Kamuoyunun Beklediği

Geçen perşembe akşamı, Ankara’da Hasan Hüseyin Korkmazgil şiir yarışmasında birinciliği paylaşan Nevzat Çelik'le Atila Çınar'a ödülleri verildi. “Metropol”un büyük salonu tıklım tıklım doluydu. Kazananlara ödülleri, plaketleri İnsan Hakları Derneği Başkanı Nevzat Helvacı, Dil Derneği Başkanı Cevat Geray, Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Hekimler Derneği Başkanı Prof. Leziz Onaran, Ressam Atıf Özbilen verdiler. Hasan Hüseyin'in doğumunun altmışıncı yılı dolayısıyla başlatılan bu ödül töreninde, ozan Ahmet Telli’yle Behçet Aysan Hasan Hüseyin’den şiirler okudular. Nevzat Karakış, Hasan Hüseyin’den türküleştirdiği şiirleri sazıyla çaldı, söyledi. Folk-Tur’un gösterisindeyse “Ağlasun Ayşafağı”ndan bir bölüm canlandırıldı. Nevzat Çelik’le Atila Çınar şiirlerini okudular. Törene çok sayıda mesaj, telgraf gönderilmişti. Cezaevlerinden gelen mesajlar vardı. Törende sunuculuğu Jülide Gülizar yaptı. Azime Korkmazgil, ozanın yaşamıyla yapıtlarını anlattı; seçici kurul üyelerinden Sevgi Özel, yarışmaya katılan yapıtlarla ilgili bilgi verdi. Sevgi Özel, konuşmasının bir yerinde özetle şöyle dedi:
“Sevgili konuklar, yarışmayı duyurduğumuz günden başlayarak telefonlarımız aylarca susmadı. Yayınevinde (Bilgi) yarışma için ayırdığımız odada mektuplar, şiirler, dosyalar birikti. Günlerce genç, atak, gözleri ışıklı pek çok insan konuğumuz oldu. Coşkulu anlar yaşadık birlikte. Bir sabah uzak bir kentten bir ozan yayınevine bizlerden önce gelmişti. Birçokları gibi postaya güvenemediği için eliyle getirmişti şiirlerini. İşine yetişmek İçin bir saat sonraki otobüsle de döndü. Bir ozana 'Ya kazanırsan?' dedim, çünkü başvurusunu, özellikle çevresine duyurmak istemiyordu. 'Onu o gün düşünürüm, zaten günlük yaşıyoruz!' dedi. Birgün de emeklilik günlerini şiirle doldurmaya çalışan bir hanım geldi, katılım süresi çoktan bitmişti. Şiirlerini bir defterde el yazısıyla toplamıştı. Yarışmaya katılamayacağına üzüldü. Ertesi günü, ileride yapılacak toplantıda hiç değilse birinin okunması için bizden söz alarak ozan için yazdığı kısa şiirlerini bıraktı. Sözümü yerine getiriyorum:
‘Acılı dünya/Salıyor zehrini/Ozanım göçüp gitti/Yüreğinde şiiri"'
Törende yapılan konuşmalar aynca bir kitapta toplanacak.
Öldükten sonra, insanlar için yazı yazmak çok kolay; onların sağlıklarında çektiklerine bakmalı bir de. Hasan Hüseyin, Türk Dil Kurumu üyeliğine alınmamıştı. Basın kartı da elinden alınmıştı işsiz olduğu İçin. “Naylon" gazetelerde sanat sayfaları düzenledi onurluca. Ecevit hükümetinin başlangıç döneminde, kendisine bir iş verilmek istenmişti. Ulaştırma Bakanlığı’nda "Birinci derecex400" kadrolu ücretle, basın danışmanı olacaktı. Kendisine bildirdiler, sevindi. “Sabah yanıt vereyim" dedi. Sabah şöyle dedi-
Ben bir yağız at besledim. Bu atı, bu hükümetin arabasına koşamam!
