SHP kurultayının ikinci günüydü, evden daha yola çıkmamıştım. Birkaç telefon edecektim. Belleğimdeki numarayı çevirdim. Değişik bir ses geldi:
Buyurun efendim!
Kimle görüşüyorum?
Ben Süleyman Demirel!
Ben sizi aramayacaktım, yanlışlık oldu galiba!
Ekmekçi sen misin?
Benim!
Böyle yanlışlıklar iyidir, yanlışlıkla da olsa aradın işte!
Ben başka yeri arayacaktım, numaranız belleğimde kalmış. Sizi aramış oldum işte!
Ne oldu kongre?
Sürüyor. Bugün bitecek. Ne diyorsunuz SHP’ye?
Valla, gayet demokratik. Yani bir zemindir, o zeminde m eşele İmini konuşuyor. Ben şey görmüyorum. Güdümlü olması şart değil canım, gayet demokratik. Bir şeye bağlarlar, bir neticeye varırlar...
Ama asıl iktidarın durumu değil mi? Sizi düşündüren o değil mi?
Ben onları niye düşüneceğim? Onlar zaten, tesadüfen ve bedavadan iktidar bulmuşlar. İktidarın onların elinde olması yanlış. Anlatabildim mi?
Evet...
Yanı, sıkıntıları o zaten. Sancıları o. Eğer CHP, AP kapatılmasaydı, bunlara meydan boş kalmasaydı, bunlar iktidar olur muydu? Olmazdı. Haksız iktisaptır o! Sıkıntılarının sebebi odur.
Peki, konuşuyorsunuz, ama adamlar yine de bildiğini okuyor!
Okusun! Sonu yoktur ki. Sonu yoktur ki...
Bir de ben, kimileyin size taş atıyorum...
At!
Diyorum ki: Süleyman Bey niye bunun farkına varamadı?
At, at! Anadolu'da bir tabir vardır: Taş at, kolların açılsın! (kahkahalar) Başka bir tabir daha var: Dök eteğindeki taşı der.
Peki, çok teşekkür ederim.
Gözlerinden öperim!
SHP kurultayını izliyordum. Görkemli bir kurultaydı. Orada, Hinthorozu'nun, SHP'yi İktidara götürebileceğini gözledim. İktidar yolundaydı. Kurultayın bir liderlik yarışı olduğunu hiç düşünmedim. Bunu düşünmek tutarlı değildi de ondan. Böyle düşünenler yanılırlardı. Yapılacak olan, demokratik savaşımla iktidara varmaktı. Uyum, gruplar arasında değil, bütün içinde sağlanmalı bunun için. SHP’nin yeni yönetimi, işkence görenlerle haksızlığa uğrayanla" la cezaevlerine düşenlerle yine yakından ilgilenmelidir. SHP'nin eski Genel Sekreteri Fikri Sağlar, özellikle işkence görenlerle çocukları, yakınları cezaevlerinde yatanlarla çok yakından ilgilendi. Hiç tepeden bakmadı. Erbil Tuşalp olayında DGM Savcısı'yla çatır çatır tartıştı. Yalçın Doğan, olayın ayrıntılarını yazdı. SHP, tüm solun sorunlarıyla ilgilenmek durumunda. Bakalım, yeni yönetim, bu konularda ne yapacak? Bir de bir dağınıklığa neden olmasınlar da...
SHP kurultayı sürerken, bir ara Derya Sineması'nda yapılan "25-26 Haziran Şenlikleri"ne de gittim. Dinletiler, konuşmalar vardı. Ben varmadan önce konuşanlar olmuş. Çağatay Anadol, Akın Birdal. Halit Çelenk, Alpaslan Işıklı, Özcan Kesgeç konuşmuşlar. Ben Prof. Sadun Aren'in “Demokrasi Savaşımı” konulu konuşmasını dinledim.
Sadun Aren konuşmasına demokrasinin tanımını yaparak başladı. Özetle şöyle dedi:
"Demokrasi, insanların uğradıkları ve ekonomik sömürüden kaynaklanan haksızlıklara karşı haklarım, barışçı yollardan özgürce arayabilmeleri demektir. Bu tanımdan bazı sonuçlar çıkarabiliriz. Demokrasi, bir ahlaki değerler sistemi değil, fakat asıl, bir hak arama aracıdır. Yani, somu! bir işlevi vardır. Diğer bir sonuç, egemen sınıflar haksızlığa uğramadıkları için demokrasiye de gereksinme duymazlar. Hatta demokrasiye karşıdırlar, çünkü hak arandığı zaman onlara karşı aranacaktır temelde. Buna karşılık demokrasi; ezilen, sömürülen emekçi sınıflar için gereklidir. Çünkü bunlar haksızlıklara uğrarlar. Bunların içinde de en çok haksızlığa uğrayanlar işçilerdir. Çünkü bunlar yaşamak için ücret karşılığında çalışmak zorundadırlar. Bu nedenle işçi hakları, demokrasinin mihenk taşıdır. İşçi hakları içinde de en Önemli hak, siyasal örgütlenme hakkıdır. Bunun için buna karşı yasakların kaldırılması gerekir. Çünkü demokrasi, çağımızda bugün Türkiye'de buna takılmaktadır. Özgürlükler buna takılmaktadır. Eğer 141-142'nci maddeler ortadan kalkarsa, bugün yapılmakta olan birçok baskılar ortadan kalkacaktır Mesela 1402, özü itibarıyla bu maddeden ötürüdür Yani ilericilik suç sayıldığı için insanlar 1402'den işlerinden atılmıştır. Güvenlik soruşturması, 141-142 düşünce özgürlüğünü yasak saydığı için vardır. Eğer bu ortadan kalksa, demokrasinin ayağına takılan bu ol da ortadan kalkacaktır. Nihayet yazarlar, çizerler, çok büyük ölçüde 142'nci maddeden ötürü tutuklanmakta, araştırılmakta, kitaplar bundan Ötürü yasaklanmaktadır. Bunlar ortadan kaldırılırsa, demokrasinin ayağına dolaşan bu (akıtmalar da ortadan kalkacaktır. Yani 141-142‘nin kaldırılması, diğer bir deyişle, komünizmin yasak olmaktan çıkarılması, legal olarak bir komünist partisinin kurulmasına olanak sağlanması. Türkiye'de demokrasinin yollarını açacaktır. Demokrasinin gelişmesini tıkayanlar bu maddelerdir. Türkiye'nin bugünkü gelişmişlik aşamasında bu böyledir. 40-50 yıl, yahut 30 yıl önce için bu söylenemezdi. Ama bugün gerçekten Türkiye'nin her konuda, bilimde, edebiyatta, sanatta, politikada gelişmesini engelleyen ve özgürlükleri ortadan kaldıran maddeler bunlardır. Bunların kaldırılması, bu konuda gelişme sağlayacaktır. Tabii bunun için mücadele edilmesi gerekir. Başka ülkelerin bu konuda Türkiye’ye yapacakları yardımların başımızın üstünde yeri vardır, ama asıl meselenin sahibi Türkiye'deki insanlardır. Ve mücadele etmek evvelemirde bizlere düşer."
30 Haziran 1988, Cumhuriyet