Makal'ın Önsözü...

“Öksüz Yamalığı-Köy Enstitüleri", Cumhuriyet'in “Çağdaş Yayınları”nda çıkan kitabımın adı. Bu kitaba, Mahmut Makal, “Koyu Karanlığa Işık" başlıklı bir önsöz yazdı. Sözü uzatmadan “Önsöz"e geçiyorum. Şöyle diyor Mahmut Makal:

‘Öksüz Yamalığı' incecikten değil de incikten, el içi büyüklüğünde yağan kar için kullanılan birdeyim, öksüz giysisinde yırtık ve delik büyük olduğuna göre o deliği kapatacak yamalığın da büyük olması gerektiği sezdiriliyor... Köy Enstitülerinin kapatılmasından sonra halkın üstüne, ölü toprağı gibi, kafasının içine öksüz yamalığı örneği koyu karanlığın yağmasını, toplumun, bırakın ortaçağı, ilkçağa doğru yol almasını üzülerek, kıvranarak izliyoruz.

Köy Enstitüleri gerçeğini ve kapanışlarından sonra toplumun üstüne çöken karanlığın ölçüsünü de Ekmekçi’nin bu kitabında bütün ayrıntılarıyla izliyoruz.

Ekmekçi, Köy Enstitülüden daha enstitülü bir yazarımızdır. Köy Enstitüleri konusunda en çok yazı yazan yazarımız da odur. Tonguç örneği bir halk adamıdır. Eğitim ve Köy Enstitüleriyle ilgili olarak Köy Enstitülüler hep onu ararlar. Mektuplar; yazılar telefonlar yağar ona. Gazetedeki odası an kovanı gibi işler. Bildiğim kadarıyla bu insan seli bir başka yazara akamaz... Hepsini kabul eder. Orada değilse, gelenlerin odasına alınmasını ister sekreterlerden. Onlarla eşsiz alçakgönüllülüğüyle ilgilenir. Hepsinin sorununu çözmeye çalışır. Yazı getirenlerin yazılarını gazetenin mutfağına ulaştırır. Çaylarını kahvelerini de eksik etmez. Yazılan da, bu yüzden ona ulaşanların sorunlarıyla, ürettikleri düşüncelerle doludur.

Köy Enstitülerinde, bilindiği gibi öğretmen adaylarına verilecek bilgi, genel ve geçer eğitsel esaslara dayandırılmıştır. Meslek dersleri, iş okulu denen ve pratik bilgi ilkesi güden yeni okulun yöntemlerini egemen kılacak biçimde ayarlanmıştır, öğretmen adayları yaşamını her yönüyle ilgilendirebilecek koşullar içinde yetişmişlerdir, öğrenciler, tarım ve sanayi ile ilgili bütün işlere, teorik ve pratik bakımdan egemen olabilecek duruma getirilmişlerdir. Enstitülerin her biri, üç ilin köy çocuklarını alabilecek bir düzenlemeyle kurulmuşlardır. Kuruluştan, bölgeler ve iller arasında eğitimi eşit olarak gerçekleştirmek ereğine dönüktü. Savaş yıllan içinde olmamıza karşın, Türkiye'de eğitim sorunlarının çözümü için çağcıl anlamda büyük görev yapmışlardır, öğrenciler, iş içinde, yaparken öğrendikleri, öğrenirken ürettikleri için, geçimlerini de sağlamışlardır. Devlet bütçesine de yük olmamışlardır. Genel kültüre erişme ve okuma alışkanlığı alma yönünden öğrenciler iyi yetişmişlerdir.

Kısaca Köy Enstitüleri uygulaması, eğitim yoluyla köyü canlandırmak, toplumu etkilemek ereğine dönüktü. Buradan yetişenler, ‘insanoğlunun erdeminin ve yaratıcılığının elleriyle beyni arasında kurabileceği uyumla doğru orantılı olduğu...' gerçeğine uygun olarak yetişmişlerdir. Zaten bu eğitimin asıl ereği, halk kaynağını harekete geçirmek, üstündeki karanlığı kendisinin atmasını sağlamaktı. Halk çocuklarının bu anlamda eğitilmesi gerekiyordu.

Şimdiyse, karatahta, ders kitabı, not defteri üçlüsüyle yapılan ezberci eğitimin içine düştü halk çocuktan. Bunu beğenmezken onu bile arar duruma geldik... Çünkü artık eğitim işleri çağdışı, karanlık uygulamaların içinde kaldı.

Kitapta göreceğiniz gibi, tek parti döneminde Bakan Reşat Şemsettin Sirer, çok parti döneminde Bakan Tevfik İleri Köy Enstitüleri karşıtlığında birleşmişlerdir.

Kitabı izlerken Sirer’in şu sözlerine rastlıyoruz:

'Okusunlar da gelip bizi öldürsünler mi?’

'Sıçmayı öğretmeden köy çocuklarına okumayı öğrettiler...'

'Bindiğim eşeğin akıllı olmasını istemem ben...’

Enstitüleri kapatan Bakan Tevfik İleri’nin enstitülere övgülerini kitap boyunca izleyeceksiniz...

Köy Enstitülerinin kuruluş öyküsünü ve dayandığı ilkeleri, kapatılış öykülerim de kapatan kişilerle, belgelerle bulacaksınız kitapta... Köy Enstitülerindeki demokratik eğitimin havasıyla öğrencilerin okuma ve düşünme ortamını da... 'Enstitüleri Yıkma Kurulu’nun Hasanoğlan 'a gidişleri, Köy Enstitüleri üstüne yazılmış kitaplarda bulamayacağınız bu konudaki birçok önemli ayrıntı, bu kitapta Ekmekçi'nin sıcak ve yalın anlatımıyla karşınıza çıkacaktır...

Domuz etinin proteinsiz toplumumuza gerekliliği konusunda, Ruhi Su ve Yılmaz Güney gibi sanatçıların çektiklerinin enine boyuna irdelenmesinde olduğu gibi.

Kıyılan Köy Enstitüsü öğretmenlerinin ve enstitü çıkışlı öğretmenlerin çektiği acılarla eğitim tarihimiz için önemli ve ilginç birçok malzeme de kitapta dolu... Ekmekçi'nin bu kitabına 'Köy Enstitüleri Ansiklopedisi’ de diyebiliriz.

Dahası, ‘Köy Enstitülerine solculuk sızdı’ diye yapılan yaygaralar ve bu konudaki araştırma raporları, Tonguç'u sevindiren ve üzen olaylar... Tonguç sevincinden, H. A. Yücel karinadan nasıl öldüler? Köy Enstitüleri örselenirken seyreden İnönü kendini nasıl savundu? Köy Enstitülerine saldıran Kemal Tahir ve Yalçın Küçük gibi emekçiyi, köylüyü adamdan saymayan ‘solcular’ yanıtlarını nasıl aldılar? Bütün bunları da bu kitapta bulacaksınız...

Ekmekçi'ye eline sağlık diyor ve Türkiye'nin eğitim kaldıracı olan Köy Enstitüleri konusundaki emekleri için teşekkür ediyor ve kendisini candan kutluyorum...