Bursa’da bir gün daha kaldım. Bursa Özel Tip Cezaevi'ni görmek, orada ölesiye hapis cezasından yatan Eşber Yağmurdereli’yle konuşmak istiyordum. Savcılığa başvurdum; Savcı Aykut Kutlay, “on beş dakika" görüşmeme izin verdi. Eşber Yağmurdereli'nin kız kardeşi Sumru, eniştesi Metin Merih'le birlikte gittik cezaevine. Avrupa Parlamentosu adına gelen Alman Milletvekili Fellermayer de aynı anda Özel Tip Cezaevindeydi, hükümlülerle konuşuyordu. Eşber Bey’le konuşabilmek için onların görüşmelerinin bitmesini bekledim. Eşber Yağmurdereli, cezaevinde birkaç yabancı dili de öğrenmiş bir aydındı. Gözleri görmüyordu. Arkadaşlarına o günkü gazeteleri okutmuştu. Müdür Yardımcısı Recep Çolak'ın odasında konuşuyorduk. Çolak da konuşmalarımızı dinliyordu. Çolak sordu:
Nasılsın Eşber?
İyiyim, sen nasılsın?
İçimden, "Eşber Bey demeliydi" diye geçirdim. Eşber Yağmurdereli, içerde on bir yılı doldurmuştu: Abdülkadir Konuk gibi onunda gezmediği cezaevi kalmamış gibiydi. Soruyordum:
Eşber Bey, Bursa’da açlık grevinden sonra durum nasıl?
Normal...
Biz, sizinle daha önce tanıştık mı hiç?
Tabii, Fatma Günbulut’ların evinde kardeşi Şükrü, İhsan bir arada olduk. Fatma’lar o zaman Ataç Sokak’ta oturuyorlardı; şık Veysel'i dinlemiştik. Siz, konuşmaları banda alıyordunuz!
Ben, temelde açlık grevlerine karşıyım, biliyorsunuz!
Biliyorum, okuyorum!
Katılıyor musunuz düşüncelerime?
Tabii, doğru şeyler yazıyorsunuz! Önemli olan sorunların ortaya konması. Sorunların kamuoyunca bilinmesi. İzliyoruz hep...
Fellermayer’le ne görüştünüz?
Bazı sorunlarımızı kavraması kolay değil. Anlamakta güçlük çekiyor...
Eşber Bey’den duymadım, ama açlık grevleri sırasında, cezaevi sorumlularının, hükümlülere çok kötü davrandıklarını öğrendim. Kasalardan koparılan odun parçalarıyla dövülmüşler. Eşber Bey'in de sırtında yaralar olmuş. Üstünde tek tip giysi yoktu; üstünde kazak, pantolon, ayağında yazlık diyebileceğim ayakkabılar vardı. Cezaevi yöneticileri, Eşber Bey'i seviyor görünüyorlardı. Orada, aydınlığın bir simgesiydi sanki. Koluna girdim, bizi alt kata dek uğurladı. Açlık grevine gidenlerin 60-70 kadarı Çanakkale'ye, Eskişehir'e gönderilmişlerdi. Gönderilenlerden Selim Açan ölümden dönmüştü. Babası savunman İbrahim Çan'ın çektiği acıları, verdiği savaşımı yakından biliyordum. Tüm analar, babalar, nişanlılar, kardeşler acılar çektiler. Cezaevlerindekilere insanca davranılmaması olayı, salt bizim değil, tüm dünyanın, insanlığın sorunudur. Dünyadan gelen sesler, açılan yaralara sarılmış birer sargı bezidir.
Bu olaylar karşısında, SHP Genel Başkanı Hinthorozu Erdal Bey'in olayları "şiddet eylemi” sayacak yerde, daha etkin davranması beklenirdi doğrusu. Ne mi yapabilirdi? Adalet Bakanını makamına çağırırdı örneğin -protokol gereği ana muhalefet partisi lideri önde gelir- ona sorardı; "Mehmet Topaç Bey, neden durmuyor bu açlık grevleri? Neden 1 Ağustos Genelgesi'ni geri çekmiyorsunuz?" diye. Bunu yapamadıktan sonra "ana muhalefet" liderliği nerede kalır? O zaman, bir lider boşluğu çıkar ortaya. Oysa, benim bildiğim Erdal Bey, bunların üstüne üstüne gidebilecek yetenekte, yeterliktedir. Bu, bir Deniz Baykal’dan, kanatlarından beklenemez. Ama Erdal Bey'den beklenir. Haklı olarak beklenir!..
“Sonra, bize ne derler?" kuşkusunu üstünden atmadan, Erdal Bey de partisi de iktidar otamaz. Ecevit döneminde olduğu gibi hükümet olur!
Bugün İstanbul'da, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nin düzenlediği "İnsanca yaşam için" mitingi, eski adıyla "Hûrriyet-i Ebediye" Alanı’nda yapılacak. Buna katılmak isterdim, olmadı. Ankara'dan, İnsan Hakları Derneği Başkanı Nevzat Helvacı, Genel Sekreter Akın Birdal, Ankara Şubesi Başkanı Muzaffer İlhan Erdost gidecekler. Mitingde, M. Ali Aybar. Yaşar Kemal, Demirtaş Ceyhun, tutuklu yakınları, İHD'den 21 şube temsilcisi. Sosyalist Parti temsilcisi, sendikalar temsilcileri, aydınlar katılacaklar. Bu toplantıda da önerim, "oyunlara gelinmemesi" olacak...
Ben, Ankara'da, Eğit-Der'in düzenlediği “Eğitimciler Günü" nü izleyeceğim bugün. Toplantıda, Binali Seferoğlu, Sadun Aren, Aziz Nesin konuşacaklar. Ben de "öğretmen dostu gazeteci" olarak konuşacağım. Server Tanilli'nin, İlhan Selçuk'un kendi seslerinden mesajları verilecek orada. Ödüller verilecek. Talip Apaydın, Gülten Akın, Mehmet Bayrak, Ahmet İnce, Abdülkadir Paksoy, Ahmet Telli, Vecihi Timuroğlu, Can Yücel şiirler okuyacaklar; Artvin Kültür Derneği, halkoyunları oynayacaklar.
SHP Küçük Kurultayı'na, cuma sabahı Oktay Akbal'la birlikte gittik. Çok kalmadım sabah toplantısında. İllerden gelen SHP’liler çok öfkeliydiler. Ali Topuz'un açıklamalarında, kararsız Deniz Baykal’ın ne ölçüde bilgisi vardı? Yan yarıya mı? 2000'e Doğru'da Cemal Süreya, Deniz Bey için "Gemi aslanı" mı diyordu ne?
27 Kasım 1988, Cumhuriyet