Şişli Camisi’nden Zincirlikuyu'ya çabuk gittik: bu arada Emil Galiple birbirimizi yitirdik. Cumhuriyet’ten Anna Turay’la foto muhabiri Uğur gelmişler olayı izlemeye. Anna:
-Bizim araba var, Zincirlikuyu'ya sizi de götürürüz, dedi. Baktık, şoför Kemal! Artık tanışıyoruz. Sümeyra'ya, Ruhi Su'nun çok yakınında bir gömüt yeri bulmuşlar: İstanbul Belediyesinde çalışan, eski bakanlardan Alev Coşkun yardımcı olmuş burada bir gömüt yeri bulmada. Ruhi Su'nun gömütünü gördüm, baktım, bir öğretmen de orada. Su gibi gömüt taşı Ruhi Su’nun; üç el kurşun atılıp delinmiş cam taş: olmamış, bu kez balyozla vurulup çeşitli yerlerinden parçalanmış, yine de bir şey yapamamışlar, iyi mi? Bizim ilkelliğimiz, yabanlığımız sırıtıyor gömütlüklerde. Ruhi Su, Sümeyra neden çalınıp söylenmez televizyonlarda, radyolarda? Faşizmin nerelere uzandığını gösterir bu...
Ruhi Su'nun gömütü, düz bir topraktı. Başucunda tanıştığım öğretmen:
-Her baharda buraya buğday ekiyorum, dedi. Yaz gelince buğdayı biçiyorum. Kışa dek buğday sapları gömütün üzerinde kalıyor...
Tanışalım, dedim.
-Ben sizi tanıyorum dedi. Ekmekçi'siniz. Benim için de "Bir öğretmen" dersiniz! Öğretmen Hüseyin...
Haklıydı öğretmen; "Sen misin Ruhi Su'nun gömütüne buğday eken?" derler, canına okurlardı öğretmenin... İki araba dolusu "ekip”, gömütlükte bekleşiyorlardı.
Sümeyra gömüldü. Üzerine toprak örtüldü. Hoca dua etti. Bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlıyor, Sümeyra'ya ağıtlar yakıyordu:
-Hiç günahı yok diyordu, onun hiç günahı yok! Ben düşümde gördüm, bir kuşun kanadındaydı. Kara, güzel gözleri vardı!
Hoca dua okuyor, kadın ağlıyordu.
-Yeter, diyorlardı ağlama, sen annesi de değilsin!
-Annesi olmayayım, ona ben baktım! diyordu. Ağlayan kadın, Hasan Çakır'ın ablası Sevim Kokoç’tu. Ağıtları, Anadolu kadınının ağıtları. Yeniçeltek’te toprak altında kalan madencilere yakılan ağıtlar gibi. Sedat Veyis Örnek’in, halk ağzından derlediği bir ağıt vardır, Isparta yörelerinden, şöyle:
-Ölüm ölüm hezen ölüm / Evden eve gezen ölüm / Her düzeni bozan ölüm!
Ölüm, her düzeni bozuyor da ona neden olanların düzenlerini niye bozmuyor? Gerçek sorumlular hiçbir zaman hesap vermiyorlar. Madende işçiler mi öldü, vatandaştan yardım toplanıyor! Ne yüzle?
Sevim Hanım’ın ağıtları, yakınmaları hocanın dualarına karışıyor.
Hoca çok ince, efendi bir kişi. Duadan sonra konuşuyor:
-Hepiniz lütfettiniz, şeref verdiniz, buraya kadar zahmet buyurdunuz. Tekrar haklarınızı helal ediniz!
-Helal olsun!
-Allah sizden razı olsun!
