Hinthorozu’yla Ertan Ünver Görüşmesi: 2 İstifalar Geriye, İhraçlar İçeriye...

Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver SHP Genel Merkezi’nde Hinthorozu Erdal Bey'le görüşürken, çok rahattı. Partide, bir genel yazmanın bile genel başkanla böyle konuşamayacağını biliyordu. Ertan Ünver'i tanıyordum, gıllügişli, yani gizli hiçbir yanı olmayan bir kişiydi. Konu, belediyelere gelmişti, o konuda da şöyle dedi Erdal Bey'e:
—…Az önce söyledim, Sayın Genel Başkanım, gelelim belediyeler konusuna; belediyeler nerde, iletişim nerde? Bir kurultay topladınız baştan savma! Ben hüngür hüngür ağladım o kurultayda. Ama sevincimden değil. Kurultay toplandı, siz konuştunuz, genel sekreter konuştu, üç validekent (Anakent demek istiyor) başkanı konuştu, ne oldu? Herkes evine döndü! Belediye başkanlarının birçoğu özel araçlarıyla geldi. Mercedes’er, BMW’ler, 19 Mayıs Stadyumu’nun çevresinde SHP’nin üstün çalışmalarını sergiledi! Üç aylık belediyeler ne yaptı? Yiğit Bey’e (Gülöksüz) şunu söyledim: "Bu kadro mu Türkiye'de belediyecilik yapacak? Genel Başkan bu işe el koymazsa, ANAP’tan da maskara oluruz!” Soruyorum genel başkanım, şimdi memnun musunuz belediyelerinizden? Ne yapıyorlar, soruyorum. Süt dağıtıyor İstanbul Belediyesi, su bulunamayan kentte süt dağıtılıyor! Olur mu böyle şey? Ve biz, bilinçli bir izlenceyle, taslakla Türkiye'nin karşısına çıkmazsak zaten iktidar olamayız. O olamayacağına göre ne uğraşıyoruz? Kazara, kaza kurşunuyla iktidar olursak ne yapacağız? Seçim kazanmaya dönük, propagandaya dönük çalışmayı belediyelerde yapmak zorundayız. Belediye başkanlarımız büyük çoğunluğuyla öyle çalışmalı ki ‘işte bu parti iktidara layık' desin toplum önce, sandığa dönük, propagandaya dönük çalışma bitsin. Sonra deneyimsiz kadrolar deneyim kazansın, sonra bunlar iktidara geldiği zaman, kimisi bakanlığa gelsin, kimisi milletvekilliğine gelsin, kimisi partinin iktidarını yönetsin, yönlendirsin, öneri ve üretim ve ürün versin. Ama hiçbiri yok. Parti-belediye eşgüdümünü genel başkan sağlar. Siz bu soruna, bir yandan kılıcınızı vururken düğümü çözmek için, bir yandan da belediyeleri devreye sokarak, yaklaşabilirsiniz. Bizim 'Barış' ve 'Totaş' projelerimizden söz etmeye gerek yok; Torbalı’da bir nüfus patlaması var, sanayi patlaması var, biz toplu konutta buna önlemler alıyoruz. Torbalı halkının kişi başına geliri 1740 dolar, Selçuk'un 4700 dolar, turizmden. Biz Torbalı'nın ulusal gelirdeki payını 1740 dolardan beş yıl içinde, beşe katlamayı düşünüyoruz. İlginç bir projeyi yürürlüğe koyduk, yönlendirmeye çalışıyoruz. Açık söylüyorum Sayın Genel Başkanım. Torbalı'dan başka 676 belediye hiçbir şey yapmıyor! Tek kalmaktan üzülüyoruz..." (Ertan Ünver, "Bana soracağınız soru var mı bu arada?" diye sordu. “Bu gelişmelerle ilgili ya da öbürleriyle". Erdal Bey soru sormadı, şöyle dedi:)
- Yani, şimdi bu olaylar, bu bozukluklar filan, bir eşgüdümsüzlükten, bir örgütlenme bozukluğundan çıkıyor diyorsun, burada, bu tartışmayı kesmek için belediyelerin örgütlenmesinden bahsediyorsun...
