Hakları Yenenler...

Kırk sekiz yıl önceki meclis tutanaklarını karıştırıyorum. 1924 Anayasası’nda, seçmen yaşı on sekiz, ancak yalnız erkek seçmenler oy kullanabiliyor; 1934'de, kadınlara da seçme ve seçilme hakkı tanınıyor. Bu konuda Anayasa değişikliği yapılıyor. Seçmen yaşı da, kadın erkek eşittir diyerek, 22'ye çıkarılıyor. Neden?
“Aferin İnce Yanı...” başlıklı son “Ankara Notları”nda, ileri sürdüğüm gerekçeyi, ne o zamanki Anayasa Komisyonu raporunda, ne de meclİs tutanaklarında göremedim. Kadınlara da seçme ve seçilme hakkı tarayan yasa önerisini o zamanki Başbakan İsmet Paşa ile 258 arkadaşı imzalamışlar. “Teşkilatı Esasiye Encümeni” şimdiki adıyla Anayasa Komisyonu, öneriyi olumlu bulmuş. Komisyonun Başkanı Yunus Nadi. Meclis Başkanı Kazım Özalp.
5.12.1934 günlü ikinci oturum, İsmet Paşa, yasa önerisini açıklamak için söz alır, özetle şöyle der:
Başbakan İsmet İnönü — (Malatya):
“Kadınların saylav seçmek ve saylav seçilmek hakkına sahip olmaları için yüce katınıza teklif sunuyoruz. Kadınlarımızın Türk tarihindeki haklı yerleri, erkeklerle beraber daima, memleketin ve milletin mukadderatı üzerinde söz ve tesir sahibi olmalarıdır. Türk kadını, tarihte ne vakit haklı ve itibarlı yerini bulmuşsa, bunun mukadderatı üzerinde kendisini, tesirini gösterebilmişse, erkeklerle beraber karışık ve güç yurt işlerinde el ele çalışabilmişse, işte o zaman büyük Türk ulusu kudreti ile medeniyeti ile bütün dünyayı kaplamıştır. (“Okay” sesleri, alkışlar.)
Arkadaşlar, Türk kadınının hakkı olduğu yerden ayrılıp, bir süs gibi, memleket işine karışmaz bir valık gibi bir köşeye konması Türk an’anesi değildir.
...İnkılapçılar! Yüce heyetiniz bunu yurdun ve ulusun menfaati ve iyiliği namına anlayışlarımızın yeni bir belgesi olarak gösterip övünebiliriz. Ancak arkadaşlar, yeni teklifimizle Türk kadınına bu hakkı bir lütuf olarak veriyoruz kanaatinde asla değiliz ve kimse bu kanaatte asla olamaz. Bizim kanaatimiz, bizim an'anemiz Türk kadını için böyle vazifelere girmek, esasen hakkı olduğu ve yanlış olarak, zulüm olarak, çoktan beri geri bırakıldığı merkezindedir.”
Refik Koraltan (Konya) —
“...Türk kadınını acun tanır. Erkekten hiç bir savaşta geri kalmamış, onunla omuz omuza yürümüş, onunla tarlada beraber çalışmıştır...
Baylar, şimdi onayımıza verilen bu kanunla Türk kadını değeri olan yerini alıyor...
Baylar, sevinelim, övünelim, çünkü: Türküz: Çünkü Atatürk’ümüz vardır. (.Şiddetli alkışlar) ulus varolsun, Atatürk sağolsun (alkışlar).
Sadri Maksudi (Arsal) (Şebinkarahisar) —
“Baylar, kadınlara siyasi hak verilmesi meselesi öteden beri hukuk felsefesiyle uğraşan bilginler arasında, fikirleri çok İşgal etmiş, uğraştırmıştır. Bu mesele kadınların zekâsı meselesiyle alakadardır. Kadınların zekâsı, erkek zeksına müsavi midir, değil midir? Meselesi meydana çıkmıştır. Bu mesele üzerinde alimlar tamamile bitaraf olarak müteaddit noktalarda tetkikat yapmışlar ve kadınların zekâsının tamamile erkek zekâsına müsavi olduğunu ispat etmişlerdir. Ve bugün bunu ispat eden alimlerin ileri sürdükleri deliller arasında, hatırımda kalan birini zikredeyim: Baylar, en çetin ilimler riyazi ilimlerdir. Bütün ilimler arasında çetin olarak riyazi ilimler ileri sürülüyor. Riyazi ilimler sahasında temayüz etmiş olan şahıslar parmakla sayılacak kadar azdır...”
1934’te Başbakanlık özel Kalem Müdürü olan, 1939’da Meclise giren, Necmeddin Sahir Sılan, eski bir gazeteci yakınlığıyla, sorumu ilgiyle karşıladı, özetle şöyle dedi:
“— Ben 1934'te Mecliste değildim. Atatürk, Meclise girmemi çok istemişti. 1939'da milletvekili oldum, ama o göremedi. 18 yaşın 22’ve çıkarılması konusuna gelince; konu o zamanlar da tartışılıyordu. Bazıları “seçmen yaşını 18'de bırakacak olursak, kadın-kız seçmenlerin sayısı, erkekleri geçecektir” diyordu. Türk erkeği, Kurtuluş Savaşı'nda kaybolmuş, sayısı azalmıştı. Kadınlar, kızlar çoğunluktaydı. Kadınların katılma oranını azaltmak için, 22 yaş benimsendi sanıyorum. Benim bildiğim budur. “
O yılların olaylarıyla gerekçesini öğrenmiş oldum. Şimdi ise, durum bambaşka 1924'lerın gerekçeleri ileri sürülemez. Sayıları milyonları bulan genç kız ve erkek, haksız yere seçme hakkından yoksun bırakılmış durum da. Elimizde, 18—21 yaş arasındakileri gösteren bilgiler var. “Türkiye istatistik Yıllığı 1981, yüzüncü yıl özel sayısı” (sayla 45), “1975 genel nüfus sayımının yüzde 1, örnekleme sonucu”
1975’te 11 yaşında olanlar, bugün 18 yaşında. Buna göre, bu gençler, bir trafik kazasında, ya da bir olayda ölmemişlerse, durum şöyle:
Bugün 18 yaşında olanların sayısı: (1.016.454), 19 yaşında olanlar: (1.063.458), 20 yaşında olanlar:: (973.052), 21 yaşında olanlar: (979.452). Toplam: 4 milyon 032 bin 416 genç azından dört milyon desek, dört milyon genç. 1982 taslağına konan hüküm gereği, oy kullanamayacak demektir. Bunların, yüzde onunun okullarda olduğu düşünülürse, öğrenci oldukları için oy kullanamayacakları, gerekçesi de güçlü sayılmaz 1924 anayasaında verilmiş bir hak bu yıllara dek, çeşitli nedenler le esirgeniyor... Bunlar bir başka deyişle, hakları yenmiş durumda sayılırlar...