Hırsızlar Teslim Olun!.. (1)

Yıllar var, bu başlıkla bir yazı yazmayı düşünüyordum. Buna nereden mi esinlendim? Bir duyuma göre, İsmet Paşa, tek parti döneminde hırsızlıklardan, çetelerden bu­nalmış, “Hâkimiyet-i Milliye" gazetesine bu başlıkla bir yazı yazmıştı. Günlerce böyle bir yazıyı aradım, bilebile­ceklere sordum, l-ıh, bulamadım!

Umudumu artık yitirmiştim. Bir olay gözümü açtı. 20 Aralık 1996 Cuma günü Ankara Adliyesi Konferans Salonu'nda. Atatürk'ün adalet bakanlarından Mahmut E- sat Bozkurt’un ölümünün 53. yılı dolayısıyla bir anma toplantısı düzenlenmişti. Konuyla, özellikle Mahmut Esat Bozkurt’un devrimci çabalarıyla yakından ilgiliydim. Bir gün önce, 19 aralık perşembe günü “Ankara Notları"nda.

“Cumhuriyet Kamyonları" başlıklı yazım yayımlanmıştı. Toplantıyı Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Rama­zan Aslan yönetiyor, Ankara Barosu savunmanlarından Atilla Elmas ile Önder Sav, konuşmacı olarak katılıyor­lardı. Önder Sav, konuşması sırasında Mahmut Esat Bozkurt'un, döneminin bir bakanının yolsuzluğunu açıklayan “Hırsızlar Teslim Olun!" başlıklı bir yazıyı yayımlamaktan çekinmediğini anlatıyordu. Toplantıdan sonra, Önder Sav'a teşekkür ettim. Bir olayın ipucunu yakalamıştım. Sıra yazıyı bulmaya gelmişti.

Mahmut Esat Bozkurt’un kızlarından Ay Bozkurt’u te­lefonda tanımıştım. Mahmut Esat Bey'le ilgili söyleşileri­miz olurdu Ay Bozkurt'la. Bir daha sesini duymaz oldum. Bir rastlantı sonucu, yine telefonla arayan Gün Tekand (Bozkurt) ufkumu açacak, yem bilgiler edinmemi sağla­yacaktı Gün Tekand, bir yanlışımı da düzeltmek istemiş­ti. “Cumhuriyet Kamyonları" yazısında, Mahmut Esat Bey i anlatırken, O'nun İsviçre'de tüze (hukuk) doktora­sı yaparken, Yunanlılar İzmir'e girince, öğrenimim yanda bırakıp bir kaçak gemiyle Ege'ye çıktığım. Kuşadası'ndaki hemşerileriyle buluşup, Kuvayi Milliye çeteleriyle bir­likte savaşa katılıp çarpıştığını” yazmıştım. Gün Tekand,

- Sayın Ekmekçi, babam doktorasını yanda bırakma­dı, tamamladı yurda öyle döndü! dedi.

Sonra, Gün Tekand, araştırmacı Hakkı Uyar’la -yine telefonda- tanıştırdı. Hakkı Uyar, Ege Üniversitesi'nde, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde görevliydi. Ondan, “Hırsızlar Teslim Olun!" başlıklı yazının nerede, ne zaman yayımlandığını öğrenecektim. Yazı. 13 Aralık 1930 günlü, “Halk Dostu” gazetesinde çıkmıştı. Yazıyı bulmak güç olmadı. TBMM Kitaplık Müdürlüğü’ne yeni atanan Ali Rıza Cihan, şıpınisi yazıyı buldurttu. Mahmut Esat Bozkurt'un istediğim öbür yazılarını da. Derin bir so­luk aldım!

“Hırsızlar Testim Otunuz!.. ” başlıklı yazı şöyle başlıyor­du:

İlim âlemindeki otoritesine ne denirse densin: herkes­çe tanınmış bir Fransız yazıcısı vardır: Gustav Lebon (1841-1931).

Bu muharrir, 'Arap medeniyeti tarihi'nin 'Arapların va­risleri' faslında, Türkler hiçbir Avrupa kavminden aşağı kabiliyette insanlar değillerdir. Türkten maksadım, öz Türklerdir. Fakat bütün Şark'ta olduğu gibi bu milleti de yakıp kavuran müstevli (salgın) bir hastalık vardır: Bah­şiş!' der.

Burada bahşişten murat rüşvettir. Devlet malını çal­maktır. Devlet, millet zararına hırsızlıktır.

'Gustav Lebon' bu zengin görüşlerini yazalı otuz se­neden fazla oluyor. Türk milleti yine o asil ve yüksek ırk­tır.

Fakat Fransız muharririn bahşişe ait hükmü acaba bu­gün dahi isabetinden çok kaybetti mı?.."

“Halk Dostu” gazetesinde, üç sütun üstüne “Halk Dos­tu" imzasıyla çıkan yazısının sonunda Mahmut Esat Bey.. şöyle diyor:      

‘Bugünün hırsızı ile eski zaman hırsızlarının anlayış, vaziyet ve usulleri çok farklıdır. Bugünküler daha maharet­lidirler. Daha cesurdurlar. Şebekeleri daha geniştir. Daha tehlikelidirler.

Mesela meşrutiyette -istibdatta olduğu gibi- ricalden (mevki sahiplerinden) hırsızlar vardı. Bunlar milletin en dar ve sıkıntılı zamanlarında hükümet kuvvetiyle vagon al­mak, memleketin ihtiyaçlarından ihtikar etmek suretiyle zengin olurlardı.

Hariçte ve dahilde bugünkü idarenin yüksek şerefini, kuvvetini kullanarak ceplerini doldurmaya çalışanlar, bun­lara önayak olanlar vardır. Bunlar çete halindedirler. Başlarında Hamidiye tezkereli Türkler vardır!..

Türk milleti bunları dize getirinceye kadar uğraşacak­tır. Bunlar neler yaparlar, nasıl hareket ederler, korkma­dan milletin şerefiyle nasıl oynarlar? Yarın anlatmakta devam edeceğiz. Şimdilik şunu tereddütsüz kaydetme­liyiz ki inkılâp (devrim) bunları da er geç teslim alacaktır.

Ceza günü uzak değildir. 'Gustav Leboriurı Türk mil­leti hakkında yüksek görüşten arasındaki o 'bahşiş' kay­dı da silinecektir. 

Mahmut Esat Bozkurt'un yazısında eleştirdiği, teslim olmasını istediği bakanın adım ben de açıklamayacağım. Ancak, o bakanın adı “hırsız" olarak, yıllar yılı Türkiye'de söylenegelmişti. Mahmut Esat Bey, Mustafa Kemal’in yaverlerinden birinin bir yolsuzluğa karıştığını öğrenir, bunu Mustafa Kemal'e de bildirir. Muştala Kemal, inanmak is­temez. Sonra olayı, yakından yakalayınca, yaverin apo­letlerini eliyle söker, onu Köşk'ten uzaklaştırır.

Mahmut Esat Bey’in yazdıkları bugün de geçenidir. Hırsızlar, çeteler cirit atmaktadır. Bunlar, yakalarını sıyır­mış görünseler de, halkın bunları bilmediğini mi sanıyor­lar? Bunlar, iplikleri pazara çıkmış birer budaladan baş­ka bir şey değildirler!

***

Ankara'da şeriata karşı kadın yürüyüşü çok görkem­liydi. Gelecek günlerde yobazlar elinde elinin ne duruma, geldiğini sergileyeceğim.