İlyas Seçkinle Söyleşi...

Sevda Cenap And Müzik Vakfı’nın geleneksel Altın Onur Ödülü, bu yıl Hilton-Sa Oteli'nde düzenlenen bir baloda, Cemal Reşit Rey'e verildi. On yıl önce ölen Cemal Reşit Rey adına ödülü, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası yöneticisi Mükerrem Berk aldı. Törende ödülü Meclis Başkanı İsmet Sezgin verdi.
Azerbaycanlı Elnara Kerimova’nın yönettiği TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu, Cemal Reşit Rey'in yapıtlarını seslendirdi. Bunlar, "Tıpır Tıpır Yürürsün". “Tini Mim Hanım", “Küpeli Horoz" ile “10. Yıl Marşı”ydı. 10. Yıl Marşı sanatçılara iki kez söyletildi, buna dinleyiciler de katıldı. Dinletiden sonraki içkili söyleşiler sırasında bol bol politika konuşuldu. Murat Karayalçın'la Mümtaz Soysal da oradaydı.
Telefonla, uzun yıllardır İstanbul'da oturan eski Bayındırlık Bakanlarından İlyas Seçkin’i aradım. Telefonunu Mehmed Kemal'den almıştım. İlyas Bey 79 yaşındaymış. İsmet Paşa gibi “Hadi hadi, gençliğinin kıymetini bil" dedim, gülüştük.
İlyas Bey’i neden mi aradım? Cemal Reşit Rey'den geldi usuma aslında. "Rey", “oy" demek, oy da politika!
İlyas Bey, Bülent Ecevit, 1965’e değin Ankara milletvekiliydi. 1965’te, Zonguldak'a gitti. Zonguldak milletvekili oldu, bu nasıl oldu? Yoksa, Ankara da aday bolluğu vardı da ayağı mı kaydırıldı o yana?
Hayır hayır, olay şu: Ecevit Çalışma Bakanlığı'nda biliyorsun çok başarılı, Türkiye’nin çalışma yaşamına yeni düzenlemeler, çağdaş şeyler getirdi. Kendisi dedi ki: "Zonguldak işçi muhiti, işçi seçmeni yüzde seksen; ben de işçilere bu kadar haklar tanıdım, yasalar çıkardım'' filan. 1961 seçimlerinde bizim Zonguldak’tan üç milletvekilimiz vardı, Bülent “Ben oradan aday olursam dörde çıkarırız" dedi. Merkez Yönetim Kurulu'ndaydı, ben de Merkez Yönetim Kurulu üyesiydim. Hiçbir zaman “Ankara’dan git" lafı olmadı. Ayrıca O’nu başımıza taç yaptık. Bu, gitti Zonguldak'a, bizim üç milletvekili ikiye indi! Biliyor musun sen onu?
Hayır, bilmiyordum!
Bülent bundan fevkalade üzüldü, sıkıldı, düş kırıklığına uğradı. 1965 seçimlerinden sonra ön sırada ikimiz oturuyoruz, Bülent’le. Yanımızdaki sırada da Kemal Satır'la, İsmet Paşa oturuyor. Bülent bir istifa mektubu yazdı, Meclis Başkanlığı'na. “Meclis'ten çekiliyorum" diye.
Yok canım!
Yaaa, “yav Bülent Bey, deli misin sen” dedim, “bu sosyolojik olaylar, fizik kimya olayları gibi değil, zamanla gelişecek, senin bu hizmetlerin anlaşılacak..."dedim. Parlamentodan çekiliyordu, istifa etmişti. 1965 seçimlerinden bir hafta sonra. Ondan sonra hareketler oldu, genel başkan oldu, başbakan oldu; herkesi unuttu! Yalnız kendini sandı. Sana bir şey söyleyeyim: 1974'te, başbakan olduğu vakit, “Sen başbakan oldun, partiyi iktidara getirdin, doğru. Sen yüz kilo ter döktüysen, etrafında bir yüz kişi var ki biner kilo ter döktüler. Hatta senden çok ter döktüler. Sen bunları şimdi itiyorsun, uzaklaştırıyorsun, ne idiğü belirsiz adamları topluyorsun, yol değil bu seninki" dedim.
Sana bir şey daha anlatayım: 19 74 yılının Mayıs ayının ya 10’u, ya 11’i, Başbakanlık Konutu’na çağırdı. Merkez Yönetim Kurulu’nda çok sert eleştiriler yapılıyor hükümete: “Süleyman Demirdin hazırladığı 1974 İcra Programı'nı aynen uygulamaya devam ediyorsun, bizim seçim bildirgemize, savunduğumuz fikirlere terstir bu; icra programı, üç aydan beri başbakansın, Maliye, Hazine Planlama Müsteşarları, Merkez Bankası Başkanı Süleyman'ın ekonomik ve sosyal politikalarını uygulamakla meşguller. Sen böyle biteceksin'' dedim. "Bunlarda geç kalıyorsun, ben sana demiyorum ki 'şu genel müdürü değiştir', ama bize inanmış insanları bu işlerin başına getirirsen.." dedim, “öyle yapmayacağız da kendi programımıza göre uygulayacağız” yanıtını verdi. “Eee, yıllık programların da değiştirilmesi, yapılmasındaki usule tabi, öyle keyfi olmaz bu iş, daha kötü olur” dedim, ekledim: “Sen yarın TV'ye çık, ‘üç aydan beri başbakanlık yapıyorum, Türkiye’nin ekonomik, sosyal politikalarını, varını yoğunu inceledim, saptadım, birinci öncelik Fırat projelerindedir, GAP'tır. 150 milyon dolarlık makineyi iki aya kadar yığacağım. Atatürk Barajı'na başlayacağım" de Türkiye'nin 500 yıllık kaderini değiştirirsin. Mustafa Kemal'den sonra 500 yıl sen anılırsın" dedim. Eski Bayındırlık Bakanıyım, ben bunu biliyorum! Ne dedi biliyor musun?
Ne dedi?
Bu sene Urfa'da yeraltı sularından 30 bin dönüm arazi sulayacağız dedi. Cahit Kayra söylemiş. “Eee, dedim, 30 bin dönüm araziyi 300 metre derinlikten suyu çıkarıp sulamak, on milyon dönümü sulamaktan zordur. 30 bin dönümü sulayamayacaksın, uyma bu laflara!" Böyle, baktı gitti. O kadar..
Şimdiki durumu nasıl görüyorsunuz? Bülent Bey'in bir rüzgârı var görünüyor...
Var görünüyor. Dünya siyasal partiler tarihinin en güçlü, en örgütlü partisini eline teslim ettik, sıfıra indirdi. Ne çıkar yani? Yüzde 18 oy almış da getirmiş Meclise seksen milletvekili. Ne çıkar ondan? Hepsini dağıtacak!
Hepsini dağıtacak mı?
Tabii! Denenen denenmez bir daha. Bülent'i ilk destekleyen, teşvik eden beş kişiden biri benim!
Öbürleri arasında Turan Güneş, İbrahim Öktem de varmış. İbrahim Öktem, 1973 seçimleri öncesinde kanserden ameliyat olmuş, yoklamalara bile girememiş, İlyas Seçkin, “Şunu milletvekili yapalım" demiş. Bülent Bey reddetmiş! “Bülent Bey, fevkalade vefasızdır" diyor İlyas Seçkin...