Kayna Gidinin Pazarı...

Bugün yerel seçimler var, oylarımızı kullanacağız. 'Oyu­nuzu şuraya ya da buraya verini’ demek yasak. Herkes kararını vermiştir zaten, nereye vereceğini biliyor.

Ben bugün yaşanmış fıkralar, masallar anlatayım en iyi­si.

Köylünün biri kasabanın pazarına gitmiş. Dolaşırken, yerde bir çuvaldız görmüş. Eğilip almış. Çuvaldız kimin acaba? Sahibini bulup vermesi gerek. Bağırmış:

Ben biiir...

Herkes dönüp bakıyormuş, ama köylü ‘çuvaldız buldum!' diyemiyormuş. Birkaç kez, böyle bağırmış: "Ben biir..." Sonra çuvaldızı kuşağının arasına koymuş. İçinden:

Ne yapalım, sahibi çıkmadı. Ben de bununla, çuvalla­rımı, hararlarımı dikerim! diye geçirmiş.

Pazar yerinden hızla uzaklaşan köylü, tepeye tırmanıp, aşağıya bakmış. Pazar yerinde insanlar, yerde bir şeyler arıyorlarmış gibi görünüyormuş. Bağırmış:

Kayna gidinin pazarı kayna, demiş, çuvaldızı bulan buldu!

Gelelim masalımıza: Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ülkelerden birinin başkentinde Mazi Üniversitesi adında bir üniversite vardı. Ülkenin kurtarıcısının adıyla ku­rulan okul, sonradan ‘Mazi'oldu!

Bu üniversitede, son birkaç aydır üniversite özerkliğiyle bağdaşmayan, kamuoyunun bilmediği şeyler oluyordu. Söylentiler, alabildiğine yaygındı. Üniversiteye Mankaya'dan, SD'den baskılar geldiği söyleniyordu. Söylentilere göre Hacı TÖ'nün yatlarında gezdiği Ağa Ceren Diyarba­kır'daki bir öğretim üyesini, SD'nın yardımıyla Ankara'ya, Mazi Üniversitesine profesör olarak getirmek istemişti. Jüriler oluşturulmuş, jüri üyelerine usa gelmez baskılar yapılmaya başlanmıştı. Mazi Üniversitesine gelecek do­çent, Ağa Ceren'in yakını mıydı? ‘S.D. değişti!' diyorlardı; Mankaya'dan baskı nasıl gelirdi? Ne demekti bu? Diyarba­kır'dan gelip, profesör olacak doçentin adının baş harfleri: H.B.T. miydi? Gelişmeler, tümüyle 'gizli' mi yürütülmüştü? H.B.T.'nin gelişinden üniversitenin, fakülte yetkili kurulları­nın hiç mi haberi olmamıştı? H.B.T. Mazi Üniversitesi Tıp Fakültesinin Anatomi Anabilim Dalı Başkanlığına getiril­mek isteniyordu. Oysa, fakültenin Anatomi Anabilim Dalı Başkanı vardı. Buraya bölüm elemanlarınca 16 Eylül 1993' te seçilmişti. Onun da adının baş harfleri D.K. mıydı? Aralık ayının ortalarında Mazi Üniversitesi Rektörü E.H., D.K.'ya şöyle dedi:

Dışarıdan büyük baskı var bana, birini getirmek zorun­dayım buraya!

Kimden bu baskı?

Mankaya'dan telefon ettiler!

Kim telefon etti?

Anımsamıyorum adını?

Nasıl olur? Mankaya'dan telefon edecekler, siz adını anımsamayacaksınız! Geleceğin adı ne peki?

Rektör sonra, H.B.T.'nin adını bir kağıda yazıp verdi. Ar­dından D.K.'ya şöyle dedi:

Sen bu işi hallet, ben sana bir yemek ısmarlayayım.

Bu bana düşmez. Rektör olarak, sizin buna engel ol­manız gerekir.

