Kulislerde...

SHP Küçük Kurultayı’nın ilk günü, milletvekillerinin MKYK’ye yüklenmeleriyle geçti denebilir. SHP Grup Başkan Vekili Cahit Tutum, son Olağanüstü Büyük Kurultay’da, Amerikan elçisinin yuhalanıp, sosyalist ülke elçilerinin alkışlanması olayı ile ilgili olarak, kovuşturma açılmasını istedi.
Suçlular varsa, ortaya çıkarılsın... dedi.
Olağanüstü Kurultay'ın başkanlığını yapan Manisa İl Başkanı
Erdoğan istenç, söz sırası kendisine geldiğinde, eleştirileri yanıtladı, özetle şöyle dedi:
Kovuşturma yapmak, bizim değil, savcının işidir. Ben buradayım. Başvursunlar savcılığa! (daha sonra ekledi) Yalnız şunu da söyleyeyim, hakkında kovuşturma yapacak bilileri varsa, komisyonda Cüneyt Canver’in dokunulmazlığı kaldırılırken vurdumduymaz davranan milletvekilleridir...
Erdoğan Yetenç konuşurken, milletvekileri, oturdukları yerden bağırıp çağırarak Yetenç’i protesto ettiler. Kimileri:
Bu, Türkiye İşçi Partisi değil! diye bağırıyorlardı.
Hinthorozu Erdal Bey, konuşmalarında SHP grubunu biraz canlandırmayı amaçlayan sözler söylüyordu. Bütçe görüşmeleri, bunun için güzel bir fırsat olabilirdi. Ancak, çoğu milletvekili de, gelecek seçimlerin kaygıları içindeydiler. Bunun için, MKYK’ye çatmak, oradan bir çıkış yolu bulmak, kendileri açısından en tutarlı yoldu. DSP kapısı da açık duruyordu. DSP’ye gidecek olanlar, daha çok, tutucu olanlar mıydı? Bülent Bey; in, SHP'yi aşırı sola açık bir parti gibi göstermesi, SHP lideri Hinthorozu Erdal Bey’i etkilemiş görünüyordu. İlk günkü açış konuşmasına, "... Sosyal demokrat karakterimizi korumakta titizlik göstermeliyiz. Daha solumuzda veya daha sağımızdaki partilerin veya grupların sloganlarını hiçbir yerde kullanmamalı, yanlış izlenimler uyandırmamalıyız...” demedi mi? Süleyman Bey ise, “sol sloganları" rahatça kullanıyordu.
Erdal Bey’in konuşması, genel çizgileriyle, Aydın Güven Gürkan’ın MKYK’de yaptığı konuşmaya pek benziyordu. “Çevre kirliliği"ne dek, aynı konular işlenmişti...
SHP Küçük Kurultayı'nın ikinci günü, bir ölçüde basına açık oldu sayılır. Gazeteciler dinleyici gibi balkona gidip oturunca, yöneticiler pek ses çıkarmadılar.
Küçük Kurultay’da, Büyük Kurultay'ın siyasal yasakların kaldırılmasından sonra yapılması eğilimi güçleniyordu. İstanbul İl Başkanı Hasan Fehmi Güneş, "Bir ay içinde yapalım" derken, Kırşehir İl Başkanı "1986'de yapalım kurultayı" dedi. Onların dışında konuşanlar, "siyasal yasaklar kalktıktan sonra yapılmalı" görüşünü savundular.
Anadolu'dan gelen il başkanlarının, Ecevit’e ağır eleştirileri dikkati çekiyordu. Bunlar, geçmişte, “ortanın solu" eylemine güç verenler gibi inançlıydılar.
Ara seçimlerin neden yitirildiğini anlatan il başkanları, ilginç örnekler verdiler. Niğde İI Başkanı bir ilçede kayıtlı 1300 üye varken seçimde, 227 oy çıktığını açıkladı. İstanbul İl Başkanı Hasan Fehmi Güneş de, “107 bin kayıtlı üye gözüküyordu. Tümüne mektup gönderdik. Mektupların yüzde otuzu, ‘Bu adreste böyle kimse yok’ diye geri geldi" dedi. İstanbul Milletvekili Avni Güler, "Parti içinde gerçek sosyal demokratların belirlenmesi için, haber alma örgütünün kurulması şarttır" dedi.
İl başkanları iki konuya ağırlık vermişlerdi: Biri, “irtica” hortlamakta olduğu tehlikesi. İkincisi, "Ecevit’e karşı çıkış yapılması zorunluluğu”
Gümüşhane İI Başkanı Mustafa Demirci şunu söyledi:
"Devlet Başkanı 'Hurafe ile mücadele okulların sayısını arttırmakla olur' demişti. Ben Anadolu'dan geliyorum. Vatandaşın sesini getiriyorum. Şimdi hurafe okullara girdi, onu ne yapacaksınız?"