Taşlama ustası Mihneti, “Ne Dersiniz Beyler?" başlıklı bir taşlama yazıp yolladı. Mihneti'nin taşlaması şöyle:
"Devlette güvence, toplumda huzur/Yok ise kaynağı bulmayalım mı?/Çıkarıp ortaya, kimse şu ’muzır'/Bir güzel hakkından gelmeyelim mi?..
Türk-İslam sentezi yürütülürken,/Devletin gücüyle büyütülürken,/Kemalist ilkeler çürütülürken,/Devrimlere sahip olmayalım mı?...
Yokuşa vurmadan gidelim düzden,/Anamal sizdense, emek de bizden. /Ülke gelirini temelden, özden,/Eşitçe pay edip almayalım mı?..
Bu nasıl gidiştir, böyle n'olacak,/Çol-çocuk aç kaldı, söndü ev - ocak,/Bir gün dayanırsa kemiğe bıçak/Varıp kapınızı çalmayalım
mı?..
Mihneti suçlandı teokraside,/Sözümüz geçmedi demokraside / İşimiz kalmadı bürokraside/Yoksa biz burada kalmayalım mı?..’’
Bu ülke, kimsenin babasının tapulu malı değil. Burada, herkese yer var. Mihneti, niye çekip gidecekmiş? Onu erinç içinde yaşatmayanlar çekip gitsinler. Giderler de, tasalanmasın Mihneti! Kimlerin yurtdışında ne kadar paraları var, bunlar neden açıklanmıyor? İmanla, paranın kimde olduğu bilinmezmiş! Kılıfını da hazırlamışlar böylece. İmanla, parayı eşitlemişler. Halk arasında, “dini, imanı para!” dedikleri bu olmalı.
Grek (Yunanlı) hemşerimiz Thales, 'Türküleri yakanlar, yasaları yapanlardan daha güçlüdür” demiş. Bir ülkenin yazarlarına, ozanlarına küsülmez; küsenler, kendileri zararlı çıkarlar.
Öğrendiğime göre Turgut Bey, bazı gazetecilere iyiden iyiye küs örneğin, Hürriyetten Emin Çölaşan'a küs. Cüneyt Arcayürek'e küs. Uğur Mumcu'yla da Vuralhan olayından beri, araları şeker rengi mi ne? Bütçe görüşmeleri sırasında Erdal Bey’i dinlerken Turgut Bey'e baktım, bana bakıyor! Gözünü dikmiş bakıyor. Bakışları pek iyi değil gibi geldi. Böyle uzun, bir kişiye bakılıp durulmaz ki canım! Bakışlardan tedirgin oldum, dışarı çıkıp bir sigara yaktım.
Kenan Bey de Aziz Nesin’e küs. Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin kuruluş başvurusunu, içinde Aziz Nesin var diye uzun süre onaylamadı mI ne? Yöneticilerin, böyle küslükler yaratması iyi değil. Yazar, yazarlığını yapacak, yönetici yöneticiliğini. Herkesin işi ayrı...
Turgut Bey'in gazetecilere, yazarlara küslüğü, çağrılarda kendini gösteriyor, örneğin, bir yemek mi var, küsler çağrılmıyor. Onlar cezalı sayılıyor. Yemek cezası, ne saçma! Sonra, onlara demeç ne verilmiyor. Onların gazeteciliği, böylece yok edilmek, öldürülmek isteniyor.
Yıllar önceydi, Turgut Bey, Semra Hanım'a.
Ekmekçi benim aleyhimde yazmaz! dedi
Nereden biliyorsun?
Çünkü o benim sınıf arkadaşım! dedi Turgut Bey.
Ohohooo, diye yanıtladı Semra Hanım, o yazmaz, ama yazdırır!
Çok şaşırmıştım. Kendi yazmadığımı, niye başkasına yazdırayım? Hürriyet'ten Emin Çölaşan, Tempo da, Özallar’ın özel şirketlerini yazdı. Uğur Mumcu, köşesinde buna değinerek eleştirdi. Emin Çölaşan, güzel bir gazetecilik yapmış, Özallar’ın üç şirketini ortaya çıkarmıştı. Bunlar üç taneydi, şöyleydi:
1.SİLM (Sanayi, Finansman, İthalat, İhracat ve Ticaret Ltd. Şirketi). Bu, 1975’te kuruldu. Kurucuları, ortakları şöyleydi: Turgut Özal, Semra Özal, Yaşar Tunagür, Mehmet Yeğinmen (Turgut Bey'in kayınbiraderi), Erol Aksoy, Zeki Aytaç.
