Köyceğiz Rüzgârı...

Dursun Kut, İsmail Hakkı Baltacıoğlu'ndan dinlemiş, o anlattı:
Baltacıoğlu, bir gün Hüseyin Rahmi Gürpınar’a:
Efendim, demiş, siz de yazıyorsunuz, biz de yazıyoruz; ancak sizin yazdıklarınız başka oluyor, okurlar daha çok ilgi gösteriyorlar, daha çok yankı yapıyor, bizimkiler ise o denli değil. Herhalde bir şeyler yapıyorsunuz ki güzel oluyor. Bu biçemi (üslubu) nasıl kazandınız, bize de anlatır mısınız?
Hüseyin Rahmi, şu karşılığı vermiş:
Benim, demiş, annem çok küçükken öldü. Ninem büyüttü, belki ondandır!
Bu, "Ankara Notları"nda da, Muğla, Köyceğiz, Fethiye, Marmaris’i yazacaktım, oraları dolaşıp Ankara'ya döndüm. İlhan Selçuk'un ankara'da Evrensel'de imza günü vardı. Ona gittim, bir ana baba günüydü. Okurlar, sevgilerini, ilgilerini gösteriyorlardı bir bakıma, her aştan insanlar, çokluk gençler, kızlı erkekli...
İlhan Selçuk subay çocuğu, Albay Kasım Selçuk'un oğlu. Muğla’nın Milas ilçesinde doğdu. Ağabeyi Turhan Selçuk da. Kasım Bey, İzmir'in Selçuk ilçesini çok sevdiğinden olmalı, Selçuk soyadını aldı. "Yurt Ansiklopedisi”nde, "Muğla"yı karıştırırken, yöreden yetişmiş ünlüler arasında, İlhan Selçuk’la Turhan Selçuk’a da rastladım. Ancak resim altları ters yazılmıştı, ansiklopediyi hazırlayanlar, bundan sonraki baskılarında düzeltirler sanıyorum.
İlhan Selçuk anlattı; Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Kurtuluş Savaşı'na katılan Kasım Selçuk, "Kıvayi Milliye"nin Uşak cephesindedir.
Savaştan sonra da, bir yerde durmaz, gezer babam gezer. Nereye atanırsa gider. İlhan Selçuk, ilkokulu kaç yerde okur! Yıldızeli'nde okurken hafta başları okulda, bit denetimleri yapılır. Subay çocuğu olduğu için İlhan Selçuk'un yakasını açtırıp bakmaz öğretmen. Bit daha çok yoksullarda bulunur. Tonguç'un köy enstitüsü müdürlerinin nasıl elleriyle bit ayıkladıklarını dinlemişim kaç kez. "Pire itte, bit yiğitte bulunur" derlerse de, ı-ıhh, kulak asmayın siz. O zaman "muayene" denirdi, "bit muayenesi", şimdi "denetim" diyoruz; yakasında bit çıkan arkadaşlarımız, nasıl ezilirler, üzülürlerdi... Diyeceğim. İlhan Selçuk'un okunmasında, bu Anadolu kaynağının payı olmalı...
Muğla doğumlu ünlüler arasında, yazar, gazeteci, Yunus Nadi, Nadir Nadi, ressam Mahmut Cüda, ozan Ece Ayhan, folklor araştırmacısı Yusuf Ziya Demirlioğlu, Zihni Derin, ozan Maksut Doğan, ressam Turan Erol, ozan Mehmet Karabulut, Nahit Ulvi Akgün, gazeteci, yazar Sami Karaören, kimyacı Halil Keskin, taşlamacı Neyzen Tevfik, karikatürcü Nuri Kurtcebe, politikacı Halit Menteş, Nahit Menteşe, ozan Arif Hikmet Par da var. Ancak yöreyi orada doğmamış olanlar da ünlendirmişler; bunların başında Halikarnas Balıkçısı geliyor. Seha Meray bu yörede gömülü...
Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Tarık Dursun K. Can Yücel, Nazlı Eray, Mehmet Başaran, Selim İleri, B. Rahmi Eyüboğlu, İlhan Berk, Vedat Türkali, Cahit Kayra, Cevdet Kudret, Füsun Şahin (Erbulak) bu yöreden esinlendiler yapıtlarında. Daha çok vardır, buranın rüzgârı başka rüzgâr olmalı...
