir yazı... Cezaevinde yatan, eli kolu bağlı birine saldırmak, neyle bağdaşır onu da anlayamadım. Adam, yanıt verse, gelecek bayrama dek konmaz yanıtı.

Bayramda, herkes dinlenecek, barış havası içinde yaşayacak değil mi? İnsanlar para verip gazeteyi alıyorlar. Okuyup yararlanacaklar. Nerdeee?

Bunları görenler de, gazetecilerle ilgili yargıya varıyorlar; «işte, basınımız bu!» diyorlar. Bunu söyletmeye kimin ne hakkı var? Bayram haftası değil, mangal tahtasıydı...

«Dernek Ağalığı» gazetecilere yakışmaz. Gazeteci, kamu görevi yapar. Yazısından, çizisinden aldığı ücreti dışında yarar sağlamaz. Reklam aracı hiç olmayacağı gibi, hiçbir şeyinin reklamını da yapmaz, yapamaz. Reklamcılık ayrı bir olaydır. O da saygıdeğer bir uğraştır. Ama, gazetecilik o değildir.

Kimse bir derneği, Bayram Gazetesi de olsa, gazeteyi kişisel hevesleri için kullanamaz. Yok, filan yerde gazetecilere arsa dağıtılacakmış da, tapusu verilecekmiş de, üyeler milyonlara konacakmış da, yok orada kahve de çıkacakmış da... Atatürk'ün sesli anıtı açılmış da...

Bayram ertesi, neler kuruyordum oysa, neler oluyor Ankara'da. Onları vurgulamayı düşünüyordum. Canımın sıkıntısından nelere gittim?

Danışma Meclisi üyeleri açıklandı açıklanacak. Gerçekte, bu konuda geç bile kalındı diyenler var. Öyle ya, yeni üyeler alıştığımız biçimde giyinmek isterlerse, koyu elbiseler diktirmek için zaman bile bulamayacaklar. Terzi prova yapmadan giysi dikebilir mi?

Ama, doğrusu adaylarda bir heyecan, bir heyecan... Kolay değil elbet Demokrasiye geçişte, önemli payları olacak onların. Dilerdim ki, 1961 Anayasası'nı yapan Kurucu Meclis'te bulunanlar, yeni Anayasanın iskeleti üzerinde görüşlerini açıklasınlar. Yeniler de, yararlansınlar bundan. Bu konuda bir tartışma açılsa ne iyi olurdu?