Hinthorozu Kaçar mı?

Fıkrayı Aziz Nesin anlattı; Kırgızistanda bir Yahudi. Cengiz Aytmatov ’a demiş ki:
Siz Türkler (yalnız Türkiye'deki değil dünyadaki Türkler) domuz kılına benzersiniz!
Neden ?
Çünkü tüm memeli hayvanların tüylerinden dokuma olur, tüyleri yanyana gelir birleşir. Ama yalnız domuz kılı birleşmez. Onun için de ondan yalnız fırça olur! Başka hiçbir şey olmaz, dokuma, kürk olmaz. Siz Türkler de öylesiniz. Sizde birleşme, kaynaşma olmaz. Dokuma olmaz sizden.
Aziz Nesin ekledi:
Ben diyorum ki, bu çok doğru. Birkaç yerde anlattım; biz bir kişi olsak bile iki parti oluruz.
Aziz Nesin, daha sonra şöyle dedi:
12 Eylül'den sonra Türk halkının tespih taneleri gibi ayrı ayrı, birleşemeden yaşamaları için her şey yapılmıştır. Şenlikler dolayısıyla bütünleşme sağlanabilir Bunlara da halkın katılması gerekir…
Aziz Nesin Muğla Şenliği'nin kapanışında konuşuyordu. Şöyle sürdürdü:
Şu anda salonda dört ünlü yazarı dinleyen daha çok kişi olmalıydı. İstanbul'da bizim önemli işlerimiz vardı, onları bırakıp geldik. Ben dans bile etsem çok katılım isterim.
Toplantıyı yöneten İlhan Selçuk takıldı;
Aziz, işte seni dinleyenler bu kadarmış! dedi. Ekledi: “Şenliğe daha büyük bir katılım olması için halkın neye daha çok ilgi duyduğunu anlamak gerek. Sünnet düğünü mü, yoksa…” (O sırada, Muğla'da şenlikte bir sünnet düğünü mü vardı ne?) Aziz Nesin sözü kesti:
Ne yani, şimdi biz yazarlar bir kez daha sünnet mi olalım?
İlhan Selçuk:
Her şey halkımız için değil mi Aziz?
Aziz Nesin, Stratonicea kazılarına değindiği konuşmasında şöyle dedi:
Türk halkı altı-yedi yüzyıldır bu toprakların üstünde yaşamasına karşın, toprağımıza sahip çıkmamışız. Stratonicea'da halk, ‘Gelsinler, kömür çıkarsınlar, paramızı versinler, gidelim…’ diyor. Sahip çıksalardı topraklarına; ‘Biz burada doğduk, burada büyüdük, bir yere gitmeyiz, eski kalıntıları değerlendirin...’ derlerdi. Köy ağası yüzyıl başında eski Yunan mermerlerinden kendisine ev yaptırmış. Bu evi saklamak gerek. Bizim nasıl insanlar olduğumuzu gösterir. Öte yandan çağın canavarı 500 tonluk bir buldozer, eski çağın uygarlıklarını yıkıyor.
Ali Sirmen de konuşmasına fıkrayla başladı, şöyle dedi:
İki Alman subayı Berlin’de yemek yiyecek bir lokanta arıyorlarmış. Tüm lokantalar dolu. Araya araya, bir Türk lokantasında yer bulmuşlar:
Ne var yiyecek? diye sormuşlar. Garson
Döner var, şiş kebap var… diye sıralamış yemekleri.
İçecek olarak ne var? diye sormuşlar, Alman birası var mı?
Hayır, yok, yanıtını almışlar. Burada yalnız rakı var!
Yemekleri, rakıyı söylemişler. İki duble rakıdan sonra subaylardan biri, arkadaşına:
Yahu, Hans demiş, bu memleketin hali ne olacak?
Ali Sirmen, şöyle dedi:
İşte bizde de bu şenliklere halk katılırsa, iki duble rakıdan sonra, “Ne olacak bu memleketin hali” sorusu yerine, örneğin "Ne olacak bu Türk tiyatrosunun hali” sorusunu sorarlar. Bizde herşey Osmanlılardan beri merkeziyetçidir. Herşey merkezden gelir. Şenlikler de öyle. Halkın katılımıyla bu şenlik halkın malı olur. Ama halk katılırsa. Demokrasi de öyle değil mi? Tepeden gelmiş, sahip çıkamamışız. Önce şenliklerimize, sonra demokrasimize sahip çıkacağız ki askeri darbeleri önleyebilelim. Muğla yolları dans pisti gibi. Niye dans edilmiyor, şarkı söylenmiyor sokaklarda? Biz bugün şarkı söylemezsek, yarın, öbür gün birileri çıkıp Harbiye marşını söyler.
İlhan Selçuk, Cengiz Bektaş, Muğla Belediye Başkanı Erman Şahin de konuştular Muğla Şenliği’nden anlatacak şeyler daha çok var; örneğin Nail Çakırhan’ın Gökova'da yaptığı evler ilginç. Onlar yakında TV'de gösterilecekmiş.
