Haberler...

Ufacık bir çocuktu. Annesinin elinden tutmuştu. Çocuğun mavi, güzel gözleri vardı. Görenler, bittiler bu güzelliğe. Anne, okula büyük oğlunun durumunu öğrenmeye gelmiş, evde bırakacak kimse olmadığından küçüğü de yanında getirmişti.
— Ne kadar güzel çocuğunuz var!
— Ah, dedi anne, şunu alacak birisini bulsam vereceğim. Onun olsun çocuk. Vallahi bakamıyorum efendim. Babaları öldü. Çocuklar elimde kaldı. Okula gidenle mi uğraşayım, bununla mı? Ah verecek birini bulsam...
— Pamela'ya ver diye takıldı biri, Babi’ye ver.”
Onlar çocuk arıyorlar...
— Ah, Babi’yi bir bulsam? dedi kadın, güldüler... Her acı olayın, gülünecek bir yanı da bulunur. Ne yapılıp edilir, gülünür...
Bülent Bey’in kaldığı yerin tavanı mı akıyormuş?
Yağmurlar da bir arttı mı son günlerde? Çatıyı onanmak için yükleniciye yanı müteahhide mi vermişler ne?
Ben yatmadım ama, Adalet Bakanlığından arkadaş söyledi. Ankara Merkez Cezaevi’nin iç bölümü pek ahım şahım değilmiş. Yılların cezaevi. Bereket, yeni cezaevleri yapılmakta. Yaşam koşulları iyi sağlıklı cezaevleri yapılıp, bitirilmeli bir an önce.
— Kalkınmada bir sıralama yapılacaksa, cezaevlerinden başlamalı, dedi arkadaşım.
Evde odun, kömür var mı? Kaloriferler yanıyor mu? Fuel-oil’le ısınan apartmanlar, dövizle ısınıyor demektir. Apartman yöneticileri, oturanlardan yakıt paralarını toplamada güçlük çekiyorlar. Kimi de şöyle diyor:
— Para gelir kaynağı oldu beyefendi! Yüzde elli gelir getiriyor. Temmuza kadar ödemesem borcumu, daha kârlı oluyorum.
Haydi bu kez, fuel-oil satıcısına yüz sürülüyor:
— Aman kardeşim idare et, borcumuzu nasıl olsa öderiz!
Yazar Rıza Zelyut’tan gelen mektubun içinde, bir de not çıktı. Yanlışlıkla gelen “not”ta şunlar yazılı:
Özden,
Yarın gelirken şu isteğimi unutma: Masanın üstünde yazarken bıraktığım romanın en son sayfadaki son iki cümlesini yaz ve iyi sakla. Bu sayfanın sayfa numarasını ve son iki cümleyi gelirken getir.
Ayrıca masada bulunan beyaz pelür kağıtları ve karbon kağıtlarının tümünü getir. Ayrıca romanın müsvettesinin yazılı olduğu senin harita metot deflerini de getir. Burada yazıp bitirmeye çalışacağım. Bir de oğlum Evren. Bunları getir.”
Yazar Rıza Zelyut, Toptaşı Cezaevi’nde yatıyormuş. Zarfa konan “not”taki Özden, eşi olmalı. Evren de oğlu.
Zonguldak’ta yayınlanan “Uyanış” gazetesi sahibi yazar Ali Bahadır, ocak başında çıkıyordu. İki yıl sekiz aylık yeni bir cezaya çarptırıldı. Ceza üç yıldan az olduğu için Yargıtay'a başvuramıyor. Ali bahadır, yazılı emirle bozma yoluna gidip kararı Yargıtay’a götürmenin uğraşı içindeymiş. Bununla ilgili olarak Adalet ve Milli savunma Bakanlığı’na başvurmuş. Adalet ve Milli Savunma Bakanları, Bülent Ecevit’le ilgili kararın “yazılı emir”le bozulması için Yargıtay yolunu açmışlar, hukuk açısından olumlu bir girişimde bulunmuşlardı. Gazeteci Ali Bahadır için de, bu yolun işletilmesi, yargıya duyulan saygıyı pekiştirir gibime gelir.
