1960'lı yılların başları olmalı; 27 Mayıs devrimi olmuş, CHP o yılların güçlü partisi. İsmet Paşa, CHP’nin başında, damadı Metin Toker de Akis Dergisi'nin başında. Akis etkili bir dergi o yıllar. Metin Toker, CHP’nin organı Ulus’tan "Allahlık Ulus" diye söz ediyor, eleştiriyor onu. Bununla, satır arasında “CHP'liler ‘Allahlık Ulus' gazetesini okumayın, bakın biz daha iyi gazetecilik görevi yapıyoruz!" mu demek istiyor, pek anlaşılmıyor. Metin Toker'in dergisi, CHP'de sevmediklerini diline doluyor, onlara veryansın ediyor; CHP grubunda neler olup bitiyorsa, en ayrıntılı biçimde Akis’te okuyor çok kişi.
O zaman CHP grubunun ileri gelenlerinden Fehmi Alpaslan, konuyu CHP grubuna getiriyor. Paşa da grupta, dinliyor konuşmayı. Şöyle diyor Alpaslan;
Arkadaşlar, CHP grubunda neler oluyorsa, Akis'in o haftaki sayısında okuyoruz. Partiye sanki Akis dergisi yön veriyor. Arkadaşlarımız gibi, ben de bundan rahatsız oluyorum. Soruyorum, partiyi Akis mi yönetecek?
Fehmi Alpaslan'ın konuşmasından sonra, İsmet Paşa söz alır; ağır ağır şunları söyler özetle:
Arkadaşlar, Akis dergisi, haftalık bir dergidir. Partimizin organı filan değildir. Ben okumam! Orada, istedikleri yazıyı, haberi yazabilirler. Benim ilgim, derginin sahibinin kızımın kocası oluşudur. Bu da benim özel hayatım, buna da siz karışamazsınız!
Metin Toker, başından beri SHP’ye de yol gösterme eğilimindeydi. Erdal Bey, kayınçosu değil miydi? Eniştesinin sözünü dinlemez olur muydu?
Siz bu iki huysuz Virjin'e (Demirel'le, Ecevit’e) kapılmayın! diyordu kayınçosuna; Size ne? Uymayın onlara. Ne halleri varsa görsünler...
Böyle demeye getiriyordu. Kendisi, "geçersiz" oy kullanacaktı. Bu bir anlamda “hayır" oyu kullanmakla bir değil miydi? Ama, öyle olmayacak, Erdal Bey'le, eniştesi Metin Toker, oy konusunda ters düşeceklerdi. Aslına bakarsınız, başlarda SHP'liler de, sırf Ecevit’e öfkelerinden “hayır" demeden yanaydılar. Genel merkezin "evet" diyelim önerilerine karşı örgütten şu yolda yanıtlar geliyordu:
Siz, genel merkez olarak 'evet' deyin, ama bize karışmayın! Biz, bildiğimizi yapalım… Örgütün bildiği, 'hayır' demekti.
Örgütten, tek tük de olsa böyle haberler gelince, Genel Başkan Erdal İnönü, 16 Temmuz 1987 günü 1126 sayılı bir genelgeyi il başkanlarına, ilçe başkanlarına gönderdi. Erdal Bey, genelgesinin başında “Bazı partililerimizin halkoylaması ile ilgili soruları üzerine, bu konudaki tutumumuzu bir kez daha örgütümüze ve kamuoyuna duyurmak istiyorum" diyor, “SHP'liler 6 Eylül'de yapılacak halkoylamasında ‘evet’ oyu kullanacaklardır, kişisel yasakların kalkmasına ‘evet' diyeceklerdir. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır.." diye ekliyordu. Erdal Bey’in genelgesi, basına verilmesine karşın basında pek yer bulmadı. Bu genelgenin birkaç tümcesini burada vermek istiyorum. Şöyle diyordu Erdal Bey genelgesinde:
“…6 Eylül halkoylaması 12 Eylül 1980 öncesinde Türk siyasetinde rol oynamış 234 ileri gelen siyaset adamını ilgilendiriyor. (Bu rakam sonradan 701 olarak hesaplandı). İçlerinde, geçmişte yaptıklarıyla, bugün söyledikleriyle partililerimize haksızlık etmiş siyasetçiler olabilir. Yarın 'evet' oyları çoğunluk kazanınca bugünkü yasaklı siyasetçilerin bir kısmının kendi siyasal eğilimleri doğrultusunda SHP aleyhinde mücadeleye devam edeceklerini de biliyoruz. Ama siyasi rakiplerini halkoylaması yolu ile siyasetten men etmek ancak diktatörlük rejimlerinde rastlanan bir davranıştır. Demokraside, siyasette uğranılan haksızlıkların hesabının sorulacağı yer gene siyaset alanıdır ve en sonunda seçim sandığıdır. Türkiye'de önümüzdeki iktidarı belirleyecek olan şey genel seçimdir, 6 Eylül halkoylaması değildir... Önümüzdeki seçimlere girerken artık hiçbir yasaklı siyasetçi kalmamış olmasını içtenlikle istiyoruz. Onun için ‘evet' diyeceğiz. Demokrasimizi bir kusurdan kurtarırken, SHP'yi iktidara götürecek davranış budur. Çünkü, biz demokrasinin erdemlerini biliyoruz. Her konunun rahatça konuşulabildiği, yasaksız bir siyaset ortamında SHP'nin seçmenlerden en yüksek oyu alacağına güveniyoruz.
