"Nokta" dergisinin bu haftaki sayısında "Nokta" muhabiri Nesrin Özel’in, “İlim Yayma Cemiyeti" Başkanı Avukat Yusuf Türel’le bir konuşması var. Önce, kısaca ilginç bölümlerini vereyim:
NOKTA — İlim Yayma Cemiyeti'nin nasıl kurulduğunu, kuruluş amaçlarını, cemiyetin gelir kaynaklarını bize anlatır mısınız?
YUSUF TÜREL— 1926'da kabul edilen Medeni Kanun'dan sonra içtimai hayatımız bir boşluğa düşmüştü. Türk gençliği bu boşluk içinde bocalamaya başladı. Kendi tarihinden kopup, onun yerine dışta bir şeyler aramaya başladı. Gençlerin bu boşluğa düştükleri anda, işte bu gençleri kurtarmak ve Türk tarihi şuuruna tekrar dönmemiz ve âdetlerimizin yaşaması için harekete geçtik. 1951 yılında 68 arkadaşla birlikte İlim Yayma Cemiyeti'ni kurduk.
NOKTA — Kurucuları arasında kimler vardı?
YUSUF TÜREL — Turgut Özal, Eymen Topbaş, İbrahim Bodur, Salih Tuğ, Nevzat Yalçıntaş, Ayhan Songar, Süleyman Yalçın, Fahrettin Kerim Gökay, Korkut Özal ve daha birçok kişi vardı. Şu an İstanbul'daki 4 imam hatip okulunu finanse ediyoruz. Sabit gelirimiz var. Halk tarafından bağışlanan hanların, gayrı menkullerin gelirleri var. Vatandaşların bağışları da halen devam etmektedir.
NOKTA — Turgut Özal'ı bu vakfın kuruluşu sırasında mı tanıdınız?
YUSUF TÜREL — Çok daha önceden tanırım. Turgut’la ben 32 seneden beri bir manevi "mürşid''in himayesinde beraber bulunduk. Aynı manevi tastan çorba içtik. Ama bu çorba sizin bildiğiniz çorba değil. Onun lezzeti bambaşka. Bizim kardeşliğimiz oradan devam ediyor. İstanbul’a geldiği zaman bana uğrar. Sık sık görüşürüz.
NOKTA — Sayın Hafize Özal'ı da tanıyorsunuz herhalde?
YUSUF TÜREL — Turgut'un annesi Hafize ile hem dünya hem ahret kardeşiyiz. Hacca beraber gittik. Aynı düşüncenin sahibiyiz. Aynı mürşide inanmışız. Biz bu mürşidin feyzinden çok istifade ettik... Hafizeler eskiden Fatih'te otururlardı, ama "Efendi" hazretleri vefat edince Korkut da Hafize de karşı tarafa taşındılar.
NOKTA — Efendi hazretleri derken Hafize Hanım'ın kocası mı demek istiyorsunuz?
YUSUF TÜREL — Hayır. Bizim ''efendimiz"di. Ama müsaade edin de kim olduğunu söylemeyeyim. O kadar büyük biriydi ki, el bile öptürmezdi.
NOKTA — Bu toplantılara başka kimler katılırdı?
YUSUF TÜREL — Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin Topçu, Eymen Topbaş, Süleyman 'fetçın, Muharrem Ergin ile hep bu manevi sofralarda toplandık.. Turgut daha küçükken, mektep sıralarındayken bu manevi halkaya girmiştir. O aile de aynı halka içindedir. Turgut üç defa hacca gitti. Turgut bana "Hocam” der. Ben de ona "oğlum” derim. O benim oğlumdur.. Turgut parti kurdu 20 Nisan 1983'te bu odada. Bu fakirhanede toplandık. Nuh Kuşçulu, Topbaş, Süleyman Yalçın falan. Ne yapayım dedi. Ben de bu yükü sırtlayacak sensin dedim.
