Korkiram!

Bugün Azerbaycanlı taşlama ustası Sabir'in (1862- 1911) taşlamasını yazmak istiyorum. Sabir'in taşlamalarını çok kişi bilir. Ruhi Su’dan, Azmi den dinlemişlerdir ayrıca. Anımsatmak istedim:

Payi piyade düşirem çöllere/harda magilan görirem korkmiram

Seyredurem berri beyabanları/guli beyaban görirem korkmiram

Gâh o liram bahirde zevrekneşin/dalgalı tufan görirem korkmiram

Gâh çıgıram sahile her yanda men/vahşi gıran görirem korkmiram

Gâh şafak tek düşirem çöllere/yankılı volkan görirem korkmiram

Gâh enirem saye tek ormanlara/yırtıcı hayvan görirem korkmiram

Üz koyuram gâh neistanlara/bir sürü aslan görirem korkmiram

Makberelikte edirem gâh mekân/kabirde hortdan görirem korkmiram

Menzil olur gah bana viraneler/cin görirem can görirem korkmiram

Harici mülkünde de hatla gezüp/çog tuaf insan görirem korkmiram

Bu küre-i arzda min muhtasar/muhtelif elvan görirem korkmiram

Leyk bu korkmazlık ile doğrusu/ay Dadaş, vallahi, billahi, tallahi/harda Müslüman görirem korkiram

Bi sebep korkmiram vahi var/neyleyim ahir bu yok olmuşların/fikrini kan, kan görirem korkiram/korkiram, korkiram korkiram. 

Dizelerde geçen kimi sözcüklerin Türkçeleri şöyle:

Payi piyade: Yayan yapıldak. Guli beyaban: Korkunç çöller. Elvan: Renkler. Hortdan: Hortlak.

(Taşlamacı Sabir’in asıl adı, Mirza Ali Ekber Tahirza- de’dir. “Hophopname "adlı taşlamaları ünlüdür. Ana Britannica’ya göre Farsça öğrendi. İran ile Türkistan’ı dolaştı. 1910’da Bakü’ya göçtü. Doğum yen Kafkasya'da Şamahi’dir. Öğretmenlik yaptı. Yoksulluk içinde geçen yaşamı, aynı biçimde sona erdi. Takma adla yayımlanan taşlamalarında bozuk düzeni eleştirdi, mezhep çekişmelerini yendi. Çocuklar için eğitici şiirler yazdı.)

148, hâlâ, çocuğunu neden imam-hatipten alıp, Ayrancı Lisesi’ne yazdırdığını açıklamadı. Belki de çocuğunu Harp Okulu'na yollamak istiyordu, ondan. Ama, bu konuda pek yürekli davranamadı. Çocuk. Başkent Üniversitesine yerleştirildi. İyi mi?

"Aydınlık" dergisinin son sayısında, “Refah, uyuşturucunun göbeğinde" savı yer alıyor. Göbekte de 148'in takkeli, tespihli bir fotoğrafı. Çok ibret verici bir fotoğraf. Görmediyseniz, bulup kesinlikle bakın, gözlerini kısmış, ne düşündüğü anlaşılmasın diye, fotoğrafların çekilip bitmesini bekliyor gibi. Alacası içindemi? Milli Güvenlik Kurulu kararlarını sulandırmak için elinden geleni yaptı; üniversiteden çömezine (Oğuzhan Asiltürk) demeçler verdirdi. Sonunda sayım suyum yok deyip basını da suçladı, çekildi tespihini çekmeye başladı.

Aydınlık dergisinin “uyuşturuculukla ilgili kapak başlıkları bile insanın kanını dondurmaya yetiyor. Kimileri şöyle:

“Bir yanda MİT, JİTEM ve korucular, öte yanda PKK, Hizbullah, Suriye ve İran. Refah Partisi tam da bunların ortasında. Hepsiyle teması var. "

“Refah in Bosna-Kıbrıs uyuşturucu hattı."

“Şebekenin Bosna’daki başı, eski Bosna İçişleri Bakanı Bekir Alisipabiç.”

“18 yıl önce Erbakan hakkında açılan dava."

“Uyuşturucudan sabıkalı RP'li milletvekili."

‘Avrupa'da uyuşturucu ticaretinde camiler kullanılıyor.”

Haberlerin başlıkları böyle. İçeriğini artık siz okuyun.

148 kilo altını varken, gazetecileri dava ederek altınlarına altın eklemek mi istiyor? Yılların gazetecisi Turhan Dilligil, ölümcül yatarken sayrı yatağında ifade verdi. Milyarlık davadan aklanma kararını öğrenmeden de öldü.

Aydınlık’ın kapağındaki fotoğrafa geliyorum, o surattan korkmaz mısınız?

Olup bitenleri seyredenler. Müslümanlığından utanıyor, “Bunlar ne biçim Müslüman?" diyor, şeriatçı yazarlara. Bu dönemde olduğunca, Müslümanlık hiçbir dönemde yara almadı, bunu görmüyor musunuz? “Bunlar Müslümansa, ben değilim!” deme çizgisine geldi çok kişi. Şeriatçıların yüzünden, Müslümanlık korkulacak bir din oldu çıktı! Onların gözünde, şeriatçı olmayan Müslüman sayılmıyor. Ne olacak o zaman? Nerde kaldı yüzde 99 Müslümanlık?

İmam-hatipler, Kuran kursları konusunda, kör olası çıkarları için, her çeşit sömürüyü yaparlar da, tüm halk çocuklarının okumasını sağlama amacıyla kurulmuş, Köy Enstitüleri geçince, hiç ağızlarını açarlar mı? Tek satırlık olumlu bir yazı yazarlar mı? Bunların kişiliklerini ölçmek için bir ölçü olabilir bu. Onlarla ilgili bir kanıya varabilirsiniz. Olayı bilip, kavrayıp da, Köy Enstitülerini anmayan, insandan sayılmamak gerekir.

148’in, CHP-MSP ortaklığında, ABD'nin “ambargo" uyguladığı sırada, Bakanlar Kurulu’nda ortaya attığı “Rum kulağı" olayını anımsayan var mıdır bilmem. Yalnız, 148, Araplardan yardım koparabilmek için, bir miktar “Rum kulağı” götürmeyi öneriyordu. CHP'li bakanlar önce “şaka yapıyor" diye düşündüler. Bakanlar Kurulu'na bomba gibi düşen önen şaka değildi, götürülecek olan ekşimsi “kuzu kulağı" değil, Rumların kesilecek kulaklarıydı. 148, Rum kulağı karşılığında Suudi'lerden yandım sağlayacağını söylüyordu. (Ergün Poyraz m, yeni hazırlamakta olduğu “Refah’ın Gerçek Yüzü-2" adlı kitabında, bu konuda ayrıntılı, oldukça eğlenceli bilgiler olacak.)