İpler Rektör E.H.’nin elinde değil miydi? Zaten. 12 Eylül yasalarıyla üniversiteler üniversite olmaktan çıkmış, uzat­malı liseler durumuna mı gelmişti?

Rektör E.H. de. işleri gizli mi yürütmekteydi? 1 Aralık 1993'te YÖK’e bir yazı yazmış, bir ‘profesör kadrosu' veril­mesini istemişti. Anabilim Dalı Başkanı Doç. D.K., Anabilim Dalı Başkanlığından istifa etti. 19 Ocak 1994'te de tüm öğ­retim üyelerine bir mektup gönderdi. Olup bilenleri anlattı. Kimi:

Yaşa! arkandayız... derken, kimi de:

Bölüm başkanlığı elinden gidiyor da, onun için yapı­yor! diyordu.

15 Ocak 1994 günlü Resmi Gazete'de, Mazi Üniversitesi'ne bir profesörlük kadrosu verildiği ilan edildi. Tıp Fakültesi Dekanı M.A.G. de fakültelerine bir profesörlük kadrosu ve­rildiğini, Resmi Gazete’den mi öğrenmişti?

Olay ne durumda mı? Bir yandan jüri üyelerine baskılar yapıldığı söyleniyor; yakında Ağa Ceren’in yakını H.B.T.'­nin atandığını duyarsam şaşmayacağım.

***

Nâzım Hikmet'in kızkardeşi Samiye Yaltırım, 67 yaşında öldü. Cenazesi, bugün ikindide Karacaahmet'ten kaldırıla­cak Samiye Yaltırım, Nâzım Hikmet Vakfı Başkanı'ydı. Nâzım Hikmet Vakfı'nın düzenlediği resim sergisi, dün An­kara'da sona erdi. Sergi, salı günü İstanbul'da, Harbiye'de Cemal Reşit Rey salonunda İstanbul için açılacak. Açılışı çağrılılar izleyebilecek...

Metin Altıok'un eşi Nebahat Altıok telefon etti, dün, Si­vas’ta yakılarak öldürülen Huriye Özkan'ın yaş günüymüş. Huriye, 1971 doğumluymuş. Gazi Üniversitesinin eczacılık bölümünü bitirmiş. Kardeşi 1973 doğumlu Yeşim Özkan'la birlikte, 2 temmuzda, Sivas’ta şeriatçı yobazlar yakıp öldür­düler. Nebahat Altıok'la birlikte, Pir Sultan Abdal Derneği yöneticileri, Özkanlar'ın evine giderek, anne Münire Öz­kan’la baba Hikmet Özkan'ın acılarını paylaştılar.

Sayrılar vardı, çoktandır yazacaktım, yazamadım. Orhan Asena, İbni Sina'da kalp ameliyatı oldu, üç damarı değişti­rildi. Ameliyatı Prof. Hakkı Akalın yaptı. Cumhuriyet’te yazı­larını okuduğunuz emekli elçi Sacit Somel’de İbni Sina'da fıtık ameliyatı oldu, ameliyatı Prof. Orhan Göğüş yaptı. Ah­met Küflü, Bayındır'da geçirdiği kalp ameliyatından sonra, bu kez başka bir sayrılığı ortaya çıktı, Hacettepe'ye kaldırı­lıp, iyileştirildi.

Mehmed Kemal anlatmıştı. Terzi İlhan adında bir arka­daşları varmış. Terzi İlhan, bir gün ameliyat olmuş, ciğeri­nin yarısı alınmış. Mehmed Kemal'e durumunu anlatmış, “Bunu bir yazsan! "demiş. Mehmed Kemal:

Terzi’nin ciğerinin yarısı alındı, diye yazılır mı? deyin­ce. karşılık vermiş:

Siz de arkadaş mısınız? Ekmekçi, arkadaşları nezle olsa yazar!