Nail Çakırhan, Nazım Hikmet'in eski arkadaşı Nazım Hikmet-Nail V. imzasıyla ortak kitapları var Nail, liseyi Konya'da okumuş. O zamanlar şiir yazarmış. Dergide bir şiirinin altında “Nail" imzası dizgi yanlışı sonucu Nail V. olarak çıkmış Nail Bey çok üzülmüş. Hocası Saadettin Nüzhet'e gitmiş, durumu anlatmış
Hiç üzülme, demiş hocası Saadettin Nüzhet “V" takma adın olur bundan böyle!
Bu, “V”nin ne olduğunu merak ederdim. Aziz Nesin'e sordum:
Nail Vahdeti... dedi, takma adıdır!
Sonra kendisine sordum. “Öyle değil” dedi, anlattı.
Nail Çakırhan, Cumhuriyet’te uzun yıllar çalışmış, hapislerden çıktıktan sonra, Cumhuriyet’te yine iş bulmuş. 1934'te Sovyetler'e gidip, orada 1937'ye değin kalmış. Bir Rus kızıyla evlenmiş, oğlu olmuş. Orada Tito’yu, Ho Şi Minh'i, daha birçok kişiyi tanımış. O yıllarda Sovyetler’den yurtlarına dönenlerin tümü, ikinci Dünya Savaşı sonrasında Cumhurbaşkanı olmuş! Bir Nail Çakırhan dışında.
Nail Çakırhan 1940’da Prof. Halet Çambel’le evlendi. Çakırhan, şimdi evleriyle ün yaptı. Aziz Nesin, Nail Bey'in evleri için “Karagözün evleri gibi" diye takılıyor.
İsmail Gülgeç’in “Hinthorozu” ile ilgili çizgilerini izliyor musunuz? Geçen haftanın en önemli olaylarındandı Hinthorozu'nun davranışı. Ben yoktum Ankara da, dönüşte, araştırıp öğrendim Erdal Bey MKYK toplantısında konuşmasını yaptıktan sonra. “Şimdi size bir yazı okuyacağım, aslında bunu okumam simdi doğru olur mu bilemem ama, sözlü de söyleyebilirim” der, seçimlerde alınan sonuçlar nedeniyle, görevinden ayrılmak istediğini, kendisini bir handikap (engel) olarak gördüğünü söyler, partinin başarısının önünde.
Herkes tepki gösterir, “Etme, gitme!'' der. 12-13 kişi konuşur. Erdal Bey istifa mektubunu yırtar, öğrendiğime göre Başkanlık Divanı’nda "Aklınızda olsun ben her zaman gidebilirim" der. Erdal Bey, MKYK’deki konuşmasında özetle şöyle der:
Ben, davranışlarımın demokrasinin yararına olduğuna inanıyorum. Ama, bu seçim kazanmak için yetmiyor. Seçim kazanmak için başka bir kişilik gerekiyor. Demirel gibi konuşmak lazım. Ama, bizim Samsun adayımız, aynen Demirel gibi konuşuyordu, ama kazanamadı.
Erdal Bey seçim sonuçları nedeniyle SHP Meclis grubunda çoğunluğu Halkçı Parti’den gelmiş milletvekillerince eleştirilin bir yerde şöyle demiş:
Parlamento grubunun o kadar eleştirmesini anlayamıyorum. Biz HP ile birleştiğimizde, oyları yüzde 8'di, hatta yüzde 4’tü. Bu seçim sonrasında parlamento grubu oyları yüzde 23’e çıktı. Niye eleştiriyorlar, bir anlam veremiyorum.
Bülent Bey'in secim kampanyası boyunca SHP'ye yönelttiği saldırılara da yanıt verilmemesi de eleştiriliyordu. Erdal Bey, o konuda da bu kapalı toplantılarda şunları söyletir:
Bilemiyorum, acaba yanlış mı, onlara (DSP'lilere) karşı suskun durmamız? O tartışmaya girmememiz bence yanlış değil gibi geliyor. Geçmişte yanlış değildi ama zararını gördük. Ben aslında kişisel olarak zarar görmedim, parti zarar gördü...
Erdal Bey, Bülent Bey’in sert eleştirilerinin zararlarını anlatırken:
Kardeşin kardeşi eleştirmesi doğaldır ki daha etkili oluyor! dedi.
Erdal Bey in MKYK da önce istifa mektubunu okuyup ayrılacağını söylemesi, onun yerine göz dikenler arasında, bir hoşnutsuzluk yaratmadı değil. Konuşmalardan sonra, istifa mektubunun yırtılması, kimbilir bazı yüzlerin asılmasına da neden olmuştur, ne bileyim? Kimileri Hinthorozu Erdal Bey’i kaçırmayı mı planlıyorlardı? “Artık dayanamaz, kaçar gider" diye mi düşünüyorlardı?
Bir eski CHP'li şöyle dedi:
Bu secim şunu gösterdi: Bülent Bey yenildi, Erdal Bey yendi. Bülent Bey seçim boyunca Rahşan Hanım için bütün ağırlığını koydu, ancak kazanamadı!