Kitap Şenliği'nde...

TÜYAP'ın 2. Ankara Kitap Şenliği, bu akşam kapanıyor. Dokuz gün süren şenlik sonunda, Ankaralılar iki bayramı birden kutlamış olacak.
Asıl adı “fuar", ama ben “şenlik" demeyi yeğliyorum. Her yerde, Türkçesini bulmak zorundayız sözcüklerin. Çocukluğumdan anımsarım, halk Arapça sözcükleri ya bozarak kendi deyişine uydurur ya da dalgasını geçerdi. Biri:
Merhaba! dedi mi, yanıtı hazırdı:
Sen eşek, ben araba!
Selamünaleyküm! dese biri, yanıtı şu olmalı değil mi?
-Aleykümselam!
Öyle demez de, şöyle karşılık verir
Al iki yük saman!
Burada halkın alayı “dil"ledir. Kitap Şenliği'nde Dil Derneği’nin dil konusunda ilginç açık oturumları oldu. İmza günleri eğlenceliydi. Türkiye Yazarlar Sendikasında yapıtlarını imzalayan Aziz Nesin'e takılıyordum:
Aziz Bey, malı götürdünüz!
İlk gün ozan Ahmet Telli ile birlikte, Yazarlar Sendikası’nda kitaplarımızı imzaladık. Telli’ye:
Aziz Bey malı götürdü, ama biz de ezilmedik! Abdullah Nefes gülüyordu. Daha sonraki günler, Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) bölümüne geçtim. Yanımda Nâzım Hikmet Vakfı’nın yeri var. Bir-iki gün de orada oturdum.
Emin Özdemir, imza gününde Ali Yüce’ye sormuş:
Burda ne yapıyorsun? (Niye boş oturuyorsun, anlamına.)
Ben nöbetçiyim! demiş Ali.
Nöbetçi ayakta durur, sen oturuyorsun!
Ben oturan nöbetçiyim!
Prof. Yakup Kepenek, Cumhuriyet Kitap Kulübü'nde yeni çıkan kitabını imzaladı.
Nasıldı durum? diye sordum.
İyiydi, karşılığını verdi. Yalnız bir başka bölümde Medyum Memiş vardı, o daha çok iş yapmış!
Ama Yakupçuğum, sizin alanlarınız ayrı, üzülme! demedim artık...
Şenlikte Kaynak Yayınları arasında çıkan Jean Meslier’in “Sağduyu-Tanrısızlığın İlmihali" kitabını getirdi Abit Dursun. Öyle sevindim ki... Meslier, Fransa'nın Turan Dursun'uymuş! (Mustafa Kemal, 1928'de çıkan ilk çevirisini, satırların altını çizerek okumuş.)
ÇGD'nin bitişiğinde, Nâzım Hikmet Vakfı vardı, orada bir gün Mahmut Makal'la birlikte kitaplarımızı imzaladık. Payel Yayınevi'nden Şemsa Yeğin pasta getirdi, Gürbüz Tüfekçi, sosisli sandviç taşıdı. Sosisler domuz değildi!
Okurların, öğrencilerin sıcak ilgileri, benim için ayrı apayrı bir şenlikti. Yıllardır sizi okuyanlarla ilk kez karşı karşıya geliyorsunuz. Böyle anlarda pek konuşulmaz. Okurlar, yazarı şöyle bir tartarlar. Kafasında, düşünde nasıl yaşatıyordu, gerçek ne oldu? Kimi Doğan Öz’ü, kimi “kefir" konusunu sordu. Kefir arayanlar, Ankara Ziraat Fakültesi’nde Prof. Celalettin Kocak’ın telefonunu bir kez daha yazmamı istiyorlardı, (işte yazıyorum: Prof. Celalettin Koçak, iş telefonu: 0312-317 05 30/1351).
TÜYAP 2. Ankara Kitap Şenliği yöneticisi Deniz Kavukçuoğlu’yla söyleşiyoruz. O, 1996 Martı'nda İzmir'de de kitap şenliğini başlatacağını söylüyor. Şöyle diyor:
Böylece, Türkiye'nin üç büyük kentinde TÜYAP Kitap Fuarları düzenlenmiş olacak. İzmir, bizim için önemli bir kent. İşte Kula, Manisa, Aydın, Nazilli vb. yörelerden fuara ziyaretçilerin de geleceğini umuyoruz. Üniversiteleri olan, çok geniş okur kitlesi olan bir kent. İşte, bu kentte, ilk denememiz nasıl olacak? 1996 Martı'nda göreceğiz. Fakat kuşkusuz, çok ses, çok renk getiren bir fuar düzenleyeceğimize inanıyorum.
Sözü, Ankara Kitap Şenliği'ne getiriyoruz. Katılan, çağrılan yazarlara. Şöyle diyor Deniz Kavukçuoğlu:
Bu fuarda İlhan Selçuk, Necati Cumalı, Aziz Nesin, Toktamış Ateş, Can Yücel, Şükran Kurdakul, Ataol Behramoğlu, Demirtaş Ceyhun, daha pek çok yazar çağrılıydılar. Yazarların Esenboğa'ya gelişlerinden, otele götürülüp dinlenmelerinin sağlanmasına dek işler, bizim görevlerimiz arasındaydı.
TÜYAP, İstanbul’da bu kasım ayında, 15. yılını kutlayıp “jübile"yapacak. Şöyle anlatıyor İstanbul'u Kavukçuoğlu:
... İstanbul'da ayrıca, her yıl seçtiğimiz bir onur yazarımız var. Onur yazarı kendi edebi kişiliğiyle, fuarımıza renk katıyor, ağırlık kazandırıyor. Geçen yıl Adalet Ağaoğlu'ydu, daha önceki yıl Rıfat Ilgaz’dı, daha önce Yaşar Kemal’di; geriye doğru gittiğimiz zaman Nadir Nadi var, Aziz Nesin var, Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Turhan Selçuk vardı. Bunlar bizim için önemli etkinlikler fuar süresince.