Güle Güle... Yayımlatmadığı son yazısı

Mustafa Ekmekçi 30 Nisan Çarşamba günü has­taneye kaldırılışının hemen ardından kendisini zi­yaret eden Cüneyt Arcayürek ve Mustafa Balbay’a, aşağıdaki son yazısının konusunu “dizi" ola­rak kaleme almayı planladığını, ancak sadece ilk bölümünü yazdığını söyledi. Yazarımızın, “Bi­rincisi yayımlanırda İkincisinin yayımlanması uzun sürerse okurlara ayıp olur" diyerek yayına koy­durmadığı yazıyı, aşağıda yayımlıyoruz.


Yargıda, Dinci Ayak Oyunları... (1)

Yargıç, savcı adaylığı yazılı sınavı çoktan bit­ti. Sonuçlar ilan edildi.

İlan tarihi ilginçti: 28 Şubat 1997 günü. O gün MGK’nin sekiz yıllık ilköğretimle ilgili bir toplantısı olmuştu; apar topar yazılı sınav sonuçlan açık­landı. Daha açıklama aşamasında değildi, ama iş hızlandırıldı! 28 Şubat 1997 Cuma günü, ba­sının önünde -tabii sağcı, dinci basının- bu so­nuçlar açıklandı. Ondan bir gün sonra, 1 Mart 1997 Cumartesi günü, “Zaman" gazetesinde, kazananların adlan, aday numaralan ile birlikte, tam liste olarak çıktı. “Zaman"ın haberinde lis­telerin 4 Mart 1997 Salı günü bakanlıkta ilan edi­leceği de duyuruldu. Zaman, böylece basını at­latmış oldu!

Yazılılardan sonra, şimdi yüz yüze görüşme “mülakat" sınavları yapılıyor. O da, 28 nisan pa­zartesi günü başladı, 22 mayısa dek sürecek. Bu dönemde, 17 çalışma günü var, yazılıları 4500 aday adayından 1726’sı kazandığına gö­re, günde 100'er kişilik gruplar halinde “müla­kat "a alıyorlar. Son gün belki de 112 kişi olacak.

Yargıç, savcı adaylarıyla bu yüz yüze görüş­meyi beş kişilik bir kurul gerçekleştiriyor. Bu ku­rulun başkanı Adalet Bakanlığı Müsteşar Cen­giz Yelbaşı ya da onun görevlendireceği bir müsteşar yardımcısı, ayrıca Hukuk İşleri Genel Müdürü Faruk Bal, Ceza İşleri Genel Müdürü Abdülvahap Erkan, Personel Genel Müdürü Ih­san Erbaş.

Son günlerde bakanla müsteşar arasında bir sorun olduğu ortaya çıktı mı? Çünkü, “Mülakat" kuruluna Müsteşar Cengiz Yelbaşı katılmadı, yerine yardımcısı Ahmet Akyalçın'ı görevlen­dirdi. Ahmet Akyalçın’ın gelmesi vaizin baskı­sıyla olmuş olmasın? Ya da Müsteşar Cengiz Yel- başı, “Zarann neresinden dönsem kârdır” diye düşünmüş olamaz mı? Belki de Müsteşar Cen­giz Yelbaşı, “bakanlıkta işlerinin yoğun olduğu­nu” ileri sürmüş olabilir...

Abartma değil, günde 100 kişi “mülakat"a gi­riyor. Normal bir çalışma izlencesi düşünülürse -ki mülakat kuruluna giren kişiler, bakanlığın en üst düzeyinde bulunan kişiler, bunların bakan­lıkta günlük işleri de var, Anadolu’dan gelen iş­ler var- Sabah en erken 10.00'da yargıç, savcı adaylarıyla yüz yüze görüşme “mülakat" baş­lar. Bu, normal olarak saat 12.00’de biter. Öğ­le arası verilir, 14.00-16.00 arası, günlük dört sa­atlik bir çalışma olanağı var; 4 x 60 = 240 da­kika eder; bunun en az kırk dakikası adayların çağrılmasıyla ilgili bir çeşit mübaşirlik işleridir. Geriye 200 dakika kalır. Kişi başına en çok iki dakika düşer. İki dakikada, bir yargıç, bir savcı seçiliyor!

