Geleceğin Yazarları...

Aydın’ın Germencik ilçesinden H. İbrahim Yorulmaz, mektubunu adıma değil, gazeteye yollamış. Arkadaşlarım, yazıyı “Okur Mektuplarına koyacak yerde, Ankara'ya yollamışlar konuyla ilgilenmemi istemişler. H. İbrahim Yorulmaz, mektubuna “tek ereğim yazmak" diye başlayıp şöyle sürdürüyor:
"Mektubumun başlığında da okuduğunuz gibi, yazmayı çok seviyorum. Öykü olsun, eleştiri olsun, makale olsun, fıkra olsun... Hatta roman bile yazmaya başladım.
Sayın Cumhuriyet Gazetesi yetkilileri.
En çok arzu ettiğim şey ise, Cumhuriyet Gazetesinin köşe yazarları gibi bir gazete yazarı olmak.
17 yaşındayım. Liseyi doğrudan bu yıl bitirdim. Ve ÜYS sınavlarına girdim. Bir gazete yazarı olmak istediğimden, isteklerim çoğunlukla “Gazetecilik ve Halkla İlişkiler" bölümü doğrultusunda oldu.
Size niye bu bilgileri verdim?
Cumhuriyet Gazetesini çok seviyorum ve her gün bütün yazılarını okuyorum. Köşe yazılarını ise daha büyük ilgiyle izliyorum...
Daha önce hiç yazdın mı? diye bir soru yöneltebilirsiniz.
Okulumuzda ‘ ‘ Ürün “adlı bir gazete çıkaran kültür, edebiyat
ve yayın kolu vardı. Ortaokul ve lisede hep bu kola girdim. Ortaokulda yönetim kurulunda yazman ve düzenleyici, lise 1 ve 2'de başkan yardımcısı, bu yıl da başkanlık görevlerinde bulundum gazetenin.
Ortaokulda yayınlanan yazılarım güncel olaylar üzerine yorumlardı; lise 1 'de her hafta çıkan gazetede o haftalık özel bölümle ilgili kompozisyonlarım yayınlanırdı. Lise 2‘de daha çok makale, röportaj, anket ve fıkralarım yayınlanırken, bu yıl sadece eleştiri yazdım. Sonuçta okul çapında öğrencilerin ve öğretmenlerin en çok okuduğu yazılar benim yazılarım oldu, Neden?
Çünkü yazılarımda onların (çoğunlukla öğretmenlerin) yanlışlarını eleştirdim, onları ilgilendiren yönleri yazdım. Kompozisyonda bir il birinciliğim, bir il üçüncülüğüm var. Son yazım Ankara'ya gitti. Çünkü üç yarışmaya katıldım. Okulun bir numaralı edebiyatçısı ve matematik bölümü öğrencisiydim. Ayrıca çalışmada (0,2 puan farkla) lise İkincisi oldum. İşte size, küçücük yazı yaşamımdan örnekler.
Aydın ilinin şirin bir ilçesi olan Germencik 'te oturuyorum. Babam orta halli çiftçi. Bir köylü çocuğuyum...
Çok sevdiğim yazma olanağını bana sağlarsanız, çok sevdiğim Cumhuriyette bana da bir köşe ayırırsanız çok mutlu olurum.
Böylelikle belki de yazarlık yaşamına ilk büyük adımımı atmış olacağım. Mektubun yanıtını bekleyeceğim..."
Gazeteci, yazar olmak isteyip de, bu amaca ulaşamamış çok kişi vardır. Örneğin, Diyarbakır Üniversitesi Eğitim Fakültesi; Fransız dili üçüncü sınıf öğrencisi Bülent Uçaman, şöyle diyor
"Şimdiye dek dört kez girdiğim üniversite sınavlarında gazeteciliğe olan aşırı ilgimden dolayı tercih formunda ilk sıraları Türkiye'de bulunan tüm Basım-Yayın ve Gazetecilik okullarını yazdığım halde yeterli puan tutturamadığımdan kayıt yaptıramadım. Deneyimli bir gazetecinin (Şinasi Nahif Berker’in):
Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur, sözünden ve bu yöndeki eğilimimin farkına varan arkadaşlarımın özendirmeleriyle size yazmaya karar verdim. Olumlu ya da olumsuz olsun, mektubuma bir yanıt gönderirseniz sizlere minnettar kalacağım. Şimdiden sonsuz teşekkürlerimi sunar "Cumhuriyet" ailesine yayın yaşamında başarılar dilerim...
Bülent Uçaman, “adres" sözcüğünü kullanmayıp, "bulunak" demiş...
Dün sabah, Nihat Subaşı’yla birlikte Çankaya’dan Kızılay'a dek bir arkadaşımızın arabasıyla geldik. Nihat Subaşı, İhsan Ada'yla birlikte 1960 öncesinde, Ulus'un yöneticilerindendi ilk yazılarını Ankara'da onlar yayımlamışlardı. Ulus'ta “Yuva’ otelinde oturur, yazıları, Ulus gazetesine beş yüz metre uzaklıktaki Ulus postanesinden atardım. Gazeteye uğrayıp:
Size yazı getirdim! demeye çekinirdim. Yazarları, yöneticileriyle, yazdıktan aylar sonra tanıştım. Bir hevesliydim, işte..
Ya yüzümü görürler de:
Bu da kim yahu? Bundan yazar mı olur? derlerse, diye ödüm kopardı!
Nihat Subaşı'ya, H. İbrahim Yorulmaz’ın mektubundan söz ettim:
Nihat bey, yazar olmak isteyen okurumuza ne karşılık vereyim? Siz olsanız ne dersiniz? diye sordum:
Yavrucuğum, dedi, sen yirmi beş yıl önce Ulus'ta yazdığın zaman, sana ne söylemişsem, şimdi de onu söylerim.
Ne demişti acaba? Geçmiş yıllar, unutmuşum...
Nihat bey, bana ne demiştiniz? diye sormaya da utandım doğrusu! Ama, "Gel sen bu işi bırak!" demedi herhalde.
Yazarlık, çizerlik kimseye babadan kalmaz. Zaman zaman "okur, yazarı geçer!" derim de, bazı yazarlar kızar. Okumayı seven, okumadan edemeyen kişi, içinde varsa, yazarlığa da soyunur. Geleceğin yazarları onlar olacak. Köylü çocuklarından, Köy Enstitülerinin katkısıyla nasıl ünlü yazarlarımız çıktıysa, yine çıkacak. Köylü, işçi çocukları arasından da çıkacak yazarlar...