Gömütü başında Sümeyra’nın, Yüksel Selek konuştu önce. Yüksel Selek, uzun sürgün yaşamından sonra bir süre önce yurda dönmüştü. Kısa bir süre önce ölen Sabahattin Selek’in kardeşiydi. Yüksel Selek özetle şunları söyledi:
-Söylenecekler çok az; onu anlatabilmek mümkün değil, onu tanıyanlar bilir. Nasıl sevgi dolu bir yüreği, nasıl eşsiz bir sesi vardı. Nasıl halkına adamıştı bütün türkülerini. Halkı için, insanlık için söyledi hep. Ben hazırlıklı değilim. Ama ifade edilemez. Onu, ne yazık ki gurbette öldürdüler. O, Ruhi Su ile "Dostlar Korosu’nun Maden-İş kongresinde, "Enternasyonal”i söylediği için hakkında yedi buçuk yıl dava açılmıştı. Onun için kaldı yurtdışında. Cenazesini bile getirmede güçlük çıkardılar. Bunların hesabı sorulacak! Ondan sonra rejim, Yunanistan'daki soydaşlar için gözyaşı döküyor. Kendi insanlarını sürgünde öldürüyor. Hapishanelerde öldürüyor. Ama biz, öldürmekle bitmeyiz. Sümeyra, sesiyle, sanatıyla sonsuza kadar yaşayacak. Bütün davamıza, yüreklerimize heyecan, coşku verecek. Onu unutmayacağız. Türküleri dillerde söylenecek. Onu gurbette öldürenler, bunun hesabını bir gün verecekler. Rahat uyu Sümeyra! (Yüksel Selek konuşurken Sevim Hanım hıçkırıyor, bağırıyordu: "Evet, rahat uyusun! O bir melek, o güvercin. Onun günahı yoktu..." Gömütlüktekiler, Sümeyra'ya alkış tutuyorlardı. Ruhi Su Dostlar Korosu sanatçıları türküler söylemeye başladılar bir ağızdan: “Allı turnam bizim ele varırsan / Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle..")
-Hoşça kal allı turnam! dedi biri.
-Güzel konuştun, sağ ol! dedim Yüksel Selek'e. Orada tanıdım onu.
Koro, Dadaloğlu’ndan söylüyordu türküyü; Sümeyra'nın türküsü:
"...Bıktım usandım canımdan / Ayrı düştüm vatanımdan / Bizimkiler kavgasından I Sağ selamet çıktı m’ola.”
Yüksel Selek'ten sonra Sümeyra’nın eşi, mimar Hasan Çakır konuştu, özetle şunları söyledi:
-Değerbilir kardeşlerim! Sümeyra bütün türkülerini, insanlığın değerlerini yaşatmak için söyledi. Ve o değerler, bizlerin ellerinde yaşayacak. Biz, Sümeyra'yı yaşatacağız. Ruhi Su, Sümeyra halkımızın öz değerlerini yeniden diriltmişlerdir. Onun insancıl değerlerini türküleştirmişlerdir. Bu büyük insanlar, halkımızın yüreğinde tıpkı Yunus'lar gibi, Pir Sultan’lar gibi, yaşayacaklardır. Ve siz, değerbilir dostları onları yaşatacaklardır. Sümeyra, sevgili Ruhi Su gibi sonsuz türküsüne başladı. Şimdi siz, o türküleri söyleyin, sürdürün. Hoşça kalın!
Sümeyra'dan sonra Ruhi Su'nun gömütüne gidildi; saygı duruşunda bulunulduktan sonra orada da türküler söylendi...
Bir düzeltme: 11 şubat pazar günü çıkan "İstanbul'da (1)" başlıklı 'Ankara Notları’nın ikinci paragrafında, Adalet Sarayı önünde, Muammer Aksoy için düzenlenen törene katılan tek yargıç Sezer Özyörük’ün, Mukbil Özyörük'ün kardeşi olduğunu yazmıştım. Kardeşi değil, eşiymiş. Düzeltir, yanlışlıktan dolayı yargıç Sezer Hanım'la, okurlardan özür dilerim.
13 Şubat 1990, Cumhuriyet