Hasan Hüseyin’den haberler...

Çok oluyor, Hasan Hüseyin'den haberler vermeyeli. Otobüste, yolda karşılaştıklarım, okurlar soruyorlardı:
Hasan Hüseyin nasıl? Haberleri sizden alıyorduk, yeni bir şey var mı?
Yok, henüz yeni bir şey... diye yanıtlıyordum. 8 ay önce geçirdiği beyin kanamasının yatağa çivilediği koca ozan o günden bugüne yaşama savaşı vermekte. 22 şubatı 23 şubata bağlayan gece kaldırılmıştı. Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi'ne; orada uzun süre yoğun bakım bölümünde kaldı, bakıldı. Burada. Doktorların, hemşirelerin, hastabakıcıların özellikle Doç. Dr. Yücel Kanpolat'ın yakın ilgisi, bakımı altındaydı. Sürekli sırtüstü yattığından, kalçalarında yaralar açılmıştı. Doktor Yücel Kanpolat pansumanlarını kendisi yaptı. Eşi Azime Korkmazgil, çocukları Temmuz, Ufuk, Barış, yeğenleri Pınar başucunda hemen hemen hiç eksik olmadılar; Azime hanım, gecelerini hastanede Hasan Hüseyin'in bakımına ayırdı...
Bu sırada, Hasan Hüseyin’e taze kan bulma sorunu çıktı. Hasan Hüseyin'e kan gerektiğini duyan okurları, dostları, fakültenin öğrencileri kuyruğa girdiler, kan yetiştirdiler.
Ağızdan beslenemediği için, burundan besleniyordu. Yutkunamıyordu. Doktorlara göre, yutkunma önemli bir olaydı, yutkunmayla, bilinç de gelecekti. Kimileyin, gözleriyle ışığı, ya da gelen kişiyi izliyordu. Ancak sonra, eski durumunu alıyordu. Çoğu kez, acıktığını, bir şeyden hoşnut olmadığını yüzünden okumak olanağı vardı.
Bilinç nasıl yerine gelecekti? Kafamı kurcalayan soru buydu? Bazı doktorlar, bir olağanüstü durum bekliyorlardı. Bir sürpriz...
Bir uzman arkadaşım, şunları söyledi:
Beyin hücreleri öldükten sonra, kendilerini onarım yeteneğini taşımazlar. Ölen bir hücre yitip gitmiştir.
Okul kitaplarında okumuştuk; beyni çıkarılan bir kuş, sonsuza dek uçabiliyordu. Kanatlarının fizik gücünün bittiği yerde, düşüp ölüyordu. O, bir yere konmayı, yorulmayı bilmiyordu...
Hasan Hüseyin için girişilen çaba, insanı beyinsel sağlığına kavuşturma konusunda; bir umudu da taşıyordu. O da şuydu: Bugün insanların kullanmadığı öbür hücre gruplarının, kimileyin tedavi ile devreye sokulması olasılığı vardı. Koca ozanı yaşatmak, bilincine yeniden kavuşturmak için her deneyim zorunluydu.
Hastanedeki uzun bakımdan sonra, evine nakledildi. Eşi Azime Korkmazgil, görevinden ayrılarak, zamanını tümüyle Hasan Hüseyin'in bakımına ve yaşatılmasına ayırdı. Bedensel sağıltıncı (fizyoterapist) Dr. Cenan Çağlar, yaptığı fizik tedaviler sonucu Hasan Hüseyin'i yatağına oturtmayı başardı. Ancak kısa bir süre sonra da. Cenan hanım İstanbul'a gitti. Prof. Dr. Hidayet Erdem, Hasan Hüseyin'e ayağa kaldırma protezi yaptı. Bir grup uzman da, Hasan Hüseyin'i konuşturma çalışmalarına hazırlanıyorlardı.
Hasan Hüseyin sigorta emeklisiydi; ilaçların bedelleri, sigortadan ödeniyordu. Ancak, bazı ilaçlar bulunmuyor, yurt dışından getirilmesi zorunluğu doğuyordu. Hasan Hüseyin 8 ay boyunca, yaşam savaşı verirken, yakınları, dostları bu dirence büyük katkıda bulundular. Hasan Hüseyin'le ilgili bir şey gerekse, yine ona bakan, yakın arkadaşı Doç. Dr. Yücel Kanpolat'a soruluyordu.
Hasan Hüseyin'in yapıtlarını yayımlayan Bilgi Yayınevi'nin sahibi Ahmet Küflü'nün çabalarını, ilgisini unutmamak gerek..
Hasan Hüseyin'in okurları, o hastalanalı beri, çılgına dönmüşlerdi. "Ankara Notları”na gelen mektupların çoğunu saklıyordum. İyileşince kendisine verecektim. Aşık Minneti (Vehbi Polat), "Hasta Döşeğinde Hasan Hüseyin" şiirinde şöyle diyordu:
"Dünyaca bir ozan boğulmuş gibi/Derinden soluyan aslana benzer/lşıyan gözleri soğulmuş gibi/Ateşi tükenmiş volkana benzer!
Bir kutsal savaşta ömür çok dardır/Amaca varması oldukça zordur/Bu yorgun insanda bir tarih vardır/Defneler gömülü virana benzer
Selamsız geçmedi düşkün yanından,/ Canlara can kattı cıvan canından/ Düşmüştü bir yola umut hanından/Çıkmaza dayanmış kervana benzer!
Mihneti der, gardaş elden ne gelir./Dost acısın ancak dost olan bilir/Eriyen bedende bir can yükselir/Gönülde taht kurmuş sultana benzer."
Dergiler, gazeteler yayınlar yaptılar. Somut Dergisi, geçen haftaki sayısında, "Ozanımıza Sahip Çıkalım" başlıklı bir yazı ile, ozana sahip çıkanların, hastane masraflarına katkıda bulunmalarını istedi. Türkiye İş Bankası Cağaloğlu Şubesi'nde 2188 numaralı hesabı açtırdı.
Okurlarından, sanatçıya gelecek her katkı, onur vericidir.
Açılan kampanyalar yeterli olmazsa, Ankara'da, başka kentlerde de hesaplar açılarak sürdürülebilir. Bu katkılar sonunda, bir Vakıfta toplanarak, güç durumda bulunan sanatçılara da ulaşabilir.
* * *
Ozan Tahsin Saraç, yirmi gündür hastaymış. Geziden dönüşte öğrendim. Kalp krizi geçirmiş. Ankara Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavisi sürmekte Tahsin Saraç'a geçmiş olsun...