Kitap Şenliği'nin Perde Arkası!

2. TÜYAP İzmir Kitap Şenliği, birçok yayınevinin kitaplarının katılımıyla açıldı. Kitaplarının diyorum, yayınevlerinden kimileri şenliğe katılmadıklarından, hatta İzmir. Ankara gibi kentlerde yapılan şenliklere katılmayacaklarını bildirdiklerinden, öyle olduğu halde, pazarlamacı bir firmaya iki yıldır kitaplarını verip sattırmaktaymışlar.

Yayıncılar Birliği Başkanı, son iki yıldır çeşitli bahaneler ileri sürerek TÜYAP kitap şenliklerine karşı olduğunu söyleyip durmaktaydı.

Bu, Yazarlar Birliği’yle karşılıklı yazışmalara neden oldu. Hatta, yazarların çoğunun fuara katılmalarının gereksiz olduğu, yazarların bu masraflarının çoğunun yayıncıların stand paralarına yansıdığı gerekçe gösterildi! TÜYAP, bir tecimsel şirket olduğu için, kitap şenliklerini düzenleyemeyeceği, bu işin yayıncıların işi olduğu ileri sürüldü.

Yayıncılar Birliği ile yönetimi, şenliklere katılmayacaklarını bildirdikleri halde, hatta karşı görüşleri sergiledikleri halde, İstanbul Kitap Şenliği’ne yönetimdekiler eksiksiz katıldılar.

Hatta TÜYAP iki yıl boyunca, basında belirtilen gerekçelerden dolayı, İstanbul Şenliği’nde, yönetim başkanına stand vermeyince, araya aracılar konularak iş tatlıya bağlandı.

Şenliklere katılan yayınevlerinin, kitap satmalarını ‘çerçicilikle’ niteleyen başkanın, şenliklere katılıp kitap satmasına ne denebilirdi?

Yayıncılar Birliği Başkanı, hemen her konuşmasında kitap üreten yayınevlerini aşağılamakta, yazarlarına dil uzatmakta mıydı? Türk yazınına yıllardır birçok yazar kazandırmış, yaşlan gereği saçlan ağarmış kişileri küçültmekte miydi?

Yayıncılar Birliği Başkanı’nın, başkan olduktan sonra, kendi tecimsel yaşamında değişiklikler de oldu mu?

Dağıtım şirketi kurmasının amacı, parasını almakta güçlük çeken yayıncılara yardım etmek miydi? Yani, kendisinin de daha önceden çalıştığı dağıtım şirketleri yayıncıya ödeme zorluğu gösterdiğinde Da-Da, bu işin altından kalkacaktı. Dağıtıma yayıncının ödediği pay yüzde 35-40 iken Yayıncılar Birliği, yayıncıya kolaylık sağlayacak derken, yüzde 35-40 rakamını düşüreceğine, yüzde 50'ye mı çıkardı?

Yüzde 10-15'lik bu artışın gerekçesini de şöyle mi açıklıyorlardı? Tahsilat zorluğuna karşı, yani güç kullanarak çözüm mü ne? Kuruluşun amacı, adı da süre içinde anlamını yitirdi. Da-Da, dağıtıcıdan dağıtıcıya anlamına gelen sözcüklerin baştaki harfleri. Oysa, dağıtıcıların da görevini aksatan tam bir bozgunculuk mu egemen oldu, kitapçılara kadar da piyasaya girdi mi? Yani, bu basan, şimdi bildiğimiz kitap dağıtıcılığı işine mi dönüştü? Sonunda, Yayıncılar Birliği’nin başkanı, dağıtıcılar, kitapçılar derneklerinin işlerini de altüst etti.

Da-Da kurulunca, İzmir, Ankara ile öbür kentlerde açılması olası şenlikleri de engelleme yoluna gitti. O itlerdeki kitapçıların şenlik süresince zarar göreceğini ileri sürdü. İzmir’deki kitapçıların çoğu, geçen yıl topluca, şenliğe gelerek kitap şenliklerine karşı olduklarını bildirmişlerdi. Bu yıl, bunlardan birçoğu şenliğe katıldılar.

Yayıncılar Birliği Başkanı, yayıncılığın sonunda Da-Da adlı dağıtım şirketi kurdu demiştim. O bitmeden, bir de “kelepir" diye ucuz kitap sattığını belirten bir kuruluşla ortaya çıktı. Bu kuruluşun amacı, gülmeyin “Evde kalmış kızları görücüye çıkarmak"mış. Yani, yayınevlerinde kitapları satılmayan yazarların kitaplarını ucuza satarak, yeniden koca bulmak!

Kelepir, ucuz kitap satarken, tüm piyasa kurallarını altüst etti. Eski kitaplar, yeni gibi piyasaya sürülüyor, bu kitapların piyasaya bu biçimde verilmesinden yazarın haberi yok. Sonra, sonra "Kelepire düşmüş" diye alay konusu oluyor, o kadar!

Olup bitenler, şöyle bir durumu ortaya koyuyor Hiçbir kuruluş, kendi sektörünü, bu biçimde baltalayamaz. TÜYAP’a kızdığı için, karar çıkartarak TÜYAP'a katılan kendi üyelerini, basında uzgöreçlerde aşağılayamaz. Şenliğe katılanlara "Çerçi, pazarcı" diyemez.

Kitap şenliklerinden, Yayıncılar Birliği'ne ödenen yüzde 5-10 pay oranını arttırmak için basın önünde kitap şenliğini kötüleyemez.

Yayıncılar Birliği olaya, tecimsel açıdan bakmaktan vazgeçmelidir. Ekin ile aydınlanma, onların boyunu da boyutunu da aşar. Bu, Türk toplumunun kitap okuma, öğrenme hakkıdır. Bu, kimsenin oyuncağı değildir, tekelinde hiç değildir. Kim, bunlara her şeyin para olmadığını anımsatacak? Bu, "Refah" döneminde. Ankara Kitap Şenliği’nin iptal edilmesi, İzmir Kitap Şenliği’nin baltalanması bağışlanamaz. Yoksa, yarın "gericilik" geldiğinde, Beyoğlu’na diktikleri çok katlı sırça köşklerinde dini kitaplar yayıncılığına mı başlayacaklar?

Yayıncılar Birliği'nin görevi, kelepir kitap satmak değil, kitabı tanıtıp çok satmanın yollarını aramaktır.

Kitap, halkın ayağına götürülmelidir. Çerçiler gibi!

★★★

Bu hafta, Ankara’da toplantılar yoğun. Bugün “Köktendinciliğe Karşı Uluslararası Aydınlanma” toplantıları başlıyor. Aziz Nesin, “Domuz eti yemediği, iyi beslenmediği için, Türk halkının yüzde 60’ı aptaldır" demişti. Şeriat düzenine karşı olanlar, bakalım domuz etine yasak koymak isteyenlere ne diyecekler? Aziz Nesin’in vasiyeti üzerine düzenlenen ilginç toplantı üç gün sürecek.

Yarın, Âşık Veysel'i anma toplantısı da var. (Çankaya Belediyesi Konferans Salonu. Saat 14.00),

İstanbul’da, 22 martta, saat 14.00’te Ruhi Su Küttür ve Sanat Vakfı'nın açılışı var. Akşama da dinleti.

Aziz Nesin'i, Veysel’i, Ruhi Su'yu sevgiyle anıyorum.