“Küpeler..." başlıklı "Ankara Notları” 2 temmuz salı günü çıkmıştı. O yazıda, İsmet Paşa’nın kulaklara küpe olacak sözlerini aktarıyordum. İstanbul’da Kartal-Maltepe'de oturan Cumhuriyet okuru Faruk M. Bingöl, yazıyı okur okumaz kaleme sarılmış, 1960 öncesi olaylardan yola çıkarak bundan yeni dersler, yeni küpeler çıkarıyor. Şöyle diyor:
"Bu sabah "Küpeler..." başlıklı yazınızı okurken İsmet Paşa'nın tüm politikacı ve devlet adamı geçinenlerin kulaklarına küpe olacak bazı sözlerini anımsadım.
Uşak’ta, iktidar uşakları İsmet Paşa'nın başına taşla vurup yere düşürmüşler. Manisa'da yolunu kesmişler: CHP tam bir "meşru savunma" halinde, ülke kaynıyor.
Ben o sıralarda CHP Karşıyaka İlçe Yönetim Kurulu üyesiyim. Kongremizi yapacağız, İsmet Paşa kongremizde konuşma yapmak üzere İzmir'e geliyor. Vali, keyfi olarak kongreyi yasaklıyor.
DP'lileri yakından izliyoruz. Kulağımıza İsmet Paşa'nın İzmir'de öldürüleceğine ilişkin haberler geliyor. Korkmakta haklıyız; polis İnönü'yü korumak istese, Uşak'ta, Manisa'da korurdu. Bayraklı Ocağı'nda stok edilen sopaları, demir çubukları, gaz şişelerini görüyor arkadaşlar. İşin şakaya gelir yanı yok. Tüm CHP İzmir İl Örgütü'nü “kırmızı alarm”a geçiriyoruz. İsmet Paşa, İzmir Palas'ta kalacak o gece, çevresinde kendimizce güvenlik önlemleri alıyoruz. Tüm ocaklarda nöbetçi birer arkadaş kalacak ve İnönü’ye bir saldırı olursa herkes eline geçirebildiği savunma araçları ile İzmir Palas’a koşacak.
İsmet Paşa, il ve ilçe yöneticilerini otele çağırıyor, İl Başkanı Lebit Yurdoğlu alınan kararları kendisine açıklıyor ve diyor ki:
Valinin emri yasaya aykırıdır. Bu nedenle biz kongrenin yapılacağı salona gideceğiz. İsterlerse hepimizi tutuklasınlar!..
Paşa:
Beni biraz yalnız bırakın, düşünmek istiyorum... diyor. Koltuğunda bir düşünen adam heykeli gibi...
Biraz sonra bizi yanına çağırıp kararını açıklıyor:
Yarın kongre yapmayacaksınız!
Lebit Yurdoğlu:
Aman Paşam, nasıl olur? diye itiraz ediyor; biz kamuoyuna yapacağımızı duyurduk!
İsmet Paşa;
Valinin emrinin yasaya aykırı olduğunu bizim ve kamuoyunun bilmesi yeterli değildir. Valinin emrinin yasaya aykırı olduğu bir mahkeme kararıyla belirlenir. Biz “hukuk devleti" kurulması için mücadele ederken bunu yapamayız. Sorumluluğu üzerime alıyorum. Bu partiyi ben temsil ediyorum. Kamuoyuna gerekli açıklamayı ben yarın yaparım!
Ertesi günü, programa göre, İnönü Alsancak’tan vapurla Karşıyaka'ya gelecek, ilçe binasında konuşma yapacak, otomobille geri dönecek.
İnönü konuşmasını yaparken bir haber geliyor:
DP'liler Bayraklıda İnönü'nün yolunu kesip arabasını yakmak için hazırlık yapıyorlar!
Durumu aramızda konuşuyoruz. Bayraklıdaki hazırlık bir kandırmaca olabilir. Bu nedenle bir bölümümüz Bayraklıda yapılacak olası bir saldırıya karşı oraya koşuyoruz. Bir bölümümüz de Karşıyaka’da olası bir saldırıya karşı savunma için orada kalıyoruz. Ben, Bayraklıya gidenler arasındayım. Oraya vardığımızda, aldığımız haberin doğruluğu, bir askeri birliğin sıkı önlemler almasından anlaşılıyor. Birliğin başındaki binbaşı bize:
Geri dönün, gereken önlemleri aldık; sorumluluğu ben üzerine alıyorum! diyor. Ama içimiz rahat değil. "İnönü vapurla geri dündü" haberi gelene dek geri çekilip bekliyoruz.
Türk budunelinin beyleri, duyun işitin! Devlet adamlığı, demokrasiye inanmışlık ve gerçek yurtseverlik budur. İsmet Paşa, bir tek vatan evladının canı gitmesin diye, Sırat Köprüsü'nde cambazlık yapan adamdır İkinci Dünya Savaşı'nda.
Bizimle konuşurken ve kararını verirken, ağzından çıkacak bir sakat sözün; yanlış bir karar ve davranışının nelere yol açacağım çok iyi biliyordu. Dediğim gibi, kendimizi "meşru savunma" halinde hissediyorduk. İktidarda olanlar bizi iç politikaya değil, silahsız bir iç savaşa sürüyorlardı. Ülke fokur fokur kaynıyordu. Atatürk devrimlerini. Türkiye Cumhuriyetimi savunmak ve kurtarmak için her şeyi yapmaya hazırdık, tıpkı İnönü mevzilerinde şehit düşenler gibi.
En iyi dileklerim ve saygılarımla."
İsmet Paşa, yasalara, yasaklara böylesine titizlikle uyarken yeri geldiğinde, İstanbul Valisi Ethem Yetkiner’i, Kayseri Vali Yardımcısı’nı en ağır dille azarlamıştı da. Burhan Arpad salı günü benzeri olaya değiniyor. CHP'nin uzantısı olan SHP'de de Hinthorozu Erdal Bey, bir yandan dışa karşı savaşım verirken bir yandan da parti içinde, kıyasıya kavga veriyor. Fransızlar, "Telle pöre telle fils” derler. "Öyle babanın öyle oğlu" dernek...
18 Temmuz 1991, Cumhuriyet