Tarihçi Herodotos, Bodrum'da doğmuş. Turgut Reis de, bu yörede doğup büyüyenlerden...
Köyceğiz'de bu pazar seçim var; SODEP Genel Sekreter Yardımcısı Nail Gürman, Köyceğiz'de arkadaşlarına şöyle dedi:
Pazar gecesi TV'de son haberlerde, Köyceğiz seçimleri ile ilgili bir haber verilmezse, anlayın ki seçimleri biz kazandık, ya da Doğru Yol kazandı. Haber verilirse, bilin ki seçimleri ANAP aldı.
Kuyucak seçimlerinde öyle olmuş; geceyarısı haberlerini veren TV’de tıs yok. “Hımmm.. demişler, demek ANAP kazanmadı!"
Yalnız seçimler mi? Doğru Yol Partisi'nin Ankara'da yapılan, "Büyük Danışma Toplantısı" da, TV'de tek sözcükle yer almadı. Sanki, binlerce kişi, Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu'nu doldurmadı, sanki demokrasiye giderken, demokrasinin temel öğelerinden olan siyasal partilerden birinin toplantısı ne yoktu. Yalnız iktidara ilişkin haberler vermeye gazetecilik demezler, başka şey derler; örneğin meddahlık derler...
Kanımca, TRT, geçmişteki kötü gazetecilik alışkanlıklarını sürdürmektedir.
Köyceğiz'de, Kafaca köyünden hayvan besleyicisi Mehmet Kılınç’la konuştum. Dışarıdan et geleli beri, besiciliği bırakmış, 22 hayvanlık besi damını kapatmıştı. Şöyle dedi:
1981 yılında 22 hayvanlık bir besi damım vardı. Ortalama 100 kg.lık bir sığın 40-45 bin liraya alıyor, 550 kuruşa pamuk çekirdeği, 7 liraya un kepeği, 8-8.5 liraya da susam küspesi alır, lOOkg.'lık bir sığırı, günde 12-16 kg. arasında yem vererek 200 kg.'ye çıkarıp, etin kilosunu, Adapazarı'nda daha çok para verildiği için, nakli bana ait olmak üzere 190 liradan satardım. Yıl 1984, pamuk çekirdeği 42 TL, kepek 57.5 TL, küspe 60 TL, yani hayvan yiyeceği yemin kilosu 55 TL, günde ortalama 14 kg. yem verirseniz 55x14 ■ 770 TL. eder. 90 günde, 770x90=69.300TL, 100 kg'lık, ayaktaki bir sığırın fiyatı bugün 90-95 bin TL’dir. Yemiyle, yuvarlak rakam 95 + 70=765 bin TL, bir sığırın maliyeti bu. İşgücüm, yaptığım bina yatırımı, sığır hastalanırsa, veteriner, ilaç parası bunların dışında. Bugün sığırı kasaplar bizden, kilosunu 850 TL'den alıyorlar. Toplam 200 x 850 = 170 bin TL eder. Yani bana maliyetine, ya da altında bir para gelir. Sayın Özal, ben eti 850-850 liraya maI ederken, halka 700 liraya ithal malı et yedirir. Ama, bizim daha ucuza yem alma olanağımızı düşünmez...
Köyceğizli Mehmet Kılınç yerden göğe haklıdır. Bu, zamanla daha açık olarak anlaşılacaktır, şöyle: İzlenen politika ulusal değildir, dışa dayalı, dışa yamalı bir politikadır. Tanıdıklarım arasında, dışalım (ithal) malı ete boykot edenler var; "Pahalı olsun, kendi kasabımın etini alınm" diyorlar. Bu bir bilinç sorunu elbette, taaa, "ulusal artırma haftaları" günlerinden kalma bir bilinç.
Yıldırım Avcı'yla konuştum; Köyceğiz'e gidip gitmemeye henüz karar vermemiş. SODEP’ten Güler Tanyolaç hastalanmış, yatıyormuş. Herhalde o da gidemez. Buna karşılık Saim Kendir, Köyceğiz'e gitti. Birgen Keleş, Suphi Karaman bu sabah Köyceğiz'de olacaklar. Ağır top Erdal Bey ise, cumartesi günü Köyceğiz'de açıkhava toplantısında konuşacak.
Baktım, Ankara da, Köyceğiz seçimleriyle yakından ilgilenmeye başladı. Demokrasi rüzgârı bu, bir esmeye görsün...