Güldüğüme bakma benim...

Ahmet Durakoğlu’nu, 6 kasım seçimlerinden önce, Kırıkkale'de dinlemiştim son olarak. Foto muhabiri Serdar Soğukpınar, birlikte resimlerimizi çekmişti. Onları saklayacağım...
Kınkkale'de konuşmaya çıkarken, kulağıma eğilip:
Konuşmamda senin yazabileceğin şeyler de olacak! demişti. Bu konuşmanın bir bölümünü, bir “Ankara Notları”nda aktarmıştım.
Konuşurken, telefonda:
Ekmekçi, biliyor musun ben Türkiye'de örgütte her basamakta çalışarak gelmiş tek genel sekreterim! Demişti.
Sivas'ta ilçe düzeyinde göreve başlamış, ile geçmiş, sekreterlik, il başkanlığı, Sivas Belediye Başkanlığı, sonra milletvekilliği...
Sivas Belediye Başkanıyken, Sivas Kongresi'nin yapıldığı binanın önüne anıt diktiren de o.
Başbakanlık Müsteşarlığı yaptı, dürüst bir bürokrattı. Danıştay üyesi oldu. Oradan emekliye ayrıldı. Bildiğim, Danıştay'ın geleneğinde vardır; Ankara da toprağa verilir, ya da Ankara’da ölmüşse, Danıştay'ın önünde tören yapılır. Bu Anayasa Mahkemesi’nde de böyledir. Nedense, Danıştay önünde, Ahmet Durakoğlu için tören yapılmadı. Kimileri;
— Canım Ahmet Bey. SODEP Genel Sekreteri olarak öldü. SODEP Genel Sekreteri için. Danıştay önünde tören mi düzenleyeceğiz? Diye mi düşünmüşlerdi? Ne düşünmüşlerse, düzenlenmedi işte!
Pazar sabahı erkenden Koru Motel’e gittiler toplantıya. Erdal Bey gitmemişti. Kulağım oradaydı, ilk konuşmayı Cezmi Kartay yapmış sözlerinin sonunda, yakında görevi devredeceğini söylemiş, ama kime devredeceğini söylememiş. Daha sonra, Ahmet Durakoğlu, ondan sonra da Kamil Karavelioğlu konuşmuşlar. Ahmet Durakoğlu, konuşmayı yaptıktan sonra fenalaşmış. Durakoğlu'nun konuşması gazetelere yansımadı, güzel bir konuşma yapmış; gelişmekte olan ülkelerde insanların çoğunun yazgısının hep yoksulluk olduğunu söylemiş...
Ahmet Durakoğlu, geçerken sol kolunu uğuşturuyormuş. Salona doğru yürümüş, yürüye yürüye bir odaya girmiş...
SODEP'liler, yemek salonunda daha çorbayı içerlerken, Durakoğlu'nun fenalaştığı haberi gelmiş. Gitmiş bakmışlar ki ölmüş...
Ölümünden önce “niçin sosyal demokrasi" konulu bir çalışma yapıyordu. Konu birkaç bölümde incelenecekti. Sosyal demokraside insan öğesini işlerken şöyle diyordu:
"... Ülkemizdeki partiler, klasik demokrasiden yanadır. Ancak bunlar gelişen toplumların ihtiyaçlarına göre değişmeye kapalı partilerdir. Bu nedenle belli oranlarda tutucudurlar Sola açık olduğunu programlarına alan kimi partiler için de söylenebilir bir doğrudur bu.
Günümüz yönetiminin demokratikliği için klasik demokrasi gerekleri şart ve fakat yeterli olamamaktadır…”
Ahmet Durakoğlu, çalışmasının bir yerinde de “İnancımız odur ki, demokrasi özgür ve onurlu insan ve toplumlar elinde güvencesine kavuşur..” dedikten sonra şöyle sürdürür görüşlerini:
"... insan onur ve haysiyetinin gelişmesi, özgür olmasına bağlıdır. İnsan kişiliğini, düşüncesini, yeteneklerini gelişmeden alıkoyan bütün sınırlamalar çağdışıdır. İnsanı kendisinden uzaklaştıran nedenlerdir.
Siyasal ve ekonomik düzenlerin amacı insan mutluluğudur. Bütün düzenlerin, özgürlüksüz mutluluk sağlaması düşünülemez...
İstenildiği halde kullanılamayan yetki, yaşama geçirilmeyen özgürlükler, zamanla savunucularından yoksun ve vazgeçilebilen niteliklere bürünürler.
Gün boyu çalışarak ancak geçimini sağlayabilen bir kişi için, en yakınlarını görmek ya da dinlence amacıyla bir başka ile ya da ülkeye gitmek olanak dışında ise, bu kişi, çalışma özgürlüğünü her zaman savunur, seyahat özgürlüğünün sözünü bile etmeye değer görmeyebilir. Çünkü kullanamamaktadır. Yaşamına geçirerek tatmamıştır. Kendinden uzakta ve başkaları için özgürlük olarak görmektedir…
Sosyal içeriğe kavuşmayan özgürlüğün sadece adı vardır, insan yaşamında yeri bundan ibarettir.
Düşünceye sınır konulamaz. Doğası olanak vermez. Ancak açıklanmayan düşünce gelişmenin engelidir, özgürlükler açısından insan yaşamı sürekli olarak gelişmeye açık tutulmalıdır. Bu nedenle düşünce ve anlatım özgürlüğünün sınırlanmasında toplum yararı düşünülemez..."
Ahmet Durakoğlu, çok Sıvaslı gibi ozandı da. Şiirler yazardı. Geçen hafta, Ankara'da Balin Otel’de yapılan toplantıda, yemek sırasında yakınında oturan Cahit Külebi'ye “Ahmet Durakoğlu" imzalı şu dizeleri gönderdi:
“Güldüğüme bakma benim/Sevgiyi amentü bildi/Onun için tekliyor yüreğim.”
Ahmet Durakoğlu için SODEP önünde, TBMM önünde törenler yapıldı. Saygı duruşunda bulunuldu. Maltepe Cami avlusu çok kalabalıktı. Halkçı Parti'nin 117 milletvekili de oradaydı. Eski AP'lilerden Oğuz Aygün, İsmet Sezgin, Nuri Bayar, Turgut Toker ile DYP Genel Başkanı Yıldırım Avcı göze çarpıyordu. Kapatılan CHP’nin milletvekillerinden Deniz Baykal, Necdet Uğur ile çok kalabalık bir eski parlamenter grubu birbirlerine başsağlığı diliyorlardı.
Cenazeye gelenler, yakın tanıyanları, Durakoğlu'nun çok çalıştığını, kendini yorduğunu söylüyorlardı. Eski milletvekillerinden Hayrettin Uysal şöyle dedi:
İnönü bize şöyle derdi: "Darboğazda politikacı için en önemli sorun sağlık sorunudur..."