Necdet Üruğ’a, "Geçmiş olsun!” dedim; “Daha geçmedi!” yanıtını verdi. Konunun arkasını bırakmayacağını söyledi.
Uğur Mumcu’yla, “2000’e Doğru” dergisinde çıkan “MİT Raporları”nı konuşuyorduk. Uğur:
Gazetecilerle ilgili MİT raporları yayımlanmalı ki dedi, kimbilir neler çıkar?
Şimdiye dek İlhan Selçuk açıklamadı, İlhan Selçuk'la ilgili bir dava dolayısıyla mahkemeye de yansıyan bir raporda şöyle deniliyormuş: “İçki kullanmaktaysa da iptilâ (düşkünlük) haline getirip getirmediği doğrulanamamıştır.”
Olacak, yazılacak şey mi şu? Ama, olmuş işte...
MİT’te dosyam olup olmadığını ne bileyim? Vardır herhalde! Ancak, Emniyet’teki bir dosyamda, neler yazılı olduğunu gözlerimle gördüm. Aşağı yukarı şöyle deniyordu:
“Sabıkalıdır. Memleket aleyhine yazılarıyla tanınmıştır.1972 yılında Türk Halk Kurtuluş Ordusu’yla eyleme geçeceği haber alınmış, ancak herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. 45 gün hapse mahkum olmuştur…”
Görünce tüylerim diken diken oldu. Ne demek “memleket aleyhine yazılarıyla tanınmak?” Kim varıyor bu yargıya? THKO ile birlikte eyleme geçeceğime ilişkin bir bulgu yoksa, saptanamamışsa, o tümcenin raporda yeri ne? 12 Mart’ta sıkıyönetim mahkemesince 45 gün hapis cezasına çarptırıldığım doğru; onu da yatmadım. Neden “sabıkalı” oluyorum?
Yetkili şöyle demişti:
Bunun için üzülmeyin; kendini bilmezin biri bunları yazmış! Şimdi siz de dışarı çıksanız, “05”e telefon etseniz, benim için ağzınıza geleni söyleseniz, o da benim dosyama girer!
Devletin bir güvenlik örgütünde böyle şey olur mu? Bari “sabıkalı” sözcüğünü karalayın!
Gözümün önünde “sabıkalı” sözcüğünü karaladı. Ama, neye yarar? Oraya da bir yerlerden gelmişti, aslında duruyordu belki, ne bileyim?
Yetkili şöyle demişti:
Siz bunu önemsemeyin. Biz yine size pasaport da vereceğiz. Bunu önemsemeyeceğiz. Ama bunu yok etmemize olanak yok. Siz ölünceye dek, bu sizin dosyanızda duracak…
Geçenlerde Ali Sirmen yazdı, MİT ajanı bir eski gazetecinin yolladığı raporlarla fotoğrafları. MİT raporları, kişi hakkında dava açıldığında savcıyı yönlendirmek, yargıca “kanaat” vermek için, nasıl yargılarla süsleniyor, gördük. İçeride, binlerce genç, nasıl sorgulamalar, raporlar sonucu yatıyor?
“2000’e Doğru” dergisi, son yayınlarıyla bir gazetecilik görevi yaptı. Son sayısında, bu raporlarla ilgili olarak basında çıkanları özetlerken, İlhan Selçuk'u, Yalçın Doğan’ı, Metin Toker’i, Mümtaz Soysal’ı, beni "susanlar” arasında saymış. Olabilri, kendi adıma bir şey demedim. Ama, özellikle İlhan Selçuk için bunları yazmamalıydı. Yazamamalıydı. İlhan Selçuk, basında haksızlığa uğrayan her gazeteci için, kalemini esirgemedi. “2000’e Doğru”nun hemen her toplatılışında, yazılar yazdı. Bir “Pencere”sinin başlığının “2000’e Doğru” olduğunu anımsıyorum. Gençler, binbir sınavdan geçmiş yazarlara da haksızlık etmemeliler. Turgut Bey’in “MİT raporları" konusundaki açıklaması hiç de doyurucu değildi. Ne demek “MİT’in dahili dokümanı?” Kimlermiş içeride böyle dokümanlar hazırlayanlar?
Değinmeyecektim, ama haydi ona da değineyim; “Öz Edebiyat Dostları” adında bir sanat dergisi çıkar. Onun son sayısında Akif Kurtuluş, yazısının girişinde şöyle diyor:
“Yedeksubaylar, öğretmenler ve ‘mecburcu doktor’lar; taşranın anonim yüzleri. Hiçbirinin birbirinden ayırıcı özelliği yok. Geçici oldukları bir mekanda ve merkezlerin uzağında birbirleriyle çok çabuk dost oluyorlar.