...Anayasanın geçici dördüncü maddesinin kaldırtmasıyla, demokrasimizin bütün eksiklerinin tamamlanmış olmayacağını biliyoruz. Kişisel hak ve özgürlükler, işçi hakları, yargıç güvencesi, basın özgürlüğü, üniversite özerkliği gibi temel konularda 1982 Anayasası’ndan kaynaklanan sınırlamalar hâlâ yürürlüktedir...
‘Evet' diyerek Sayın Özal'ın oyununu bozmuş olacağız. ‘Evet' diyerek Türkiye'de halkın demokrasiyi ne kadar içtenlikle istediğini göstermiş olacağız."
Erdal Bey, bu genelgeyi örgütüne gönderdikten sonra, kolları sıvadı. Daha yakın ilişkiye geçmek gerekiyordu örgütle. "Bırakın Ecevit, sandıkta kalsın!" diye düşünmek, yiğitlikle bağdaşmazdı. Asıl o zaman, SHP, argo deyişle “ayvayı" yerdi! Gelecek seçimlerde de avucunu yalardı! Erdal Bey, çok kişinin kanısına göre ileriyi görmüş, enişte geride kalmıştır…
Politikacılar anlatırlar, bir fıkra var; düveler, inek olmaya yüz tuttuklarında iyice kızışırlar. Peşlerine de tosunlar düşer. Düveyi yakalayan tosun, onu aşar, çiftleşir. Bu kovalamaca sürer gider. Yine böyle bir kovalamaca sırasında, ayağı topal bir tosun, yektirerek koşuyor, onu da yaşlı mı yaşlı bir öküz izliyormuş. Topal tosun, öküze demiş ki:
Ben topalım mopalım ama, ne de olsa gencim. Bir düvenin, ineğin ayağı sürçer, yere düşerse ben yetişir, muradıma ererim! Ama sen, yaşlı öküzsün. Yetişsen de bir şey yapamazsın, niye koşturuyorsun?
Öküz karşılık vermiş:
Yaa, ben koşmazsam; beni de inek sanırlarsa? demiş…
Erdal Bey’in çabaları sonucu, köylüler işi benimsediler. Gönen yöresinde köylünün biri:
Geç kalındı! demiş, daha önceden haberim olsaydı, gömleğimi çivite boyatacaktım!
Ünlü bir ozanımız, kaynanasına 6 Eylül’de nasım oy kullanacağını sordu. Kaynana şu karşılığı verdi:
Biz, tabii Demirel’in, Türkeş’in, Erbakan’ın geri gelmesini istemeyiz. Onun için ‘evet’ diyeceğiz!
Dil severlere: Dil derneği, aklanıp çıktıktan sonra, etkinliklerini sürdürüyor. Tüzüğü gereği 1-20 Eylül arasında üye yazımını gerçekleştirecek. 20 eylülden sonra üye yazımı yapılmayacak. Üyelik başvuru adresi: Dil Derneği Başkanlığı Ziya Gökalp Cad. SSK İşhanı 11/425 Kızılay - Ankara Tel.: 133 92 91