1981’in son günlerinde özellikle akşamları “Çağdaş Gazeteciler Derneği”nde toplanıp, seçici kurul olarak, yapıtlarıyla başvuruda bulunan başarılı gazetecileri saptamaya çalıştık. Seçici Kurul sekiz kişi. Kurulda, Jülide Gülizar, Yazgülü Aldoğan, Uluç Gürkan, İbrahim Demirel, Nezih Danyal, Ertan Somunkıran, Önder Şenyapılı da vardı.
İlhamı Soysal, geçen yıl seçici kuruldaydı. 26 aralık 1980’de gözaltına alındı. Seçmelerde oyunu kullanamadı. “Çağdaş Gazeteciler Derneği” Yönetim Kurulu, bu yıl Soysal’a “Abdi İpekçi Ödülü”nü verdi. “Ümit Kaftancıoğlu Ödülü”de Doç. Server Tanilli’ye verildi. Abdi Beyle, İlhami’yle birlikte çalıştığım yılları düşündüm. Milliyetin Ankara Bürosu’na gelmişti İpekçi. Milliyet’e yeni başlamıştım, odadan çıktım, onun yanına gidiyordum; o da odadan çıkmış. Fena halde çarpıştık! Yeni de tanıyoruz.. Kendi kendime sakarlığıma kızdım. O hiç bir şey demedi. İstanbul’a gidince, sormuşlar:
— Ankara nasıl? Arkadaşlar iyi çalışıyorlar mı? diye. Abdi İpekçi karşılık vermiş:
— Çalışmak da söz mü? Büroda herkes birbirine çarpıyor.
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin başarılı gazeteciler yarışmasına başvurular arasında, Anadolu basını göze çarpacak nitelikteydi. Gazeteciliğe Konya’da “Öğüt” gazetesinde başladığım için mi bilmem, iki yapraklık bir Anadolu gazetesi görünce içim titrer. Anadolu basınında, haber dalında birinciliği Siirt’te çıkan “Sonsöz” gazetesinden Cumhur Kılıççıoğlu aldı. Cumhur Kılıççıoğlu’nun yarışmaya gönderdiği haberlerin bazılarının başlıklarına birkaç örnek:
“Bekar öğretmenlere pansiyon gerek”, “KırtasiyeciIik kangreni: Bir öğretmenin sağlık izni formalitesi devlete yüz liraya mal oluyor”, “Salyangoz ticareti ilimizde kârlı bir duruma geliyor”, “Siirt ve ilçelerindeki hastaneler yüzde elli kapasite ile çalışıyor”, “Elli bin sigortalının işlemlerinin yürütüldüğü ilimizde SSK binası, Hastanesi ve eczanesi yok”. “Soyulduğunu iddia eden, yalancı çıkınca tutuklandı”, “Siirt’te 17.640 lirası olan zengin sayılıp zekat verecek. Şehirde zekata tabi 1 milyar liralık mal ve sermaye olduğu hesaplanarak 25 milyon zekat çıkarılması gerekiyor.”, “Bankaların tatlı kârı: Siirt'liler, faizi “Riba” diye haram bildiğinden her yıl bankalarda biriken 50 milyonluk faiz alınmıyor.” “Camilerde yatanlar polis zoruyla uyandırılıyor”, “Teknik eleman sıkıntısı had safhada: 84 milyonluk 27 ayrı iş yapan dairede sadece 4 teknik eleman var.”, “Talihsizlik Siirt’in peşini bırakmıyor: İl koordinasyon kurulu toplantısında yatırımların çoğunun yarıda kaldığı anlaşıldı. Siirt’in ekonomik hayatını değiştirecek 11 Km’lik Şirvan — Madenköy yolunda 5 ayda 94 işçiyle ancak 1600 metrelik ham yol yapılmış...”