Gören Gözlerle Bakmak...

Oflunun biri, İstanbul'a iş aramaya gelmiş. Ararken bulmuş da. Bir tanıdığı onu hayvanat bahçesine götürmüş. Bahçenin Müdürü:

— Sen, demiş maymun postuna bürünüp, çocukları eğlendireceksin. Gerçek maymunlar, çocukları iyi eğlendiremiyorlar. Aylığında verilecek, iyi çalışırsan daha da artacak, demiş.

Oflu maymun postuna bürünmüş, başlamış, atlayıp zıplamaya... Çocukların da çok hoşuna gitmiş, bu yeni maymun, sevmişler onu. Fındık, fıstık vermişler. Bu da hoşuna gitmiş adamın. Ne güzel bir iş!

Bir gün keyifle, atlayıp zıplarken fazla mı sıçramış ne, hoop bitişiğindeki aslanın kafesine düşüvermiş.  Aslan, kafesine düşen bu komşuyu görünce, kükremiş. Oflu iyice korkup, aslan kafesinin köşesine iyice sinmiş. Aslan yaklaşmış, yaklaşmış fısıldamış:

— Korkma hemşehrim, ben de Sürmeneliyim!

Ofla Sürmene, Trabzon'un iki komşu ilçesi. İki ilçe, birbirleriyle yarışırlar, çekişirler. Gurbette de fıkrada olduğu gibi, yardımlaşırlar. Buna, başka illerde, ilçelerde de rastlarsınız. Konya'da «Ovalılar» ile «Dağlılar» var. Onların da gözleri birbirlerini pek tutmaz. Ama, yoksullukta, tasada birlik olurlar. Dışarıda, onlar «Dağlı» ya da «Ovalı» değil, «Hemşehri»dirler.

Yukarılara çıkıldıkça, örneğin Ankara'dan bakıldığında sorunlara, bir bütünlük içinde görünür.

Uzun süredir, doğduğum köye gitmedim. Gidemedim. Bazı yıllar uğradığım olur duygulanırım. Çocukluğumun geçtiği yerleri, arar gözlerim...

Eğitim sorunları gündeme gelince, oralarda okuyamayan, çobanlığa tutsak edilenleri düşünürüm. 1 Mart 1922'de Mustafa Kemal şöyle demiş:

«Hükümetin en feyizli ve en mühim vazifesi Maarif işleridir. Bu işlerde muvaffak olabilmek için öyle bir program takip etmeye mecburuz ki program milletimizin bugünkü haliyle, sosyal, hayati ihtiyacıyla, çevrenin şartları ve asrın icaplarıyla tamamen mütenasip ve uygun olsun. Bugün için muazzam ve fakat hayali ve muğlak mütalaalardan tamamen vazgeçerek hakikate gören gözlerle bakmak ve el ile temas eylemek lazımdır.»

«Gerçeğe gören gözlerle bakmak ve el ile değinmek gerektir» sözü, Türkiye gerçeğini vurgulamıyor mu?

Türkiye gerçeği de, yıllarca unutulmuş köylü çocuklarının okutulup yetiştirilmesinden geçer. Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı, Türkiye’nin tüm köyleri canlandırılmış olacaktı.

Günümüzde de eğitim konusu tartışılmakta. Özel dersaneler kapatılsın mı, açık mı kalsın? özel yüksek okullar açılsın mı açılmasın mı? Üniversiteler paralı mı olsun, parasız mı? Belli ki, bu tartışmalar daha da sürecek.

Psikologlar Derneği'nce yayımlanan «Psikoloji» dergisinde, «Üniversiteye girişte özel dersaneler» ile ilgili ilginç bir bölüm gördüm. Aralık 1978 de yayımlanan araştırmada şöyle deniliyor özetle:

«... Üniversite öğrenci kontenjanları, lise mezunlarındaki artışın çok gerisinde kalınca, pek çok yetenekli öğrenci üniversiteye giremez hale gelince, yarışma tekniklerini iyi bilmek önem kazanmış; böylece örgün eğitim sistemi dışında yeni bir boyut olarak özel dersaneler ortaya çıkmıştır. Devlet Liselerinin üniversiteye hazırlama yönünden kalite buhranı içinde olması ve ülkedeki eğitim olanakları arasında var olan önemli ayrıcalıkların giderilmesi, üniversiteye hazırlayıcı nitelikteki dersanelerin sayılarının artmasına neden olmuştur.

Bugün üniversiteye giriş sınavlarına katılan adayların yüzde 50'ye yakını özel dersanelerin kurslarına devam etmektedir. Türkiye'deki tüm dersanelerin yüzde 36.5 ü İstanbul'da, yüzde 18'i Ankara'da ve yüzde 10'u İzmir’de olmak üzere toplam yüzde 64.5’ü ülkemizin üç büyük şehrinde bulunmaktadır. Ve tüm dersanelerin yüzde 96.3'u Samsun - Hatay çizgisinin batısında kalan illerde bulunmaktadır.

Dersanelere devam eden öğrencilerin yüzde 80'i mezun olduğu liselerin bulunduğu yerde, yüzde 20’si ise taşradan gelerek dersanelere devam etmektedirler. Dersanelere devam eden öğrencilerin devam süreleri ortalama 156 gün olmak üzere. 15 İla 365 gün arasında değişmekte ve bir öğrenci ortalama 2266 TL. para ödemektedir. Dersanelerin puanları artırıcı etkileri de olmaktadır. Özel dersanelere üniversite giriş sınavı hazırlığı için aileler milyonlarca lira para ödemektedir. (Doç. Dr. Etem Özgüven «Üniversiteye Giriş Düzenimiz». Profesörlük tezi.)

Bu teziyle profesör olan Dr. Etem Özgüven'in, üniversite giriş sınavlarıyla ilgili ilginç araştırmaları ve yorumları var. Üniversite, özel okullar ve dersaneler konusunu tartışanlara, bu araştırmaları da göz önüne almalarını salık vermek isterim.