Dönem, cmhuriyetten sonraki tek parti dönemi. Atatürk Cumhurbaşkanı, İsmet Paşa Başbakan. Ordu içinde, bazı kıpırdanırlar, gruplaşmalar, hazırlıklar yapıldığı yolunda haberler alınır. Subayların özellikle genç subayların iktidarı eleştirdikleri görülmektedir. Atatürk, İsmet Paşa'dan durumu nasıl değerlendirdiğini sorar. İsmet Paşa şu karşılığı verir:
Elbette tenkit edeceklerdir. Kendi genç subaylığımızı hatırlayalım. Bölük odasında oturduğumuz zaman, padişah ve halifeden başlayarak kendi kumandanlarımıza kadar kimleri tenkit etmezdik ki? Bugünküler aynı şeyi yapmayacaklar mıdır? Yapmıyorlar mı sanıyoruz? Ordu bu! Kendine göre bir tabiatı olacaktır ve bu tabiat hep sürüp gidecektir. Kendi kendilerine tedbirler alacaklardır, tertipler düşüneceklerdir, birbirleriyle haberleşeceklerdir, birtakım hazırlıklar yapacaklardır. Biz öyle değil miydik? Ben hiçbir endişe duymuyorum. Bunu bir tabii hal sayıyorum. Biz memleketin şartlarını gereği gibi değerlendirip ona göre idare ettiğimiz süre bunlar masum hevesler olarak gelir ve geçer...
Atatürk, İsmet Paşa'nın bu görünüşünü benimser. İsmet Paşa, Atatürk'le aralarında geçen bu konuşmayı, Metin Toker’e anlatmış, o da "Bilgi Yayınları” arasında çıkan “Demokrasimizin İsmet Paşa’lı Yılları 1957-1960" kitabında aktarıyor. Metin Toker, şöyle diyor
“...Nitekim, ordu kendi tabiatına hep sahip kalmıştır, fakat 'memleketin şartlanın gereği gibi değerlendirip ona göre idare etme'de korkunç hatanın yapıldığı güne kadar Türkiye'de hiçbir şey olmamıştır...
Bir askeri ihtilalin ortamını ve bütün şartlarını Bayar- Menderes iktidarı 1957 ile 1960 arasıda adım adım Türkiye’ye getirdi, ancak bu şartların tamamlandığı herkes tarafından kabul edildiğinde her orduda ‘tabii’, ‘tabiat icabı’ olan hazırlıklar ‘masum hevesler' halinden çıkıp memleket için ifası şart görev haline geldi..."
Metin Toker, “Ordu evvela kendini güven içinde görmek ister" sözünü İsmet Paşa'dan duymuştur.
1958'de Irakta darbe olmuş, yöneticiler öldürülmüşlerdi. Menderes, yakın dostu Nuri Said'in öldürülmesinin etkisiyle olacak, perişan durumdaydı. Ağzı köpükler içinde, Balıkesir’de bir konuşma yapan Adnan Menderes, "cezbe halinde” bağırır:
Muhalefet bir serserinin de bizde çıkıp beni öldürmesini istiyor, der. Ama hayır, buna izin verilmeyecek, böyle bir girişim derhal bastırılacak, idam sehpalar kurulacaktır. Menderes, bunların tümünü ipe çekecektir!..
İsmet Paşa, Menderes'in bu "delice" sözlerini ertesi sabah, Heybeliada'da gazetede okur:
Derhal mukabele edeceğim... der. Metin Toker sorar:
Ne düşünüyorsunuz?
Tamamiyle çılgın halde. Memleketi göz göre göre ateşe götürüyor. Kendisini ikaz edeceğim. Aklını başına toplasın...
İsmet Paşa, akşamüstü bir basın toplantısı düzenleyerek sakin bir biçimde Menderes'e karşılık verir:
Doğrudur, bazen sokak serserileri yasal hükümetlere karşı ayaklanmaya kalkışırlar. Ama bir başka türlü ihtilal daha vardır. O ihtilali, insan hakları dışında iktidar sürmek sevdasına kapılan siyaset serserileri zorla meydana getirirler...
İsmet Paşa, Menderes'in "idam sehpaları" konusundaki sözlerine de şu karşılığı verir:
Bir memlekette idam sehpaları kurulunca, nasıl işleyeceğini kimse bilmez.
1957 seçimleri, 1946'yı aratmayacak “kütük marifetleri" ile geçmişti. 1960 devriminin başlangıç tarihi aslında, 1957 seçimlerindeki yolsuzluklardır. 1958'de İsmet Paşa, Adnan Menderes'ten umudunu kesmiştir. Demokrat Parti'nin bunu görmesini ister. Oysa Demokrat Parti de bunu görmez.