Örnek olsun diye yazıyorum; bir asteğmenin, Cumhuriyet Kitap Kulübü’ne üye bir kitapçıda son gelen kitaplara göz gezdirirken tanıştığı bir edebiyat öğretmenine, hem de ‘sırılsıklam’ aşık olabilmesi için, ikisinin de Nazım’ı çok sevmesi yeterlidir. İki asteğmenin sıkı arkadaşlığının ‘objektif kıstası’, birinin kolunun altındaki Cumhuriyet gazetesidir.birisi diğerinden, önce ‘Bakabilir miyim?’ diye gazeteyi isteyecek, birkaç gün sonra da Mustafa Ekmekçi’nin yazılarını konuşacaklar. Türkiye’nin yakın yıllardaki, gözde deyimiyle demokrat, ya da ‘sosyalist sosyete’ yazarının yazılarındaki isimlerden kim kimi tanıyor?.. Böylece bir ‘muhabbet’ başlayacak…”
Akif Kurtuluş genç bir ozanmış, tanımıyordum. Beni küçümsüyor besbelli, “Ankara Notları”nı küçümsüyor. Olabilir elbette. Cumhuriyet’e, öğretmenlere haksızlık etmesine katlanmam kolay değil! Dilerim, büyük bir yazar olur! Böyle sayrılıklardan kurtulur!
Geçen hafta, cuma akşamı Ankara'da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin geleneksel gecesi vardı. Orada Ankara, İstanbul, İzmir ile öbür Anadolu gazetelerinde çalışıp ödül alan gazetecilere ödülleri dağıtıldı. TRT’den de, Davut Yıldız’la, Sevim Cambaz’a ödül verildi. Basında Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin gecesi yer almadığı gibi, TV’de, radyoda da yer almadı. Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin özel onur ödülü, beni çok mutlu etti. Ödül plaketinde, “Düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne katkısı nedeniyle” deniyordu. O gece, iki ödül daha verildi. Biri "İşçinin Alınteri” dergisinin, öbürü de “Gün” dergisinin ödülleri. "İşçinin Alınteri” dergisi ödül plaketinde “Mustafa Ekmekçi’ye, demokrasi ve barış savaşımına yaptığı değerli katkılar için” deniyordu. "Gün" plaketinde ise, “Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü yolundaki çabalarından dolayı“ verildiği belirtiliyordu.
Ödül alan öbür gazeteci arkadaşlarım da şunlardı:
Güldal Kızıldemir, Nadire Mater(Söz), Hulki Cevizoğlu (Hürriyet), Türkân Buğdaycı, Ali Ekeyılmaz (Günaydın), Hasan Uysal (Cumhuriyet). Atilla Sertel(Güneş), Ramazan Öztürk (Sabah), Osman Arkangil(Bulvar), Engin Ardıç (Nokta), Celal Başlangıç (Cumhuriyet), Soner Gürel (Milliyet), Halil Nebiler(Cumhuriyet), Nezih Danyal (Gün), Kamil Masaracı (Cumhuriyet), İsmail Dükel (Yeni Asır), Taşkın Şenol (Günaydın), Nebil Özgentürk (Günaydın), Davut Yıldız, Sevim Canbaz (TRT), Umut Çevik(Hürriyet),Nüvit Tokdemir(Cumhuriyet), Tugay Esmer(Yeniasır), Halil Güner(Güneş), Münir Bağrıaçık(Milliyet), Tayfur Bayındır(Hürriyet), Bekir Başçı(Ulus-Ankara), Muzaffer Evirgen(Ulus-Ankara), Cumhur Kılıççıoğlu(Mücadele-Siirt), Ömer Kapaklı(Güneydoğu- Urfa), Leyla Akbaş(Yeni Güney Haber-Adana), Binay Kazan, Akif Usluy(Olay-Bursa), Yılmaz Bozkurt(Ulus-Ankara), Nuri Kayış(Ulus- Ankara), Adnan Sungur(Karadeniz), Seyfi Çelikkaya(Yozgat), Ali Savaş(Karadeniz), Fatma Yazıcı( 2000’e Doğru), Celal Demirbilek(Hürriyet), Zeki Saral(Cumhuriyet), Cengiz Göktaş(Tan), Tuncay Özkan(Cumhuriyet),Cemil Ciğerim (Bizim Ordu).
Gece çok güzel geçmişti, Arif Sağ türküler söyledi. Sağ'ın solak olduğunu bilmiyordum, orada gördüm. Sazı solak çalıyordu. "Kurban Olam Kalem Tutan Ellere”yi de söyledi. Çok alkışlandı...
25 Şubat 1988, Cumhuriyet