Şimdiye değin, böylesine yoğun bir “mülakat" havası yaşanmadı. Bu sayı, daha önceleri en çok 50 sayısında tutuldu. Gerçekte, elli kişi bile çok­tu. Bir önceki sınavda elli kişiydi, o zaman ona bile itirazlar olmuştu. “25 kişi olsun" deniyor­du. Günde 100 kişinin sınava alınıp “mülakat” döneminin sıkıştırılması REFAHYOL iktidarının gidiciliği ile mi ilgiliydi? Yeni bir iktidar oluşma­dan, birtakım imam-hatip kökenlileri, ivedi sav­cılık, yargıçlık uğraşına sokmakla ilgili olabilir miydi? Adayların büyük çoğunluğunu, imam-hatiplilerin oluşturdukları kesin. Bir de önceki sı­navlarda kazanamayanlar var, onlar da imam- hatipli. İkinci, hatta üçüncü kez sınavlara giren­ler. Daha önce “Ankara Notları "nda çıkmıştı, dördüncü kez giren birisi var, o da son yazılıda sınavları kazandı, şimdi “mulakat”a girecek.

Bu olay başlayalı, Adalet Bakanlığı hareket­lendi. Bir de adaylardan kimileri, özellikle bayan adaylar, fotoğraf olarak “başörtülü" fotoğraflarını verdiler. Bunu bakanlık kabul etti, güvenlik soruşturması için Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yollanan dosyalarda da, bu “başörtülü" fotoğraflar var. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün bu ko­nuda bir genelgesi vardı; genelge kimi kamu ku­ruluşlarına yollanmıştı; bayan personelin 657 sa­yılı Devlet Personel Yasasına göre, baş açık biçim­de fotoğraf yapıştıracaklar aksi halde, bunların geri yollanacağı yolunda bir genelgeydi bu. Gece yarısı baskınıyla, göreve getirilen Kemal Çelik, bakalım m bu genelgeye sahip çıkacak mı? Kemal Çelik, bugüne değin, böyle “başörtülü” fotoğraf çektirenlerin başvurularını geri çevirmedi!

Bakanlıkta ilginç olaylar gözleniyordu. 28.4.1997 günü üniformalı bir yargıç albayın, bakanlık koridorlarında iç türbanlı bayanla dolaştığı görüldü. Bayanların yalnız gözleri görünüyordu. Herhalde, yargıç ya da savcı adayıydılar!

Sözlü mülakatın "yüzyüze görüşmenin" amacı neydi yönetmeliğe göre? Yönetmelik, “Mülakatın amacı, yargıç ya da savcı adayının konulan kavrama yeteneği, tutum, davranıştan, konuşma özel­likler, fizik yapısı gibi saptamalarla ilgilidir” de­mekteydi. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde, iki daki­kada “mülakatla" yargıç, savcı seçimi nasıl olabi­lir? Yoksa, hazır listeler var da, onlar mı onaylatıl­mak isteniyor? Daha önceleri, “Ankara Notları"nda yazr» iştim.3P’li Haşan Hüseyin Ceylan’ın Yeni­mahalle Refahçıları ile işbirliği yaparak düzenledi­ği tezgâhlardan biri daha mı oynanmak isteniyor? Baş örtüsüz bir aday, bir Refahlı’ya, yardımcı olma­sı için başvurmuştu. Şu yanıtı mı aldı:

- İmam-hatiplere öncelik tanıyoruz. Öncelik onların!

Yazılı sınav sonuçları açıklandıktan sonra, kazanamayanların büyük bir bölümü itiraz etti sınav sonuçlarına. 300 kişinin itirazı kabul edildi. Böylece, 1000 kişi kazanmış sayıldı, yazılıları. 4500 ki­şiden daha bir bölüğünün itirazları inceleniyormuş. Anlayacağınız tam bir curcuna!