Türkiye Aydınlarıyla Dayanışma Girişimi adına, Prof. Server Tanilli, İnsan Hakları Derneği Başkanı Nevzat Helvacı'ya Strasbourg’dan yolladığı mektupta şöyle dedi:
"Sayın Helvacı,
İnsan Hakları Derneği’nin genel af ve ölüm cezalarının kaldırılması yolunda bir kampanya başlattığını, 20 eylül günlü Cumhuriyet’ten öğrenmiş bulunuyoruz.
Ölüm cezasının kaldırılması ile ilgili olarak basın toplantısında ileri sürdüğünüz gerekçeler pek haklı ve yerindedir. Ölüm cezasının çağdışı olması bir yana, Avrupa Konseyi'nce, bu cezanın kanunlardan çıkarılması konusunda kabul edilen protokolün ülkemizce de kabulü bir uygarlık emridir. Bu cezayı kanunlarımızdan çıkardığımız, çıkartabildiğimiz gün, uygar insanlık ailesine girmekte çok önemli bir adımı atmış bulunacağız.
Bir genel affın gerekliliği konusunda ileri sürdüğünüz gerekçeler de tartışma dışıdır. Ülkemizde hapishaneler binlerce insanla dolu; bunların içinde hele hele düşüncelerinden dolayı oraya sokulanların çağdışı yöntem ve yollarla mahkûm edildiklerini dünyada duymayan kalmadı; hapishanelerdeki yaşam ise apayrı bir dram. Neresinden bakarsanız, toplumumuz için yüz kızartıcı bir tablo. Bu tabloyu da silebildiğimiz gün, toplumumuzun onuruna sürülmüş bir lekeden onu kurtarmış olacağız.
'Türkiye Aydınlarıyla Dayanışma Girişimi' olarak, sizi kampanyanızda yürekten destekliyoruz; her vesileyle yanınızdayız ve yanınızda olacağız. Başarı dileklerimizle, selam ve sevgilerimizle.
Türkiye Aydınlarıyla Dayanışma Girişimi adına,
Prof. Server Tanilli."
Tanilli, bana yolladığı mektupta da şöyle demiş:
"Sevgili Ekmekçi,
Bu yaz seni bekledim, denk düşüremedin demek ki!
Umudum sonbaharda..
Hapishanelerden yığınla mektup alırım. Bir bölümü öğrencilerimdir bunların, ya da okurlarım. Acı, çok acı gerçekleri dile getirirler; ama hepsi de, onca kahrın önünde yılmayan, yıldırılamayan, yekpare inanç dolu pırıl pırıl çocuklardır.
Şimdi sana mektubunun bir fotokopisini sunduğum Sedat Yılmazsoy ile yıllardır mektuplaşırım. Bu mektubunda Yılmazsoy, Burdur'dan Ermenek hapishanesine nakledilişinin öyküsünü anlatıyor.
İnsan olarak utandım yapılanlardan.
Diyarbakır'dan başlayarak, bütün öteki zulümhaneler geldi aklıma; orada acı çeken insanlara, bizim insanlarımıza reva görülenler yeniden oturdu yüreğime...
Hapishaneler için hep yaz! Hapishaneler baş utancımız bizim. 'Bizim değil, bu rejimin' diyeceksin. Olsun, içinde yaşadığımız toplumda oluyor bunlar. Bir rejimin bütün çürümüşlüğü ve zulmü, bir yerde hapishanelerinde simgeleşiyor; o yüzden halk da yürüdüğünde, önce hapishanelerini yıkıyor onun. Fransız Devrimi deyince de ilk aklımıza gelen Bastille'in yerle bir edilişi değil midir? Ya, bizim Bastille'imiz? Ne zaman yıkılacak bizim Bastille'imiz?
Gözlerinden öpüyorum; tüm ortak dostlara selamlar, sevgiler Aziz Ekmekçi.
Server Tanilli."
Cezaevlerinde gerçekten zulümler yapıldı. Çoğunda hâlâ sürdürülüyor bu. Bir örnek vereceğim: Bir cezaevinde, o yöreye yeni atanan bir savcı, cezaevi hükümlüleri arasında bulunan bir bayan öğretmene, görevlilerin pamuk vermediklerini öğrenince, insanlığından utandı. Bayan hükümlü, resim öğretmeniydi. Hücresinde, resim çalışmalarını yapmak istiyordu. Bunlar verilmedikten, gereksinimleri yerine getirilmedikten başka, insanlık dışı işlemlerle de karşı karşıya kalmıştı!