Nesrin Özel'in daha soruları, Yusuf Türel’in yanıtları var Daha geniş biçimde bilgi almak isteyenler, "Nokta"yı okurlar. Yusuf Türel, "Bir tarikata üye misiniz?" sorusuna, “Hayır. Çünkü ben İslam'da olmayan şeyi kabul etmem. İslamda tarikat yoktur. Cerrahi, Nakşibendi, Süleymancılar gibi tarikatlar yoktur. İslam bir bütündür" yanıtını veriyor. Konuşma da burada bitiyor.
Ancak açıklanması, bilinmesi gereken şeyler var. Yusuf Türel, "Efendi"nin adını açıklamak istemiyor. Ama çok kişi biliyor. Yusuf Türel’in adını açıklamadığı "Nakşibendi” şeyhi "Sami Efendi" miydi? Sami Efendi, geçen yıl Arabistan’da öldü. İstanbul’da “Topbaş”ların yanında otururdu sağlığında Efendi Hazretleri. Topbaşlar kim? Konya’nın Kadınhanı ilçesinden bir aile. Ailenin büyüğü Musa Topbaş yaşıyor. İstanbul’da oturuyor. Konuşmada adı geçen Eymen Topbaş, Musa Topbaş'ın yeğeni. Eymen Topbaş, ANAP İstanbul İl Başkanı. Sami Efendi ölünce, onun etkileriyle, yetkilerinin Topbaşlar'a geçtiği söylenir. Eymen Topbaş'ın bu açıdan da etkili olduğu yadsınamaz denir.
Sağlığında Anadolu'nun birçok kasabasından, köyünden Sami Efendi Hazretleri'ne, Topbaşlar’ın evine ziyarete gidilir. Efendi’nin duası ile buyruğu alınır. Çok kişi seçimlerde hangi partiye oy vereceğini, Efendi’den öğrenir. Süleymancılık, Nakşibendilik, Nurculuk gibi tarikatlar, seçim öncesinde sermaye gibi etkin rol oynarlar. Kasabalardaki seçmenleri yönlendirirler. Kendi aralarında da zıtlaştıkları olur. Birinin “ak" dediğine, öteki "kara” diyebilir. Bir kasabada seçim öncesinde bir kadın şöyle dedi komşusuna:
Kocası bir partiye oy verilmesini ister. Şeyhi başka partiye. Ne yapsın kadıncağız?
Özellikle yerel seçimlerde, tarikatların destekledikleri adaylar, seçimleri götürürler. “PİAR" bir araştırma da, bu konuda yapsın, seçimlerde şeyhlerin, tarikatların etki derecesini ölçsün bakalım.
"Ankara Notları"nın burasında, kalkıp Afet İnan’ın cenazesine gittim. Cenaze törenine gelenler, nasıl da azdı. Daha çok kalabalık bekliyordum doğrusu. Maltepe'de namazın bitiminden sonra birkaç çember sakallı, cenaze çevresine gelerek "Bu kadının namazı kılınmaz!" gibisine mırıldanıyorlardı. Sessiz cenaze az sonra kalktı...
Mustafa Kemal'in 30 Ağustos 1925’te Kastamonu'da parti il binasında yaptığı konuşmayı düşünüyordum. Şöyle demişti Mustafa Kemal:
"Efendiler ve ey ulus, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğunu ve istediğini yapmak insan olmak için yeterlidir...
Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tümden çağdaş ve bütün anlam ve biçimleriyle uygar bir toplum durumuna ulaştırmak.. Herhalde düşünüşlerdeki boş İnançlar tümden kovulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça kafaya gerçek ışıklarını ulaştırmak olanaksızdır. Ölülerden yardım dilemek uygar bir toplum için utanç vericidir... " (Özer Ozankaya, Atatürk ve Laiklik, Tekin Yayınevi, sayfa 255-256).
Afet İnan'ın cenazesinden sonra, akşam Meclis Başkanı Necmettin Karaduman’ın Meclis yemek salonunda verdiği "iftar"a gittim!
12 Haziran 1985, Cumhuriyet