İlk Kurtarılacak Kişi!

Köy Enstitülerinin kurucusu, büyük emekçisi İsmail Hakkı Tonguç’un "Softalık" başlıklı yazısı. Yeni Ufuklar Dergisinin Şubat 1960 sayısında yayımlanmış. Gerçekte yazı, bir soruşturmaya Tonguç'un verdiği yanıt, Tonguç’un “SOFTALIK" yazısını okurlara sunmak istiyorum:

Körükörüne bir davaya bağlanıp ayak direyen kişilerin tuttuktan yola softalık diyoruz. Bu yolu seçen softalar, insanoğlunun ilerlemesini önleyici türlü engeller yaratmışlar, onu mutluluktan yoksun bırakmışlardır. İnsanlığın tarihi, yobazların yarattıkları haksızlıklar, iftiralar, onların işledikleri cinayetlerle lekelenmiş, kirletilmiştir. Tarih sayfalarında yer almış, softalarla ilgili olayları okurken yüzümüz kızarır, tüylerimiz dikenleşir.

Bireylere bu kadar çok zararı dokunan yobaz nasıl türemekte, nerede barınıp beslenmekte, hangi silahlan kullanarak toplumları nasıl kavurmaktadır? Bu ne biçimde bir sosyal yaratıktır? Onun zararlarından korunabilmek için bu noktaların aydınlatılması gerektir sanıyorum.

O, soysuzlaştırmış dinsel kurumlarla, laikleştirilmemiş eğitim ocaklarının dölüdür. Softayı hoşgörüden yoksun aile, medrese, okul, üniversite gibi kurumlar yaratırlar.

Bilim, sanat ışınlarıyla aydınlatılmayan toplumsal çevre, kişisel çıkan amaç edinen her türlü teşkilat onu besleyip büyütür; türlü İnançlarla, çeşitli silahlarla donatır; toplumun başına bela kesilecek dunuma getirir. Bu çarklar, dm softası, eğitim softası, politika yobazı., gibi çeşitli softa tiplerini palazlaştırırlar.

Softaların hepsi, bireylerle dünya nimetleri arasına siyah bir perde germeyi, bilgisiz halkı karanlık bir dünyaya kapatmayı iş edinirler; toplumun duygularını okşamak suretiyle onun kapılganlığından faydalanarak kendi davalarını yürütmeye bakarlar. Bağnazlığı bir alışkanlık olarak benimseyen yobazlar başkalarına sataşmayı, saldırmayı da huy edinmişlerdir. Bu umulmadık zamanda en yakınlarına, canciğer dost gibi davrandıklarına saldırabilirler. Softa, bir ruh hastasıdır. Korkulacak bir yaratıktır bu bahtsız.

Ulusumuz softalardan çok çekmiştir. Eğer onlar her devirde şu veya bu şekilde, uygarlık dünyasına yöneltilen arabanın tekerleklerine kazık sokmasalardı bugün biz de ileri toplumların yanında yer alabilirdik. Türk halkının her bakımdan geri kalmış olması onların yüzündendir. Softalar, kadının amansız düşmanıdırlar. Kadını köleleştiren onlardır. Kadınların toplum hayatına karışmaları yobazları ifrit eder. Onlar kız erkek bütün çocukların laik okullarda eğitilmelerini kabul edemezler. Kısacası, ulusumuzu bilimin, güzel sanatların nimetlerinden yoksun bırakanlar; devletimizin tam anlamıyla laik devlet haline gelmesini önleyenler, softalarla yobazları tuzaklarına düşürenlerdir.

Halkı 'insan haklarına' kavuşturmanın tek çaresi Batı uygarlığını kayıtsız şartsız kabul etmektir. Softalar buna yanaşmak istemezler. Çünkü onlar aydınlıktan hoşlanmazlar. Onun için uygarlığı amaç edinen her davranışa çelme takmanın yolunu bulurlar.

Softalığın zararlarından korunmak için devleti ve bütün eğitim kurumlarını laikleştirmek gerekir. Dağ başındaki çobanın çadırından zenginlerin konaklarına kadar bütün aile ocaklarını, insan eğiten her kurumu bilgi ışıldağı ile aydınlatmayı ülkü edinmelidir aydınlanma. Köylü kentli, zengin fakir, ileri veya geri zekâlı her çocuğu çatısı altında toplayan laik ilkokulu yurdun her bucağına yaymak bu ülküyü gerçekleştirmenin ilk şartıdır. Eğit- bilimin ilkelerine göre işletilen okulların yaygın olduğu çevrelerde softa, barınacak bataklık bulamaz. Çünkü laik okulda yetişenlerin yaşadıktan çevre, bilimin, tekniğin, güzel sanatların eserleriyle donatılır, aydınlatılır. Softanın şerrinden ancak bilgili, laik yurttaşlarla kurtulmak mümkündür.

Softaların en tehlikeli olduktan devirler, devlet işlerine karıştıkları, devleti idare edenleri baskı altında tutabildikleri yıllar olmuştur. O zaman yobazlar birer milli kahraman gibi ortaya çıkıp çalım satmaya başlarlar; sözle, yayın organlarıyla etrafa zehir saçarlar; gerçek aydınlan sindirirler. Bu yüzden gericilik şahlanır; devrimlerin başını yemeye başlar. Ülkücü aydınların böyle devirlerde sıkı durmaları, softadan daha cesur olmaları, yiğitçe davranmaları, savaş alanından kaçmamaları gerektir.

İsmail Hakkı Tonguç. bunları sanki 37 yıl önceden bugünleri görüp de yazmıştır. Okurlardan dileğim, bu yazıyı kesip saklamaları, zaman zaman okumalarıdır. Tonguç’un bu yazısı. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vaktinin Tonguç’la ilgili olarak hazırladığı, "Tonguç'un Kitaplaşmamış Yazıları I " yapıtının kapağında -özet olarak- yer alacak. Kitabın 17 nisana yetiştirileceğini vakıf yöneticileri açıklıyorlar.

148'in (okul numarası değil, altınlarının ağırlığı) kendi oğlunu 1993-94 ders yılında, okumakta olduğu imam- hatip okulundan alıp, Ayrancı Lisesine kaydettirdiğini kaç kezdir yazıyorum, ne bir açıklama ne de bir yalanlama! Refahlı birçok milletvekili de aynı şeyi yaptı. Kuran kurslarının, imam-hatip okullarının laik okullar gibi olmasını istemezler kanılarınca, çünkü oralar, onların oy depoları! Camiler de sanki siyasi şubeleri. Camilerden çıkıp, saldırıya, öldürüye geçiyorlar! İmam-hatipli olmakla övünen, çalım satan Refahçı milletvekilleri, çocuklarının hangi okullarda okuduklarını açıklayabilirler mi?

Köktendinciliğe Karşı Uluslararası Konferansta bir anısını anlatan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi eski üyelerinden, eski TRT'ci Rifat Aras, Turan Dursun'un kendisine söylediği şu sözü aktardı:

- Bir şeriatçı, karanlığın kör kuyusunda, öylesine inandırmıştır ki bir insanı öldürecek kadar insan sevgisinden yoksun bırakılmıştır. O nedenle, önce karanlıktan kurtarılması gereken kişi, işte odur!

Duyuru: Değerli eğitimcilerimizden yazar Ord. Prof. Dr. Ismayıl Baltacıoğlu, ölümünün 20. yılında bugün Ankara'da TÜBİTAK Salonu’nda saat 13.30’da anılıyor