- Evet, özellikle Küçük Kurultay’dan sonra bu model olabilir, örneğin, kılıç yerine, katalizör olarak bu belediyeler konusu gündeme gelebilir; "Belediyeler Küçük Kurultay’ı" toplanabilir. Yani, bu baylar, biri sağda biri solda, eğleniyorlar Sayın Genel Başkanım! Biri, birinin bıyığını beğenmez, biri birinin yürüyüşünü beğenmez. Bu salon dinleniyor şimdi değil mi, öyle demiştiniz, partiyi dinliyorlar, burasını da dinliyorlar. Dinlesinler! Yani, böyle konuşuyorum diye trafik kazasından mı gideceğim ben? Ohooo, Torbalı’da Erta-ı çok. İşte Torbalı örgütlenmesi budur. Ben gitsem Torbalı halkı var; haaa, ufak tefek yanlışlıklar, farklar, biçem ayrılıkları olacak, ama Torbalı'da Ertan var, Ertanlar var!
- Güzel, çok güzel!
- Nasıl görüyorsunuz, partinin durumunu dışarıdan?
- Efendim, herhalde beni çoğullaştırmak için söylemediniz bunu. Torbalı halkı, Ege demek istediniz...
- Tabii, tabii...
- Ben açıkça görüyorum durumu, üzücü görüyorum. “Bunlar eğleniyorlar" dedim ya, aslında millet de tırnak kaşıyor, "İktidar alternatifi bir partide böyle şeyler çıkmaz" diye düşünüyor halkımız. Çıkar, ciddi kavgalar çıkar, belki cinayet çıkar, ama ciddi nedenlere bağlıdır. Şurdaki neden, çoluk çocuk nedeni, bunu halkımız da biliyor, "Ulan bu parti böyle yapıyorsa, biz de kafa bulalım" diyorlar aşağıda Sayın Genel Başkanım!
- Sen, üstünden üstünden iğneliyorsun! Peki, ne öneriyorsun?
- Efendim, şu önerim: istifalar geriye, ihraçlar içeriye: Siz idama karşı değil misiniz? (Hinthorozu başını öne eğdi). İdamla, ihraç arasında ne benzerlik var? Özleri de benzer aslında. İdam, yaşamla bir insanın ilişkisini kesmektir. İhraç, yaşamla partisinin ilişkisini kesmektir. Siz, idam veriyorsunuz. Geriye dönüşü yok. "Kesin ihraç" diyor karar. Bir adamı yaşatabilir misiniz idamdan sonra? Siz karşı değil misiniz Sayın Genel Başkanım idama? (Erdal Bey, başını öne eğdi; yere, ayakkabılarına baktı). Buraya gelmişken, şunu da söyleyeyim; partiden ihraçlar, doğrudan ve dolaylı etkilenme sistemini ortaya çıkarır. Ben, 16 yılda yoğun bir biçimde sosyoloji öğrendim; Evren beni 1980-1983 arasında izne çıkarınca! Sosyolojide doğrudan ve dolaylı etkilenme olayı vardır; siz Kürt kökenli yedi adamı ihraç edersiniz, ya da ona yatkın düşünceli yedi adamı çıkarırsınız, inanın hiçbir şey olmaz. Sanıyor musunuz ki sağcı olup da Kürt kökenli olmayan kimseler, Aaaa, benim bak ne güzel SHP'm. Kürt kökenlilere karşı radikal önlemler alıyor" deyip, sola döner size oy verir? Hiç vermez! Ama öte yandan etkilenen 8,5-9 milyon Kürdün, 4,5 milyon ya da 3 milyon oyu, yüzde doksanıyla etkilenir, 2 milyon 700 bini gider, karşınızdaki alternatif olacak partiye. (Ertan Ünver, alternatif parti diye Bülent Bey’in partisini kastediyordu). Bu, doğrudan ve dolaylı etkilenmedir olayda. Har toplum bu konulara çok dikkat ediyor artık...