Korotiç’e Eleştiriler...

Biter’ın çağrılısı olarak Türkiye'ye gelen Sovyet Milletvekili, Ogonyok Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Vitali Korotiç konuşurken. dinleyenlerin yüzlerine bakıyordum; kimininki iyiden iyiye ekşiydi, ne diyordu bu adam? Korotiç konuşmasında, “On yıl önce böyle bir konuşma için tutuklanmak, hüküm giymek söz konusuydu" dedi; iyi de Türkiye'de, M.Ç. “komünizm propagandası" suçlamasından yeni kurtuldu; TBKP yöneticileri hâla içeride. Korotiç’i dinleyenler, ‘Türkiye'de böyle konuşmak hiç de güç değil" diye geçirdiler mi içlerinden?
Ben, Korotiç'in konuşmasını dinleyenlerin görüşlerini vermeyi sürdüreyim en iyisi...
Yusuf Işık — Korotiç'in sözleri, Sovyetler Birliği'nde süregelen dönüşümün, tartışmanın boyutlarının bir göstergesi. Yalnız Sovyetler Birliği'nde değil, dünya çapında sosyalizm alanında yaşanan süreci birkaç sözcükle özetleyecek olursak, kanımca, buna, “sosyalizmin yeniden tanımlanması” diyebiliriz. Bugün, insanlığın önünde, önceki dönemlere göre çok daha geniş ve savaşsız bir gelişme ufku belirmektedir. Sosyalizm, oluşmasında yaşamsal bir rol oynadığı bu dönemde tıkanıp kalmamak için, perestroyka türü bir dizi derin değişiklikle yenilenmek zorundadır. Korotiç'in sözleri, yeniden yapılanma süreciyle ilgili sorunların, güçlüklerin oklukça geniş bir bölümünü gündeme getirirken, bunların diğer bir bölümünü kapsamadı, örneğin, bu süreç karşısında kapitalist ülkelerden kaynaklanacak kimi engelleri dikkate almadı; pazar mekanizması unsurlarının sosyalist özünü koruyan bir ekonominin verimliliğini arttırmada kullanılmasının ne denli yaratıcı çözümler gerektirdiğini vurgulamadı. Kısacası, konuşmasında. Sovyetler Birliği'nde gündeme gelen derin değişikliklere ilişkin tahlilleri, değişiklik gereği konusundaki savlan kadar güçlü değildi.
Özcan Kesgeç — Korotiç’in konuşmalarıyla, sosyalizme şablonlarla bakanları, sosyalizmi bir dogmalar bütünü olarak görenleri. kişileri putlaştıranları, 21. yüzyıla hazırlanan dünyamızda, bilimsel teknolojik devrimin yarattığı yeni durumu, sosyalizmin ve kapitalizmin gelişmiş ülkelerinin gelişmişliğin getirdiği, kimi alanlardaki norm yakınlaşmalarını kavrayamamış, tartışmamış veya tartışmaya niyetli olmayanları şoke ettiğini düşünüyorum.
“Sosyalizm elden gidiyor mu?'', “Kapitalizme mi dönülüyor?" samimi, içten veya “keskinlik" kaygılarıyla yöneltilen sorularda bu sığlık yatıyor kanısındayım.
Sovyetler Birliği'ndeki açıklık ve yeniden yapılanma politikasını, yukarıda belirttiğim çerçevede, olumsuzlukları yok etme ve yeni durum çerçevesinde sosyalizmin yeniden yapılanmasının tartışılması ve çözümler bulunması olarak değerlendiriyorum.
Korotiç'in değerlendirmelerini bu çerçevede algıladım. Korotiç gelişmiş bir sosyalist ülkenin insanı olarak, sorunsalı bu çerçevede çözümlüyordu. Bu çerçeveyi dikkate almayan, kendi çerçevemizden yöneltilen kimi sorulan algılayamadığını ve verdiği yanıtların da bu nedenle soruların tam karşıtı olamadığını gözlemledim. Olanak bulsaydım şu soruyu soracaktım:
— Stalin'den Brejnev'e belirttiğiniz tüm olumsuzlukların birinci sorumlusu Komünist Parti olmak gerekir. Peki, ne oldu da aynı parti bir Gorbaçov çıkarabildi? Açıklık ve yeniden yapılanma politikası üretebildi; değişen neydi?
