Körlerin ışık partisi...

Dil Bayramı'nda önceki gün, ilginç konuşmalar yapıldı. En anlamlısı yine de, Şerafettin Turan’ın konuşması içinde yer alan İnönü'nün sözleriydi. Dil Devriminin dokuzuncu yılı dolayısıyla, 26 eylül 1941 'de yayınladığı demecinde İnönü, şunları söylemişti:
“Bu memleketin aydınları, belki yüzyıldan beri eksiği görmüşlerdir. Milli dili arıtmanın bu kadar uzun ve yavaş sürmesi, aydınların kendi zevklerinde çok kıskanç olmalarından ve herkesin kendi ölçüsünü en üstün tutmasındandır. Eğer Türkler, bilimin her dalında yabancı diller için çalıştıkları kadar kendi öz dilleri için emek çekselerdi, Türk dili çok zamandan beri eksiklerinden tamamıyle kurtulmuş ve medeniyet dünyasının örnek dili olmuş bulunurdu. Aynı alışkanlık, bugün de bizi kolayca elde edeceğimiz çok ilerleyişten alıkoymaktadır. Ulusa söz işittiren ve okutabilen her aydınımız, dil işinde bir tek yabancı kelimenin eksik olmasını, özenmeye değer bir zevk saysa, birçok sıkıntıyı hiç fark etmeden geçirebiliriz.”
Bir yerde dil konusu açıldı mı, neden her kafadan bir ses çıkar. Paşa'nın yukarıdaki sözlerini dinlerken daha iyi anladım. Dil Devrimine karşı çıkanların ise yaptıkları, çoğu zaman, laf kıtlığında asmalar budamaktı...
TDK'nda, Dil Bayramı'nın elli birinci yılını kutlama töreni öyle parlak geçmedi. Anıtkabir'de görkemli olmuş; halk da TDK yöneticileriyle birlikte, Anıtkabir'e girip, birlikte saygı duruşunda bulunmuş. Çoğu öğretmenler... Kimi kıyıma uğramış, kimi işsiz...
TDK salonu öyle tıklım tıklım değildi; arkalarda boş sıralar vardı. Yönetim Kurulu üyelerinin bile çoğu İstanbul'dan gelmemişti. Ankara'da bir yarışmanın Seçici Kurul üyeliğine gelen afiş ustası Mengü Ertel önümdeki sırada oturuyordu. Sina Akşin, Murat Katoğlu arkalarda bir sıraya ilişmiştik. Necdet Uğur, Ahmet Yıldız, Ömer Asım Aksoy önlerdeydiler. Danışma Meclisi Başkanı Sadi Irmak ön sırada oturuyordu.
Konuşmaları dinliyorduk; Prof. Şerafettin Turan, gerçekten güzel bir konuşma yaptı. Uzun uzun alkışlandı. Anlamlı alkışlar dinmiyordu...
TDK’nun 51 yıllık üyesi Prof. Afet İnan, Atatürk'ün dil çalışmalarıyla ilgili anılar anlattı. Bir yerde şöyle dedi:
Türk Tarih Cemiyeti'nin ilk kongresi 2 Temmuz 1932’de Ankara Halkevi'nde yapılacaktı. Bu kongre için tebliğ hazırlayanların yazıları, Atatürk'ün başkanlığında Çankaya Köşkü’nde okunuyor, eleştiriler yapılıyordu. Ben bu yazılarda anlayamadığım kelime ve terkipler için yanımda bulunan Samih Rıfat Bey'e soruyordum. Atatürk'ün bu dikkatini çekmiş; arada çay içmek için salona geçilince bana sordu:
Niçin bazı kelimeleri anlamıyorsun? Diye. Ben de “Bu kelimelerin manasını anlamadığımı" bildirdim.
Demek ki, nesil farkı olarak dil anlaşmazlığı var! Dedi.
Bunun üzerine, bu konu hakkında konuşmalar yapıldı. Atatürk:
O halde, terimlerde Öz Türkçemize yer vermek gerekecek... Dedi.
Dil Kurumu kurulması için Atatürk, Ruşen Eşref Ünaydın'a direktif verirken, Türk Tarih Kurumu üyelerinden birkaçıyla birlikte ben de yanlarında bulundum. Atatürk şu konular üzerinde duruyordu: "Türk dilinin sadeleştirilmesi, halkın konuşma diliyle yazı dili arasında bir birlik kurulması. Konuşma, edebiyat ve bilim dilimizin kesin kurallarla saptanması; tarihi metinlerden ve yaşayan halk lehçelerinden taramalar, derlemeler yaparak bir kelime ve terim hâzinesi vücuda getirilmesinin sağlanması..."
Afet İnan, Atatürk’ün, kendisi İsviçre'de bulunduğu sırada, Ankara'dan yolladığı mektuplardan parçalar okudu. Atatürk, sürekli dil konusuyla uğraşmaktaydı. Afet İnan, dinleyicilerden birinin sorduğu bir soruya karşılık şöyle dedi:
Atatürk, yeni terimler bulunmasından yanaydı. Dil Kurumu, bu yönde çok hizmet etmiştir!..