İpekçi'nin İkinci Ölümü mü?

Türk Dil Kurumu eski genel yazmanlarından 95 yaşındaki Ömer Asım Aksoy, Altan Öymen'den sonra Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan’a da Pir mektup yazdı. Milliyet 'in dağıttığı yanlışlarla dolu “Türkçe Sözlük" le ilgili olarak Alfan Öymen’e yazdığı mektuba bir yanıt alamadı. Bu kez, sözlüğü öven Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan’a başvurmayı kararlaştırdı. 5 Ocak 1993 günlü mektubunda Ömer Asım Aksoy, bakandan olumlu ya da olumsuz bir yanıt beklediğini vurguladı.
Milliyet, Abdi İpekçi zamanında dokuz yıl çalıştığım, dokuz yılın sonunda, dergi çıkarmak için kendi isteğimle ayrıldığım bir gazete Vaktiyle çalıştığım tüm gazeteler, ajanslar gibi Milliyet de kıyamayacağım bir gazetedir. Çünkü ben ona emek verdim, o gazete de beni tanıttı. Eski sahibi Ercüment Karacan bir gün şöyle demiş:
Ekmekçi’nin Milliyet e katkısı büyük, ama Ekmekçi’yi de Ekmekçi yapan biziz...
Karacan doğru söylemişti. Hiç unutmam, Milliyet’ten ayrılırken Abdi İpekçi ağlamaklıydı:
Senin ayrılmak istediğini, ben Ercüment Bey'e nasıl söyleyeceğim? diyordu.
Şimdi düşünüyorum, 12 Eylül’den sonra Atatürk'ün kalıtı ayaklar altına alınmış, isteği saygısızca saptırılmış, elleriyle kurduğu Türk Dil Kurumu kapatılmış; onun yerine bir devlet dairesi niteliğindeki yeni Dil Kurumu oluşturulmuş. İşte, eski gazetemin yanlış bulduğum davranışı burada. Bir 12 Eylül ürününü, okurlarına "Türkçe Sözlük’ diye vermesi Abdi İpekçi olsa bunu yapar mıydı? Yapsa, ben onu, tüm arkadaşlığıma, yakınlığıma karşın en sert biçimde eleştirmez miydim? Şimdiki Milliyette, vaktiyle Atatürk ün Türk Dil Kurumu’ndan ödül alanlar var, biliyorum. Demek onlar da bu ödülü hak etmemişler, yazık!
Şöyle diyor Ömer Asım Aksoy:
"Milli Eğitim Bakanlığı yüksek katına.
Bilindiği gibi, Atatürk'ün dernek olarak kurduğu Türk Dil Kurumu. Kenan Evren yönetimince hukuka aykırı yollarla kapatılmış ve büyük kurucunun vasiyetnamesiyle bu kuruma bıraktığı para da -hukukça ve tutumca halefi sayılamayacak olan bir kuruluşa- yine Türk Dil Kurumu adı verilen resmi bir devlet dairesine aktarılmıştır. Bu kuruluş, kapatılan Türk Dil Kurumu’nca yayımlanmış olan Türkçe Sözlük ’ü almış, içine yüzlerce yanlış katarak yeni baskı' Türkçe Sözlük adıyla piyasaya sürmüştür. Sözlüklerde bir tek yanlışa bile göz yumulmayacağını söylemeye gerek yoktur. Herkes doğruyu öğrenmek için sözlüğe bakar. Devletin resmi ve bilimsel bir organınca hazırlanan ana kaynakta bu denli yanlış bulunması, bilimsel açıdan utanılacak bir durum olduktan başka devletin itibarına da gölge düşürebileceğinden, hem ulusal onurumuzu hem kültürümüzü bu zarardan korumayı ödev saymış, yayımladığım birçok eleştiri ile ilgililerin dikkatini çekmeye çalışmıştım. Ne yazık ki ilgililerden hiçbir yanıt gelmedi. Bu kez doğrudan doğruya yüksek makamınıza başvuruyorum. Dört yıldan beri bu sözlük, öğrencilere yanlış bilgileri doğru diye öğretmektedir.
Savlarım bilimsel gerçekleri yansıtıyor. Bununla birlikte inceletilmesin! de öneriyorum. Haklı olduğum, yüksek bakanlığınızca da saptanırsa bu sözlüğün okullarda kullanılmasını yasaklamak gerekir kanısındayım.
Savlarımın boşlukta kalmaması için, Türkçe Sözlük te şimdiye değin gördüğüm 400 (evet dört yüz) yanlıştan otuz kırk örneği ilişikte sunuyorum.
Olumlu ya da olumsuz bir yanıt dilediğimi saygılarımla arz ederim."
Aksoy, ‘Türkçe Sözlük' teki yanlışları sıraladıktan sonra şu notu da eklemiş:
"Yeni T. Dil Kurumu bu yüzlerce' yanlışı katmasaydı, eski Türkçe Sözlük gereksemeleri karşılamaya yetiyordu. Bu kurum -uygulamada pek de gerekli olmayan- başaramayacağı bir işe ya hiç girişmemeli ya da onu bilenlere yaptırmalıydı."
Yerim kalmadığı için, Aksoy’un bulduğu yanlışlardan birkaçını verebileceğim Şöyle:
"'Mersiye" sözcüğünün Arapça aslı tek "y" ile "mersiye"dir. Ş. Sami, bir uyarı notu da ekleyerek "ya-yı müşeddede ile galattır" demiştir. Buna karşın -kaynakları arasında Ş. Sami'nin sözlüğü de gösterilmiş olan- yeni baskı "Türkçe Sözlük" te bu sözcüğün aslı iki "y" li olarak verilmiştir.
Dilimizde "nalın" diye kullanılan sözcüğün Arapça aslı "naTeyn" dir. Türkçe Sözlük ise "na'lin" diye yazmıştır.
T. Sözlük, iki sözcükten oluşan ve bitişik sayılmaları toplumca benimsenmiş olan, bilimsel açıdan da bitişik yazılmaları gereken pek çok sözcüğü ayırarak (iki sözcük olarak) göstermiştir. İşte birkaç örnek:
Ayşe kadın (fasulye), ballı baba (bitki), Demir Kazık (yıldız), kara tatma (böcek), kavun içi (renk), kaz ayağı (bitki), kırk ikindi (yağmur), kaba kulak (hastalık), pis boğaz, hava gazı, kat sayı, tere yağı, orta okul, dış işleri...
Tutarsızlıklardan da birkaç örnek: "Kırkayak" bileşik, "kırk bayır" ayrı yazılmıştır. “Kuşburnu" bileşik, "kuş başı" ayrı, "karakaçan" bileşik, "kara kış" ayrı. "Kadıngöbeği" bileşik, "hanım göbeği” ayrı. "akbaba” bileşik, "ak darı" ayrı, "karakulak" bileşik, "kara su" ayrı, "karabasan” bileşik, "kara yel” ayrı yazılmıştır. Daha ilginç bir örnek de, Amerika da yetiştiği köyün adıyla anılan "akala” pamuğunun iki ayrı sözcük olarak "ak ala” biçiminde gösterilmiş olmasıdır.
Abdi İpekçi’nin ikinci kez öldüğünü mü düşündüm?..