İsmet Paşa, 1958'den 1960’a dek, korkunç denebilecek bir savaşım vermiştir. Bu, demokrasi savaşımıdır. Canını ortaya koymuştur. Yine Metin Toker'e anlattığı, Atatürk’le bir söyleşi şöyledir: İki komutan, zaferden yıllar sonra, Çankaya'da bir akşam eskiyi anıyorlarmış. Savaşlardan, çetin günlerden söz açılmış. İsmet Paşa, bu savaşlar sırasındaki ruh durumunu Atatürk'e anlatmış)
Bilir misin, savaş zamanları bende nasıl bir ruh haleti hasıl olur? Bilhassa, güç savaşlarda. O tedbiri alırım, bu tedbiri alırım, oraya koşarım, buraya koşarım... Orada güçlük çıkar, burada güçlük çıkar. Oradan bir fena haber alırım, buradan bir fena haber alırım. Tekrar şu tedbiri söylerim, bu tedbiri söylerim. Bütün bunları yaparken içimden ölüme seslenirim: Gel! Nereden geleceksen, gel! Artık, ölümün hiçbir ehemmiyeti yoktur. Sonra bakarım, Ölmemişim ve zafer kazanılmış!
Atatürk gülmüş:
Bu senin söylediğin, büyük kumandanın tabiatıdır.
İsmet Paşa, bu anısını aktarırken şunu ekler:
O zaman anladım ki, bu ruh haletini savaş meydanlarında Atatürk de hissetmiştir... İnönü'nün sözleri, kulaklara küpe gibi...
1958-59-60, "ölüm-kalım" yıllarıdır. İsmet Paşa, 1960'ın ocağında Bursa’da, ilk kez “seçim”den söz eder. 1960'ta seçim yapılacak, Demokrat Parti muhalefete düşecek, fakat hiçbir şey olmayacaktır. Ne ihtilal, ne bir şey. İsmet Paşa:
Seçimleri kaybedeceklerdir ve benim elimden medeni derslerin en ağırını alacaklardır. Dürüst seçimin teminatını verirlerse rahat edeceklerdir. Vermezlerse gene gideceklerdir. Ama o zaman fena gideceklerdir... der.
Adnan Menderes'in de Celal Bayar'ın da bütün korkuları, muhalefete düşmekti. Bir dürüst seçime yanaşamadılar. 14 Mayıs 1950'deki gibi bir seçim. 1960 martına dek, Menderes buna ışık yakar, çok kimsenin haberi yoktur. Ama, İsmet Paşa'nın vardır. İsmet Paşa'nın deyimiyle, “1960 seçimleri ’ne Türkiye'nin “1950 seçimleri" gibi gitmesinin geleceğin güvencesi olduğu Menderes'çe de benimsenmiş gibidir. Dürüst bir seçim yasası, Esat Budakoğlu'nun başında bulunduğu Adalet Bakanlığı'nda hazırlanacaktır. CHP'den de Turhan Feyzioğlu bu çalışmalara katılır, İsmet Paşa, Amerika’da bulunan oğlu Erdal’a yazdığı 1 Ocak 1960 günlü mektubunda şöyle der:
“Hava, rivayetler, hazırlıklar seçim gösteriyor. Resmen teyit etmiyorlar. Seçim ihtimali galip olmak üzere kararsızlık var."
20 Şubat 1960 tarihli mektup, yine Erdal'a: "Biz Meclis'te çok meşgulüz. Gelecek günlerin daha meşguliyetti olacağını sanıyoruz.”
Erdal'a. 23 Mart 1960 günlü mektubu: “Seçim durumu eskisi gibi. Hazırlık çok, henüz karar yok. Ter içindeler. Hayırlısı olsun."
Metin Toker, kitabında şunları yazar:
"Hayır. Hayırlısı olmayacaktır. Menderes bir dürüst seçimde kaybedip ülkenin meşru muhalefeti olmayı gözüne - bilmiyorum, hangi sebepten- almamıştır. "Kayseri olayları” onun başka bir tertip peşinde olduğunun delilidir. Az çok hileli ve bol baskılı bir seçimle iktidarını sürdürmek. Esat Budakoğlu Adalet Bakanlığından istifa eder.”
26 Mayıs 1960'a gelindiğinde. İsmet Paşa. Metin Toker'in kolunda bahçeye çıkar. Biraz yürürler. Paşa:
İhtilal kapımızda... der.
İsmet Paşa, olacağından emin bulunduğu ihtilalin o gece, kendisi uyurken olacağını bilmemektedir...
* * *
Yunus Nadi Ödülleri dün İstanbul'da dağıtıldı. Her yıl giderdim, bu yıl izleyemedim; ödül alanları gönülden kutluyorum.
Bugün Hasan Esat Işık'ın ölüm yıldönümü; onu saygıyla anıyorum. 23 haziranda Köy Enstitüleri kurucusu Tonguç'u, 29 haziranda da ozan Tahsin Saraç’ı andık; aydınlık dünyaya katkıda bulunanlar unutulmaz.
2 Temmuz 1991, Cumhuriyet