Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver. Ankara'da Hinthorozu Erdal Bey'le görüştü. Koltuğunda dosyalar, çantalar vardı. Erdal Bey takıldı:
- Yine dosyalarla, çantalarla gelmişsin! dedi. Ertan Ünver altta kalmadı:
- Dosya büyük, ama içindekiler boş! dedi, çünkü dinlenmiyor! Hiç ilgilenilmiyor! (Ertan Ünver içinden, “Bu lafları Bülent Beye söylesem, beni kolumdan tutar atardı ya" diye geçirdi. Konuşmasını sürdürdü.) “20 Ekim 1988 görüşmemizde, ‘Politikayı bırakmak istiyorum. Torbalı bırakırsa, dinlenceye çekileceğim. Yine size, tarımsal, ekonomik konularda raporlarımı sunarım’ demiştim. Ama Torbalılılar bırakmadı, gördüğünüz gibi, 13 Mart 1969 günü geldiniz, gördünüz. Tekme tokat getirdiler buraya, belediye başkanı yaptılar! Bir yerlere daha getirmeye niyetleri var ya, o zaman biraz sert geleceğiz!” (Milletvekilliğini mi çıtlatmak istiyordu, yoksa genel yazmanlığı mı ne? Ömür adamdı Ertan Ünver. Hinthorozu Erdal Bey, şöyle bir baktı yüzüne, anladığını, anlamıştı iyi mi? Konuşmasını sürdürüyordu) "Şimdi efendim, bu çerçeve plan, geniş boyutlarıyla partiyi, belediyelerimizi ve bizim özel iki konumuz olan ’Barış Yapı' ile Totaş' konularını kapsıyor. Kooperatiflerden biri, 1873 üyeli, en büyük kooperatif Batıkent'e biz, en az 800 fark atıyoruz” (Erdal Bey, durdu şöyle bir baktı.)
- Üyeleri tamam mı? diye sordu.
- Tamam! karşılığını verdi Ertan Ünver, frene basmasak beş bine çıkacağız! Fakat arazimiz üç yüz bin küsur metre kare, o zaman iki yüz bin metre kare daha arazi almamız gerekecek.
(Ertan Ünver, buradan SHP'nin durumuna geçti. Erdal Bey, dinliyordu)
“SHP’nin durumu: Şu anda karşılaştığımız yerden başlayayım; yapılanma bozukluğu var; partimiz, işi gücü olmayan adamlarla dolu. Muhalefetteyiz, bir şeyler üretemiyoruz, örgütler taşınıp, Ankara'ya gelip, ‘şunu yapalım, bunu yapalım' çıkarcılar da içinde olmak üzere taşınamıyor. Taşrada kalınca ne yapıyor? Tırnaklarını birbirine sürtüyor; ne istiyor? ‘Deniz'le Kemal kavga etsin, Abdullah'la Hasan kavga etsin, Hasan Fehmi Güneş yani; şu olsun, bu olsun. Erdal Bey de bu kavgaların içine girsin, kavga etsin' diye tırnaklarını birbirine sürtüyor. Üretmiyoruz. Partideki işçi, işçi olduğunun ayrımında değil. Esnaf, bunun farkında değil. Ben size bu dosyayı vermiştim; Seçimden sonra konuşalım bu konuları' demiştim, ‘ama, bu konularda öyle pek büyük gelişme olacağını gene sanmıyorum ben' diye eklemiştim. Baykal bu dosyayla uğraşmaz, çünkü Ecevit gibi. Ecevit'e. bu dosyayı anlattığım zaman, ‘Sen benden başka herkesi konuşturmak istiyorsun' demişti. Dilimin ucuna geldi, ‘Siz, Rahşan Hanım, güvercin ve kediler, Türkiye'yi yönetmek istiyorsunuz, oysa ben halkın yönetmesini istiyorum, ama ortaya çıktığımız zaman, siz benden halkçı oluyorsunuz, Sayın Genel Başkanım!' diyecektim, yumruklaşabiliriz, çünkü benim yumruğum ondan güçlüdür, güzelce bir döverim diye söylemedim efendim!" (Hinthorozu durdu, Ertan Ünver'e şöyle bir baktı, "Bizim başkan gerçekten deli galiba" diye) “Şimdi efendim, parti boş, ama genel başkan boş değil, siz boş değilsiniz! Biz, size güveniyoruz. Ankara'ya geldiğim gün. Ekmekçi'yle konuştum: sesi tatlı değildi, Ekmekçi de yüzünde kuşku belirtileri gösteriyor"
"Efendim, bu yönetmeliklerle, yarkurullarla, kurultaylarla olabilecek bir olay. Parti örgütü, tabandan konuşmaya başlayınca muhalefet de genel başkanın karşısına işçiyi, köylüyü, esnafı, sanatkârı, küçük sanayiciyi, emekçiyi getirmeye başlayınca, gençliği ve halkı getirmeye başlayınca, taşrada iş olacak; taşrada işi olan bir örgüt, milletvekillerine iş verecek; müvekkillerini Ankara'ya taşıyacak, tabandan tavana doğru örgütlenme dediğimiz olay budur. Bülent Bey, tabandan beğendiği adamı bulup, tavana doğru, partinin genel sekreterliğine dek gelince tabandan örgütlenme sanıyor. Oysa tabandan örgütlenme öyle olmaz. Biz tabandan örgütlenmeyi hiç çaktırmadan bu biçimde yapabiliriz. Ondan sonra solda tek parti oluruz. Bülent Bey’in elinden en büyük silahı olan, tabandan örgütlenme sorununu da alırız." (Hinthorozu Erdal Bey, dosyayı gösterdi)
- Bu var mı burada? diye sordu.