Turgut Bey, 1975'te Zeki Aytaç'ın yanına girmiş, “genel koordinatör” olarak çalışmıştı.
2. Ege Metal Sanayi A.Ş. Burada: Turgut Özal, Ekrem Pakdemirli, Zeki Aytaç, Hamdi Boyacı, İrfan Akça var. Bu şirkette, Nakşibendi'ler de mi vardı?
3.Özban Otomotiv A.Ş Burada: Turgut Özal, Semra Özal, Ahmet Özal, Akgün Albayrak, Yaşar Bükülmez, bir de şoför İlyas Nalbant var.
Bu şirketler, gerçekte eksik. Daha var. Özallar'ın adı ilk kez, otomotiv sanayii ile ilgili bir olayda duyuldu, sonradan. Konu, Elektro- Metal fabrikasının uzun bir grev sonrasında ele geçirilmesiyle ilgiliydi. Otomotiv sanayiinin önde gelen firmalarından Elektro-Metal, 1976 öncesinde bir grev yaşamış, bunun sonunda fabrika (sahibi Museviydi) Özallar'ın eline geçmişti. 1981 yılında bu firma Enka’ya satıldı. Yeniden, 1981 yılında, Enka ile ilgili olaylarda ortaya çıktılar. Yurtdışında büyük paralar kazanan inşaat şirketleri, 1981'den başlayarak batmakta olan birçok firmayı satın aldılar. Bunlar arasında, Parsan, Çesan (çelik sanayii), Elektro-Metal, Burtak, Enka’nın eline geçti. Söylentilere göre bu geçişlerde Turgut Bey, büyük olasılıkla rol oynadı. Özal, bu yıllarda Şarık Tara'ya danışman gibi çalışmış mıydı?
Bu yazılanlarda, bir usulsüzlük, bir yasaya aykırılık olmadığı söylenebilir. Doğrudur da. Ama, ne olursa olsun, gerçeklerin yazılıp çizilmesinden korkulmamak, yazıp çizdikleri için gazetecilere, yazarlara kızılmamalıdır.
Emin Çölaşan bir şey daha yazdı. Turgut Bey’in 1979’da. Başbakanlık Müsteşarı’yken, Başbakan Süleyman Bey'e verdiği bir raporu ele geçirip açıklayıverdi. Turgut Bey, burada durumun kötüye gittiğini belirtiyor, özetle şöyle diyordu:
"... Yanlış fiyat kontrol sistemi devlet gelirlerini azaltmış, memlekette karaborsanın gelişmesiyle 'havadan büyük çapta para kazanan sınıflar' meydana gelmiştir. Bu yeni zenginlerin harcama eğilimleri yüksektir. Ve umumiyetle, lüks ithal mallarına kaymıştır. Bugün Türkiye'de eğlence yerleri, sayfalarca ilan verebilmekte, Mercedes arabalar çoğalmaktadır. Maalesef bütün bunların sonucunda; rüşvet, yolsuzluk ve ahlak düşüklüğü, görünmeyen ölçülere yükselmiştir. Cumhuriyet tarihinde son iki yıldı görülen enflasyon artışıyla ilk defa karşılaşılmaktadır... Bunun yanında, özellikle toplusözleşmelerin, anormal ölçülere yükseldiği görülmektedir..."
Turgut Bey, raporunda şunları da söylüyor:
"... Dış yardımlara bu durumda fazla güvenilmez. Kendini idare edemeyenin, başkasının yardımıyla bir şeyler yapabilmesi mümkün değildir. Bu takdirde, tek çıkış yolu, vesayet altına (yabancı devletlerin vesayeti altına) girmek olur..."
Emin Çölaşan soruyor:
Acaba, 1979 yılında Demirel'e mi doğru söylüyordu, yoksa şimdi mi doğru söylüyor?
19 Nisan 1988, Cumhuriyet