— Yaaa, diyorlardı, öyle pislik içinde kal da, öğren bizim kim olduğumuzu!
Savcı, adını şimdi saklı tutacağım; durumu öğrenince, hükümlü bayan öğretmene, paletler, resim yapması için boyalar, fırçalar aldırdı. Eşiyle birlikte gitti cezaevine, onunla konuşmaya. Bayan öğretmen resim çalışmalarına başladı. Almanya'da ressamlarla mektuplaştı, resim gönderdi onlara, resimler geldi!
Savcının bu insanca davranışı, unutulmayacak bir şeydi. Ancak, cezaevlerindeki insanlan, savcıların, gardiyanların vicdanlarına, insanlık duygularına bırakmak yeterli sayılabilir mi? Katılık, yumuşaklık kişiden kişiye değişebilir; ancak yasaları, tüzükleri, yönetmelikleri uygulayacak olanlar, bu tüzüklerin, yönetmeliklerin çağdışı hükümlerine sıkı sıkıya bağlı kalarak hükümlüye eziyet etmemelidirler. Buna ilişkin değişiklikler yapılmalı, cezaevleri birer "zindan" olmaktan çıkarılmalıdır...
İnsan Hakları Derneği, yakın zamanda kurulmasına karşın çok önemli işler yaptı, önce, yeri yurdu yoktu. Şimdi bir yeri, gelenlerin oturacağı sandalyeleri var, telefonu var. İnsan hakları ile ilgili herkesin umudu oldu. Ankara'da, Yenişehir'de Konur Sokak 15/3'te çalışıyor. Arayanlar orada ya Nevzat Helvacı'yı ya da Akın Birdal'ı bulabilirler. Onlar da yoksa, bir görevli kesinlikle var. İnsan Hakları Derneği’nin telefonu 118 10 71’dir.
İnsan Hakları Derneği’nin başlattığı "Genel Af İçin Ölüm Cezasına Karşı İmza Kampanyası" sürüyor. 1 Kasım'dan sonra gelecek iktidarlar, İnsan Hakları Derneği’nin bu imza kampanyasını önemsemek durumundalar. İmza verecek olanlar, dernek merkezine mektupla ya da telgrafla başvurabilirler. İmzaların çokluğu, Türk toplumunun insan haklarına verdiği önemi de göstermiş olacak, imzalanan metnin ölüm cezaları ile ilgili son bölümünde şöyle deniyor:
"İnsan Hakları Derneği, herkesi ölüm cezasının kaldırılması için imza vermeye çağırıyor:
Yaşama hakkından doğan ve haksız bir saldırı olduğu için, öç alma gibi ilkel bir anlayıştan kaynaklandığı için, suçluyu iyileştirme ve topluma kazandırma amacı güden çağdaş infaz anlayışına aykırı olduğu için; adli yanılgı durumunda düzeltme olanağı bulunmadığı için; uygar ülkelerde kaldırıldığı için; suç işlemeyi önleme gibi bir işlevi olmadığı için, insan yaşamına ve onuruna saygıyı yaygınlaştırmak için, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 6 no’lu protokolün onaylanmasını ve ölüm cezasının anayasadan ve öbür yerlerden çıkarılarak kaldırılmasını istiyoruz."
İnsan Hakları Derneği, "Genel Af” konusunda da özetle şu gerekçeleri sıralıyor.
"Toplumumuzda yaşanan olağanüstü dönemin açtığı yaraları sarmak, barışa ve huzura giden yolu açmak için; baskının somut biçimleri olan siyasal tutukluluğu ve hükümlülüğü sona erdirerek, güvenli, özgür ve dinamik bir toplumsal ortam yaratmak için; olağanüstü yargılamalar, işkenceyle alınan anlatımlar ve başka nedenlerle yoğunlaşmış bulunan adli yanılgılan düzeltmek için; düşünce, örgütlenme, ve basın özgürlüğüne aykırı olarak verilen ve toplamı binlerce yılı bulan cezalardan ötürü ortaya çıkan çağdışılıktan kurtulmak için...
Kısacası, barış, özgürlük ve demokrasi için ayrımsız bir genel af istiyoruz.”
6 Ekim 1987, Cumhuriyet