- Var, yanıtını verdi Ertan Ünver. "Burada değil, bu dosyadan rengi biraz daha açık, bu elinizdeki kırmızı, turuncu dosya var sizde efendim, o turuncu dosyada var. Burada not olarak var, bakın ne diyor burada? 'Yönetmelikler' sizde var, ‘yarkurullar' sizde var, 'kurultaylar' sizde var, o dosyada var...
- Tamam! dedi, Hinthorozu...
“Burada zamanlama konusu var. üst kadro yapılanması, alt birimlere yönelme, kurultaya ana planı sunarak gitme. İşte, biz şimdi bunu yapıyoruz. Sayın Genel Başkanım, hiçbir konuyu sizden saklamak istemiyoruz. Bu, size güvence vermek için değil, bizim ilkelerimiz böyle olduğu için. Gerekirse, sizden umudu kesersek, hiç haber vermeden gerekeni yaparız " (Hinthorozu Erdal Bey, yine baktı Ertan Ünver'e şöyle bir)
"Sayın Genel Başkanım, nerde TEK Genel Müdürümüz? Nerde DPT Müsteşarımız? Nerde yarkurullar? Nerde bu adamlar, ne yapıyorlar? Yasalardan, kurumlardan, halkın, partinin haberi yok. Bırakın, bir kaymakamın, bir genelgeyi altı ay sonra öğrenmesini, halkın, örgütlerin, demokratik kuruluşların, kooperatiflerin, derneklerin, partimizin yönetim kurulunun, çıkan bir yönetmelikten haberi yok. Ne yapmaya geliyoruz iktidara? İnanın Sayın Genel Başkanım, 1974'ü zaten arayacağız, o kesin. Ama 1978'i, 1979’u da ararız. Ben ikisinde de ilçe başkanıydım, o zamanlar lastik bayilikleri vardı, kamyon bayilikleri vardı, bakanlar birbirlerini yerdi. ANAP yoktu, libere etmemişti Türkiye'yi, daha bu denli. Türk Parasını Koruma Yasası vardı; herkes cebinde dolar taşıyamıyordu, şimdi yeni sağ motivasyonla (güdülenmeyle) Ricardo'nun, Adam Smith'in kemikleri sızlatılıyor ve buna kapitalizm deniyor, eğer iktidara gelirsek ne isteyecekler sizlerden biliyor musunuz, ANAP’lıya benzer adamlar var çünkü içimizde, onu bile geçecek, kıyılardan binlerce dekar yer isteyecekler, Türkiye'yi parselleyelim' diyecekler; hatta siz bugün bağırıp çağırıyorsunuz, ‘KİT'leri özelleştirmeyiz!’ diye, ‘KİT'leri özelleştiririz!' diye hükümetin boğazına sarılacaklar ve hükümet olduğumuz zaman, biz 1978-79'u arayacağız. Sayın Ecevit, 'ülserler oldum, kanserler oldum’ diye bağırıyordu; o zaman Sayın İnönü, faranjitle de kurtulamayacak; herhalde bugün faranjit başlangıcı var sizde!" (Bir küçük ilçenin belediye başkanı Ertan Ünver, açıkça genel başkana fırça çekiyordu! Kanısınca bu, bir inançtan kaynaklanıyordu.)
3 Aralık 1989, Cumhuriyet