Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bugün ölüm yıldönümü; onu 1974'te yitirmiştik. Övünmek gibi olmasın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu dostumdu. Dostum dediysem, ben öyle teklifsiz yaklaşamam insanlara; o beni aramıştı; yazılarımı okuduğunu söylemiş, eklemişti:
Sana bir şey söyleyeceğim, yazının bir yerine şöyle bir tümce yazar mısın?
Hay hay efendim, buyurun!
Söylerdi. O tümceyi, ne yapar eder, yazının bir yerinde kullanırdım. Sonra yine telefon ederdi:
Ben sana zaman zaman ricalarda bulunuyorum, yazının bir yerinde kullanmanı istiyorum ya. benim de gençliğimde Yahya Kemal bizden isterdi. "Şunu şunu şöyle yazın!" derdi, yazardık.
O günlerde köşesi yoktu.
Tabii efendim, ne zaman isterseniz! diye karşılık verirdim. Evine gittiğim, sık sık görüştüğüm de olmazdı. Sevmem, öyle evlere ne gitmeyi. Bir gün eşi Leman Hanım telefon etti, her zamanki inceliğiyle:
Mustafa Ekmekçi Beyefendi, Yakup sizinle görüşmek istiyor. Teşrifinizi bekliyor!
Gidemedim. Sonra bir telefon daha. O zaman Cinnah Caddesi’nde oturuyorlardı. Ben de Ulus'tan dolmuşa binip. Çankaya'ya giderken Cinnah’ta inmeyi, Karaosmanoğlu'nun evine gitmeyi planlardım. Ama bunu bir türlü gerçekleştiremedim. Belki yorgunluğumdan. Yolda İnmek istemezdim. Görüşemedim. Havaalanında, cenazesi İstanbul'a götürülürken, eşi Leman Hanım'ı gördüm:
Efendim, başınız sağolsun! Ben Mustafa Ekmekçi’yim!
Siz misiniz Mustafa Ekmekçi? Sizi öyle bekledi ki son nefesine kadar. Neden gelmediniz? Size çok önemli bir diyeceği vardı belki de...
Orada donup kalmıştım. Suçlu suçlu ayrıldım. Ne diyecekti acaba? Eşine. Server Tanilli'den selam getirdiğimi yazmıştım. Leman Hanım telefon etti:
Tanilli'nin selamını aldım, teşekkür etmek istiyordum. sizi bulamadım!
Kendisini evde görmeye geleceğimi söyledim. Leman Hanım, söz arasında anlattı: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun emekli aylığı 3-4 milyon TL imiş. Eşinin oturduğu eve de şimdi yedi milyon lira kira istiyorlarmış.
Peki, dedim Yakup Kadri Bey milletvekili değil miydi? Onların aylıkları nereye çıktı?
Yakup milletvekili aylığı üzerinden emekli olmak istemedi efendim! Başvurmadı bunun için..
Şaşırıp kaldım, Kurtuluş Savaşı’nın. Atatürk'ün yazarlarından Yakup Kadri'nin durumuna.
★★★
Bütçenin ilk gün görüşmelerini izleyenler, herhalde en çok Deniz Baykal'a şaşırmışlardı. Konuşmaları aslında bir gün önce Sabah’ta Hasan Cemal’in yazısında çıkmıştı. Deniz Bey. Süleyman Bey'i öyle benzetecek, öyle benzetecekti ki. Benzetti de, Özal’a benzetti! Süleyman Bey, Özal'a çenesine dek benziyordu. Yakında başında "gümrah" saçlar çıkarsa şaşmamalıydı. Enflasyonu benziyordu, dış ülkelere gezileri benziyordu. Yakında kutuplara da giderdi. Şaşılacak bir şey oldu; Başbakan Süleyman Bey. Deniz Bey'e hiç mi hiç karşılık vermedi. Onu. Aydın Güven Gürkan'a tarakmış gibiydi. Hatta. "Gürkan daha da iyi muhalefet yaptı' diyenler vardı. Kimi de:
Boş ver! Biz de dışarıdan görüyor, bir şey sanıyorduk. O, devlet adamlığının değil, kurultayların, hiziplerin adamıymış! dediler.
Süleyman Bey'i Hacı TÖ’ye benzetmek, en kötü benzetmedir Hacı TÖ, belki "ağabeyi" Süleyman Bey'e benzemek istedi. Bu doğru. Ancak o benzemek istedikçe Süleyman Bey değişti! Hacı TÖ ise tırmandığı Çankaya'ya takıldı kaldı! 1970’Ii yıllarda Süleyman Bey. "Yüce Divan'dan hep korktu, ondan kaçtı. Geçirdiği olaylardan sonra, şimdi korktuğunu sanmıyorum. O yıllar:
Bu mahkeme beni beraat ettirmez! diyordu. Soruşturma kurulları o nedenle mı savsaklandı, çalıştırılmadı?
Hacı TÖ'nün ise Yüce Divan'dan ödü mü kopuyor ne? Anayasa Mahkemesi ile kavgası bundan mı? Yıldırım Akbulut'un eşinin Anayasa Mahkemesi ne yedek üye seçilmesi. TV seyretmediğini söyleyen Haşim Kılıç'ın, Selçuk Üniversitesinden gelen Türk-İslam sentezci olduğu söylenen Süleyman Aslan’ın atanmak istenmesinin altında yatan gerekçe ne olabilir? Bunu sezen Askeri Yargıtay tavır aldı. Gösterdiği üç adayın üçünü de Atatürkçü kişilerden seçti. Anayasa Mahkemesine aday gösteren kuruluşlar, tümü bu davranışı gösterebilseler sorun kalmazdı Yargıtay gibi kuruluşlarda, üç aday gösterilip birinin benimsenmesi olayı nedeniyle kimse aday gösterilmesini istemiyor. Yıldırım Akbulut'un eşi Samia Akbulut'un da böyle gittiği bildiriliyor...
13 Aralık 1992, Cumhuriyet