Konya’da....

Mustafa Üstündağ’ı son, Hacıbayram'da, Selçuk Erverdi'- nin oğlu Gökçe’nin cenaze töreninde gördüm. Blrgün önce de, Suphi Karaman’ın kızı Akevrjm'in cenaze töreninde yine Ha- cıbayram'daydı. O hafta, Ferdşı Güley'in kızı Arzu'nun nikah tanıklığını yaparken gördüm. Ustündağ, öbür tanığa:
Size uzun ömürler dilerimi demiş...
Kendi yaşamı uzun olmadt, kullandığı özel arabasıyla geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdi. Elli yaşındaymış. Amerika'ya gidip, orada bir üniversitede dersler vererek, geçimini sağlamayı düşünüyormuş...
Karşılaştığımızda:
Hemşerim nasılsın? diye sorardı.
O Seydişehirliydi. Köy enstitülerinde okumuştu, ölümünü duyuncaiçûmburkuldu. Cenazesi, Ankara'dan kalkacak sanıyordum: Öyle olmadı. Ailesi, Konya'da kaldırmayı istemiş, hazırlıklar ona göre yapılmıştı. Konya belediyesi, her çeşit kolaylığı göstermiş, cenaze arabası da vermiş.
Cuma sabahı erken kalkmıştım, Mehmet Sönmez telefon etti:
Üstündağ'ın cenazesine gidiyorum, isterseniz sizi de alabilirim..
Nasıl sevindim; hemen hazırlandım. Arabada, Hasan Fehmi Güneş'le Suphi Gürsoytrak da vardı. Yola çıktık. Ancak yetişebilirdik..
Mehmet Sönmez, arabayı dikkatli kullanıyordu. Ama, herkes dikkatli değildi. Sönmez:
Karşıdan gelen arabanın şöförünün de yanlış yapabileceğini düşüneceksin; bu nedenle şöförlük çok güç iş diyordu.
Konya kavşağına yaklaştığımızda, iki tır kamyonu yanyana geliyorlardı. Arabamız geçmedi, sağa yanaştı. Soldaki tır geçince, sağdakini sollayıp geçti. Az ileride trafik arabası bekliyordu. Durdurdular:
Orada, geçmemeniz gerekirdi önünüzdeki arabayı, geçtiniz. Ceza yazacağız!
Ama orada çizgi yoktu!
Çizgi silinmiş olabilir. “Geçmeyin" diye levha var..
Levhayı görmedim!
Var...
Bin beş yüz lira ceza yemiştik. İçişleri eski Bakanlarından Hasan Fehmi Güneş önde oturuyordu; içimden gülüyordum. Az sonra kalkıp, görevli trafik polislerinin yanına gittim. Arabanın içi para doluydu. Demek şöförler, aynı yerde aynı yanlışı yapıyorlardı...
Ceza, sorunu çözmeye yeter mi? diye geçirdim içimden...
Şöförierin o yanlışı yapmalarını önleyici önlemler alma’’*" gerekir; diye düşündüm...
Uçsuz bucaksız Konya ovasına girdik. Sıcak tepemizdeydi..
Yolda, Vecdi Ilhan'ın arabasını gördüm. İçinde Ahmet Şener, Necdet Uğur, Kemal Güven, ilham) Çetin de var. Onlar da cenaze törenine gidiyorlar...
Recai Kocaman'ın arabası arızalanmış, Ankara’ya geri dönmüş.
Öğrencilik yıllarımı geçirdiğim Konya'da, Sultan Selim Camisi’nin önü kalabalık. Mehmet Yüceler, cami önünde bayrağa sanlı tabutun başında bekleşen kardeşleriyle tanıştırdı Üstündağ'ın. Abdullah Üstündağ, Mehmet Ustündağ, Saduilah Üstündağ, İskender Üstündağ. Sonra yeğenleri. Babası Hüseyin Üstündağ seksen yaşındaymış. Gözleri görmüyormuş. Bir ara, cenazenin bulunduğu yere getirip, sonra yeniden eve götürdüler. Gençler, seccadeleri ellerinde camiye gidiyorlardı. Ramazan dolayısıyla, kebapçıların bazılan kapalı mıydı ne?
Gazetecilik uğraşının en güç yanı belki de şudur: Gazeteciden başka kimse, yaşadığı, gözlediği olayları yazmak zorunda değil. Yaşadıklarını, gözlemlerini yazmak, gazetecinin görevi oysa. Konya güzelleşmiş, şirinleşmiş gibi...
Cenaze namazı kılınacak; caminin içinden müezzin olduğunu öğrendiğim bir kişi, dışarıya seslendi:
Namazı kıldıracak hocayı getirdiniz mi? Hocanız var mı?
Sıraya girenlerden ilk sıradan sakallı bir kişi, başa geçti; namazı kıldırdı. Ourada gelenek böyleymiş demek, diye düşündüm cenazesi olan, cenaze namazını kıldıracak hocayı da götürüyordu. İstanbul'da da bazen oluyormuş böyle...
"Üçler" mezarlığı yakın: Türk bayrağına sarılı tabut omuzlarca. Kısa sürede mezarlığa vardık.
Üçler mezarlığının girişinde, bir mezar taşı gözüme çarptı Çeşmenin hemen yanı başında. Mezar taşı, Konya isyanında bağnaz kişilerce dövülerek öldürülen "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Konya Heyeti Merkeziyesi Reisi Ulemadan Sivas'tı Ali Kemal Efendi Hazretleri"nin altta: "4 teşrini evvel 1336" (04 ekim 1920) tarihi var... Mezar taşında, bilgisizliğin ve bağnazlığın gizli kini sonucunda öldürüldüğü yazıtı Arap harfleriyle Sivas'tı Ali Kemal Efendi'nin..
Ankara'ya dönüşte, o günlerle ilgili meclis gizli tutanaklarını okudum...