Hesap Yanlışlığı...

Anlatacağım fıkra, olmuş mu olmamış mı bilmiyorum, ama hoşuma gittiği için aktarmak istiyorum. Tutukevinde herkes köşesine çekilmiş, sigara içiyordu. Gençler, filtreli sigaralarını tüttürüyorlardı. Karşıda bir yaşlı adam, birinci sigarası içmekteydi. Gençlerin sigaraları, iki üç saat içinde biterken, yaşlının sigarası bitmiyordu. Sigara isteyenlere de vermiyordu...

Bu, hemen hemen her gün böyle oluyordu. Gençlerden bazıları yakınıyorlardı:

— Benim hiçbir suçum yok. Beni niye getirdiler buraya anlayamıyorum, diyenler vardı.

Yaşlı adam, «suçum yok» diyenlere karşılık veriyordu;

— Oğlum, sizinkinde hesap yanlışlığı var!

— Ne demek hesap yanlışlığı, anlatsana? diyorlardı.. Anlattı, yaşlı adam:

«Bir karı koca, altmış yaşına gelmişler. Çocuklarını evlendirmişler. Rahatlan yerindeymiş. Koca demiş ki:

— Hanım, altmış yaşına geldik. Rahatımız yerinde ama, bu ev bize büyük. Bunu satıp, daha küçük bir ev alalım. Şunun şurasında yaşasak, yaşasak 15 yıl daha yaşarız. Evden artacak parayı on beşe bölelim, her yıl beyler, paşalar gibi yaşayalım!

— Olur, demiş karısı. Evi satmışlar. Aradaki farkı yemeye başlamışlar.

Gelgelelim, on beş yıl geçmiş. İkisi de ölmemiş! Turp gibi sağlamlar.

Adam, mendili sermiş başlamış dilenmeye. Dilenirken, şöyle diyormuş:

— Lütfen yardım edin, hesap yanlışlığı var!» Yaşadığımız olaylarda, hesap yanlışlığı yapmamak gerek. Adaletli davranmak, kuruların arasında yaşları yakmamak gerek...

Gerici basında, her gün görüyorum, kışkırtmalardan geçilmiyor. Mahkemeler sürerken, yanıt verme olanağı bulunmayan sanıklara saldırıyorlar, demediklerini bırakmıyorlar...

Saldırganların aradıkları «barış» değil, keselerini, ya da patronlarının kesesini doldurmak...

★★★

Karadeniz illerinden «T»de, bir gence eziyet edildiğini yazmıştım, «Ankara Notları»nda. Aynı ilden, polis memuru olduğunu söyleyen bir okurdan bir mektup geldi, ilginçti.

«Ankara Notları»nda «T»dan babasına mektup yazan Nuri Aydın'ın başına gelenlere tanık olduğum için, birkaç satır yazmadan edemedim.» diyordu. Ekliyordu;

«Nuri’nin de sizin de yazdığınız gibi. İşi tezgahlayan Z.A. idi. Bunların hep aynı görüşten ekipleri vardı. (Hatta, yakın zamana kadar ben de onlardan biri idim. Allah yardım etti de kendimi, o düşünceden de vicdan azabından da kurtardım.) Bu ekip, her gün yaptığı işkencelerden ödüllendirilirdi aynı görüşteki amir ve müdürlerimiz tarafından. Aydın'ın sağ oluşuna şaşırmadım desem yalan olur...»

Uzun uzun anlattıktan sonra, işkencecilikten nasıl vazgeçtiğini ilginç bir biçimde şöyle belirtiyor:

«Ben önceden bir işkenceci idim, demiştim. Nasıl vazgeçtiğimi merak edenlere kısaca izah edeyim, ister inansınlar, ister inanmasınlar: İşkence yaptığımız bir genç gece rüyama girdi. Ellerine tutsak düştüğüm halde, bana çok iyi davrandılar. Utancımdan, işkenceden de, o görüşü paylaşanlardan da tiksindim. Ve Allahıma çok şükür, yakamı kurtardım. Vicdanımı rahat ettirdim. Darısı, diğer yanlış yoldakilerin başına...»

5 Mart 1981 günlü, «Belirtiler» başlıklı «Ankara Notları»nda şöyle bir bölüm de vardı;

«.. biz bir şeyi yapamaz mıyız? Örneğin, yöneticiler çıkıp televizyona;

— Kim insan haklarına aykırı davranırsa, en ağır biçimde cezalandırılacaktır.. Diyebilirler.

Bu, kimseyi küçültmeyecek, aksine onurlandıracaktır... ...Şunu söyleyeyim: Bu yönetimin, işkence savları üzerine titizlikle gittiğini, açılan soruşturmalardan görüyor, öğreniyoruz. Ama, bu konuda daha etkin önlemler alınması gerektiğini vurgulamak, basının başlıca görevi olmalı...»

Başbakan Bülent Ulusu, önceki gün yaptığı basın toplantısında şöyle dedi:

— Bir defa daha belirtmek istiyorum ki 12 Eylül yönetimi, işkenceyi asla tasvip etmemektedir ve müsamaha ile karşılayamaz...

Başbakan Ulusu, işkence savları ile ilgili rakamlar, bilgiler verirken, şunları da söyledi:

—... Her memlekette olduğu gibi, memleketimizde de zaman zaman kontrolümüz dışında bazı münferit olaylar, az da olsa meydana gelebilmektedir. Böyle bir iddiayı öğrendiğimiz anda, olay derhal tahkik edilmektedir. İşkence gördüğü iddia edilen kimse kim olursa olsun, hatta kasten bir veya birden çok masum kişiyi öldürmekten sanık dahi olsa, iddia derhal tahkik edilmekte, eğer varit ise sorumlular hakkında soruşturma açılmaktadır...

Başbakan Ulusu'nun bu sözlerini dinlerken, bunların ilgililere bir «genelge» olduğunu düşündüm. Hesap yanlışlığı yapanlar varsa, onlar da gerekli dersleri çıkarmalıydılar...

Türkiye'de hesap yanlışlığı çok yerde var, onu da unutmayalım!