Özden Toker, babasının son anlarıyla ilgili olarak, günlüğüne şunları yazmış:
... Akşam Anadolu Kulübü'ne gitmiş, briç oynamış.
Babam için bu, büyük bir keyifti. Ancak son sıralar anneme artık gitmek istemediğini bildirmiş, iyi göremediği için eskisi gibi oyun oynayamadığından yakınmış, arkadaşlarını sıkmak istemediğini söylüyormuş. Tabii annem bunu reddediyor, gitmesi için teşvik ediyormuş, ama babamın eski hevesi kalmamış. Annem pazar akşamı babamı kulübe bırakmış. Ordan Nurperi’yi Fen Lisesi'ne götürmüş. Hatta babam, bir arkadaşına gitmesi için onu zorlamış. Çankaya ya dönüp evde yalnız sıkılmasın diye...
Akşam, yemekten sonra bezik oynamışlar. Yatmış. Ertesi sabah kendini iyi hissetmemiş. Buna rağmen, gelen berberine her zamanki gibi tıraş olmuş.
Metin Toker'in Bilgi Yayınevi’nden çıkan “İsmet Paşa’nın Son Yılları" adlı yapıtında ilginç bölümler var. Bir “Ankara Notları"nda, Doğan Avcıoğlu'nun Ecevit'le ilgili bir gözlemini anlatmıştım. Avcıoğlu,
Seni yolundan çevirme olanağı yok. Bildiğini yazar, bırakmazsın, ama beni dinle, ben Ecevit'i senden daha iyi tanırım, "Ecevit doğru söylemez!" dedi. Avcıoğlu'na karşı çıkmıştım. Kitabını okuduğum sıralarda Metin Toker'le karşılaşmıştım, şöyle demişti:
Doğan doğru söylüyor!
Toker, kitabının bir yerinde Ecevit'i şöyle tanımlamış:
... Bülent Ecevit, gerçek olmayan birtakım noktalara hem kendini hem başkalarını inandırmakta mahirdir...
12 Mart 1971 darbesi olduğunda, Ecevit CHP Genel Sekreteri. İsmet Paşa Genel Başkan. 19 Mart a dek sesini çıkarmayan Ecevit. darbeciler Başbakanlığa Nihat Erim i atayınca genel sekreterlikten istifa eder. Gerekçesi şudur:
Darbe, bana karşı yapılmıştır. Yani, iktidara gelmek üzere olan ortanın soluna karşı. Baktılar ki bu, demokratik yoldan önlenemeyecektir, başvurdular antidemokratik usullere...
İsmet Paşa, bunun üzerine biraz da eğlenerek karşılık verir:
Bülent Ecevit mübalağa etti. Ortanın solunu ben ilan ettim. O zaman Bülent Ecevit görevde bile değildi. Metin Toker, Bülent Ecevit'le, Cüneyt Arcayürek’in bu konudaki görüşmelerini anlatırken şunları yazar:
Eski genel sekreter, gerçek olmayana kendisi inandığı gibi başkalarını da inandırmak huyunun gereği olarak Cüneyt Arcayürek 'e:
12 Mart araya girmeseydi, Millet Meclisi kendi hür iradesiyle hükümeti değiştirmek üzereydi. Siz de bunu gazeteci olarak bilirdiniz., diyecek, pek şaşıran Arcayürek ise ‘Oysa ben bu kanıda değilim' diye yazacaktır...
12 Mart Ecevit'e karşı yapılmış! Şimdi, bunları düşünüyorum da. asılan, öldürülen, işkence gören, sakat kalan gençlere yanıyorum! Okuyun Halit Çelenk’in yapıtlarını. Cumhuriyette süren. Çetin Yefkin'in “12Mart'ın Acı Gün/er/"ni. Ecevit'in o yıllar, tek derdi, İnönü'yü devirip genel başkan olmak, CHP'yi ele geçirmek miydi? İnönü, bir toplantıda eski genel sekreterini fena azarlar:
Ecevit, fena yoldasın. Senin yaptığını Feyzioğlu bile yapmadı.
İnönü'nün kendisine karşı Ecevit'i tuttuğu bir kurultayda, Feyzioğlu, Paşayı:
Bana yaptıklarım günü geldiğinde size de yapacaklardır.. diye uyarmış.
Ecevit'in o zaman, onu iktidara getiren "tayfaları"ndan bugün yanında kim kaldı diye düşünüyorum.
İnönü'nün uzaklaştırıldığı CHP Kurultayı öncesinde yapılan CHP Ankara İl Kongresi’ni düzenleyen Ankara İl Başkanı, benim de dostum Rauf Kandemir, koyu bir Ecevitçiydi. Ona göre, "İsmet Paşa’nın artık zamanı geçmişti. Ecevit başa gelmeli ve partiyi kanatlandırmalıydı. İlçe kongrelerine hakim olmuş ve kendi yanlılarını delege seçtirmişti..."
Rauf Kandemir, Metin Toker'e bir mektup yazar; ancak mektubun tarihi, CHP Ankara İl Kongresi’nin yapıldığı 1972 değil, 4 Haziran 1976'dır. Kandemir mektubunda, İnönü'ye karşı Ecevit'i desteklediği için pişmanlığını belirtir, "Zaman seni haklı çıkardı. Bağışlamanı rica ederim" diye günah çıkartır.
İsmet Paşa, Rauf Kandemir'in de. Ecevit'in de tertiplerini yutmamıştır. Ecevit. “Kongre sonuçlan, genel başkana karşı bir tavır değildir" demekteydi. İsmet Paşa, eski genel sekreterine sert karşılık verdi, şöyle dedi:
CHP'yi ele geçirmek davasıyla karşı karşıyayız. Bunun için her tertibe başvurmaktadırlar. Bir görevden istifa etmiş kimsenin o vazifeyi yürütmek için tesir ve tertip sahibi olması benim aklımın alacağı bir husus değildir. İhtilaf (uyuşmazlık) benimledir.
İnönü, daha sert çıkar: "Kurultay, fikrime mugayir (aykırı) bir parti yönetimine karar verirse, bunun tatbikine memur olamam. Çekilirim" der.
Tertipçilerin istedikleri de sanki budur. İnönü, çekilir. Metin Toker, şöyle yazar kitabında:
Seçimler 14 Ekim 1973'te yapıldı. İnönü, her zamanki gibi, eşiyle birlikte erken gidip oyunu kullandı. Kime verdi. Tabii, bilemem. Ama sanmam ki CHP'ye vermiş bulunsun.