Sanıyorum Türkiyeli komünistler de bu soruyu tartışmak zorunda. Ne yazık ki, Korotiç'in tartıştığı konuları, kendi ülkemizde komünistler tartışamıyor. Tartışmak isteyenler hapishanelerde veya hapis tehdidi altında. Bu çelişkiyi de sorunun yanıtı çözebilir. Marx ve Marksizm kapitalizmde doğdu, gelişti. Lenin, sosyalizmin emperyalizm aşamasında sorunlarını aşmanın ve yapılanmanın yolunu açtı. Bilimsel teknolojik devrimin ve dünya gelişmişliğinin getirdiği “yeni durumun” ürünü müdür Gorbaçov ve yeniden yapılanma politikası?
Muzaffer İlhan Erdost — Korotiç'e, Sovyetler Birliği’nde Stalin'in kitaplarının yayımlanıp yayımlanmadığını sordum. Resmi yasaklama yokmuş, ama yayımlanmıyormuş. Kimsenin ilgi duyup okuyacağını da sanmadığını söyledi.
Sovyetler'de kitap yayımının resmi politikanın sınırlan içinde kaldığı düşünülürse bu, bana, Stalin'e, Stalinci bir tavırla karşı çıkıldığı izlenimini verdi. Açıklık (glasnost) ile sosyalizmin demokratikleşmesi dile getiriliyorsa bunun yönteminin de demokratik olması gerekir. Takıldığım noktalardan biri bu.
Açıklığa kavuşturamadığım ikinci nokta, toprağın üreticilere verilmesiyle ilgili. Kırsal alanda çalışan nüfus açısından Birleşik Devletler ile Sovyetler Birliği karşılaştırması yapıldı. Ekim Devrimi'nin devraldığı kırsal alana üretici güçler açısından düzeyi ile aynı yıllardaki Birleşik Devletler'in kırsal alanının düzeyinin karşılaştırması gözardı edilerek. Bu. hoş değildi.
Ayrıca toprağın üretenlere verilmesinin mülkiyet açısından niteliği belirtilmediği gibi, toprak alanların niceliği ve sistem açısından doğuracağı sonuçlar da düşünülmemiş gibi geldi bana.
Lenin'in, küçük burjuvazinin her gün değil, her saat burjuvazi ürettiği ünlü sözü dikkate alındığında, kırsal alanda, toprak küçük parseller olarak üreticilere verildiğinde, bunun, burjuvaziyi doğurmaması olanaksızdır. Bu arada, küçük ölçekli üretimin, tarımda üretkenliği düşüreceği unutulmamalı.
Üretim sorununa, bugün, 1923'lerde Lenin'in söylediği gibi, kapitalist kuramlardan (örneğin ticaret burjuvazisinden) ve kapitalistlerin deneyimlerinden yararlanarak değil, yani kapitalist ahlak anlayışıyla değil, sosyalist ahlak anlayışıyla çözüm aramak gerekir kanısındayım. Yoksa, “Biz kapitalist olmak istemiyoruz" sözü havada kalır.
Bir başka izlenimim, Korotiç'in, demokrasiye vs demokratikleşmeye, sınıfsal ve sistemsel özüyle yaklaşmaması. Demokrasiyle neredeyse, Birleşik Devletler’de başkan seçimini özdeşlemesi, bana, Sovyetler Birliği'nde, politik alanda, Marksizm in unutulmuş olduğunu düşündürdü.
Korotiç, birçok konuda, kendi ülkesine, kendi tarihine, daha çok Batı'nın değer yargılarıyla bakıyor gibi geldi bana. Gene de bu tür ilişkilerin çok önemli olduğunu belirteyim.