Ozan, araştırmacı Mehmet Aydın, “Hasan Hüseyin Korkmazgil, Sanatı-Yaşamı“ adlı bir yapıtı hazırladı. Mehmet Aydın'ın kitabı "Hatiboğlu Yayınları" arasında çıktı. Kitabı isteme adresi: Hatiboğlu Yayınevi, Mareşal F. Çakmak Caddesi 64/C Beşevler-Ankara.
Ankara'da Nevzat Çelik'in imza günleri vardı. Gün Kitabevi'ndeki imza gününde gençler doldu taştı. Kimse böyle kalabalık imza günü görmedi.
Gaziosmanpaşa'da, Köroğlu caddesinde, yeni bir galeri açıldı, adı: “Griffon" Ressam Hüseyin Bilgin in sergisi vardı Griffon'da. Griffon, mitolojik bir kuş adı. Hüseyin Bilgin, bizim cumartesi arkadaşlarımızdan. Alçakgönüllü bir kişi Hüseyin Bilgin. Onun sergisi nedeniyle, tüm “cumartesi arkadaşları" oradaydılar. Hüseyin Bilgin, Beytepe'de resim bölümünde öğretim üyesi. İyimser, iç açıcı resimler yapıyor. Sergisi, Griffon'da ocak'ın beşine dek açık. “Doku" Sanat Galerisi, birkaç aydır yerini değiştirdi. Cinnah caddesi, Enis Behiç sokak 11/B'ye taşındı. Oraya Yahya Kanbolat’la gittik. Şimdi kapandı çoktan sergi, İsmail Altınok'un sergisi vardı, onu gördük. Şu anda Sabri Akça'nın sergisi varmış, onu göremedim daha...
Levent Kırca'yla arkadaşlarının oynadıkları "Toros Canavarı" çok başarılıydı. Gittiğimiz akşam Aziz Nesin de oradaydı; Aziz Nesin kendi oyununa kahkahalarla güldü “İşkence" sahnesi, çok kişinin yüreğini hoplattı...
Cüneyt Arcayürek’ie Çankaya Köşkü'nden çıkan Turgut Bey'i izledik. Turgut Bey'i çok donuk, sayrı (hasta) gördüm. Hiç bu denli durgun değildi...
Cumhurbaşkanı ile aylık görüşmesi sırasında, Erdal Bey, “İşkence!" konusunu gündeme getirdi. Evren:
Genel sekreterinizin bir demeci var, ben ona biraz üzüldüm, dedi. Ben, 'İşkence insanlık sucudur' dedim, birkaç defa...
Fikri Sağlar, Erdal Bey'e Çankaya'ya çıkmadan önce anlatmıştı, Cumhurbaşkanı'nın 1965'te “işkence teranedir" dediğini. Evren, bunu anımsatıyordu Erdal Bey'e. Fikri Sağlar, geçtiğimiz pazar günü Ankara'da düzenlediği basın toplantısında, gazetelere geçmeyen, şu sözleri söylemişti:
“En çok sevindiğim Emniyet Genel Müdürü'nün 'işkence insanlık suçudur’ demesi. Ben şimdi, Başbakan'ın da Cumhurbaşkanının da 'İşkence insanlık suçudur' demesini bekliyorum. Aynca bunların denmesi de yetmez. Bizim yasalarımızda işkencenin suç olduğunu söyleriz. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne imza etmişizdir. Eğer, işkencenin gerçekten insanlık suçu olduğunu, hem Cumhurbaşkanı hem Başbakan kabul ediyorsa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 'Işkence'yle ilgili bölümüne, imza atmayan iki ülkeden biri olmaktan vazgeçelim, onu imzalayalım; böylelikle söylediklerimizi somutlaştırırız ve dünya ülkeler topluluğunda da saygın bir yer alırız. Benim beklediğim şimdi budur..."
Evren, Erdal Bey’e:
İşkence yapılmasına karşıyız biz de dedi. Erdal Bey:
Tamam, ama sizin söylemeniz yetmiyor. İşkenceye karşı olduğunuzu daha çok belirtecek hareketlerde bulunmanız gerekir... biçiminde konuştu.
Gündemde olan bu konuda Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan'ın TV'de açık konuşmasını kamuoyu bekliyor...