Gazap* Üzümleri...

Remzi Küçükertan (41), çeşitli cezaevlerinde, 13 yıl dört ay yattıktan sonra, bugün Keçiören Yarıaçık Cezaevi’nden çıkıyor. Onunla bir ara konuşmuştum; sordum:
Remzi, bunca yıl yatarken, içende neyi özledin?
Kızılay'ın kalabalığını, bir de tıkış tıkış otobüsleri!
Anladım, insanı özlemiş. Remzi Küçükertan'a, başından geçenleri sordum. 1980 öncesinde, ‘Devrimci Proleterya’ dergisinin yazıişleri yöneticisiymiş, yazıişleri yönetmeni. Ölüm cezasına çarptırılmış. Ölüm cezası, 1991'de on yılla sınırlanınca, cezaevinden çıktı, ancak, savunması sırasında Kenan Evren’i eleştirdiği gerekçesiyle yeniden yakalanıp cezaevine alındı.
Ölümden öteye yol olur mu? Nasıl oldu bu?
O zaman baştan alayım abi, 17 Temmuz 1980'de yakalandım. 15 günlük işkenceden sonra, tutuklandım. Ve 11 yıl sürekli olarak cezaevinde kaldım.
Hangi cezaevinde?
Çeşitli cezaevlerinde. İstanbul, Adana, Mersin, Gaziantep, Bartın, Amasya, en son Çanakkale. Ben, 1991 Ağustosu'nda salıverildim. Ancak, bu arada bir idam cezası aldım!
Neden?
146. maddeden, örgüt üyesi olmaktan ve örgütü yönetmekten. Adam öldürseydim, 12 yıl yatardım abi.
Hangi örgüttü bu?
TİKB (Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği). Yalnız burada ilginç olan bir şey var. Musta Abi, benim idamımı, hâkim, beni görmeden verdi! Adana 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi yargıcı, soyadını anımsamıyorum, ama adı M….o zaman binbaşıydı, benim yüzümü görmeden, idam verdi. Dosyayı bile incelemeden. Benim dosyamı daha sonra Yargıtay'da incelettik biz, hukuka gerçekten inanan yargıçlar ne dedi biliyor musunuz? "Bu dosya beş yıl bile almaz!" dediler. (12 Eylül adaleti buydu demek. M.E.) Daha sonra, cezaevinde iki kez daha işkenceye alındım.
Ne yaptılar işkencede?
İşkencede askı, falaka, elektrik, makata copla tecavüz, teslisleri burma, açlık, susuzluk, uykusuzluk ve
her türlü...
Kaç gün?
Bir defasında 60 gün, bir ikinci girişimde, yani cezaevinden alınıyorsunuz... O zaman Kenan Evren yasa çıkarmıştı, cezaevinden tutuklu yada hükümlü iken sizi alıyor, yeniden ‘şubeye’ götürüyor, savcının alacağı bir ifadeyi şubede almaya başlamışlardı o dönemde. O zaman 60 gün kaldım, Adana’ya götürdüler, Adana’da, İskenderun’da işkence yaptılar. Daha önce de 15 gün İstanbul’da işkence gördüm. 1991 Ağustosu’nda çıktım. Şimdi bu birinci davada, yani  idam aldığım…
Şartlı salıvermeden yararlanıp çıktın değil mi?
Tabii, tabii, Terörle Mücadele Yasası’nda idamlar on yılla sınırlandırılmış olduğundan çıktım. Şimdi, birinci idam aldığım duruşmalar sırasında, siyasi bir savunma yaptım. Yani burada Kenan Evren'i, Milli Güvenlik Konseyi'ni, polisi, jandarmayı eleştirdim. Benim, bu eleştirilerimi hakaret saydılar. Oysa, ben hakaret etmedim. Çünkü bana göre, esas TCY'nin 146. maddesini Kenan Evren ihlal etmiş, silah zoru ile Meclis'i kapatıyor, partileri kapatıyor, anayasayı kaldırıyor. İşte, tam da 146. Bunları genellikle -savunmalarımda- dile getirdiğim için, 17 yıl ceza aldım. İdamdan ayrı. Sonra bu mesele, Askeri Yargıtay'la, sivil Yargıtay arasında bir tartışma konusu oldu, şöyle ki: “İdamın üstüne ceza olur mu olmaz mı?” diye.
Bu hakaretlerden ceza alınır mı alınmaz mı?
Cezayı aldık zaten de idamın üstündeki cezaların infazı olur mu olmaz mı? Bir tartışma başlattılar. Biz dedik ki: "İdamın üstüne hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı mümkün değildir." İşte, TCY’nin 77. maddesine dayanarak bunu savunduk, beni yeniden içeri aldılar.
1991'de?
Hayır, 1993'te, 10 Haziran 1993'te yeniden apar topar içeri aldılar, dediler ki: “Senin 40 ay daha cezan var, bunu da yatacaksın!”
Nerede yattın onu?
Bunun önemli bir kesimini Haymana'da Haluk Gerger, Fikret Başkaya ile birlikte, bir bölümünü de Ankara Kapalı Cezaevi’nde. Şimdi, Keçiören Yarıaçık Cezaevi'nde. 100 gündür yatıyorum.
Remzi Küçükertan'ı, CHP döneminin son Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, Haymana'dan Keçiören Yarıaçık Cezaevi’ne naklettirdi.
Remzi Küçükertan, cezaevinde evlenmişti, eşi de cezaevinde yatıyordu. Sonra, ayrıldılar. Gülce adında bir kızları var. Gülce, annesinin yanında. Ayrıldılar, ama arkadaşlar. Gülce'yi arada bir görüyor. Gülce, 2.5 yaşında, Remzi, onun için “Ara dönem çocuğu" diyor. Remzi, 1972-1974'te Hacettepe Maden Fakültesi’nde öğrenciydi. Üçüncü sınıfa değin okudu, okulu bitiremedi. Birçok genç gibi, yaşamını cezaevlerinde sürdürdü. Yaşama bağlılığı, insan sevgisi ise fıkır fıkır...
Perşembe akşamı Devlet Tiyatroları İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi'nde, Steinbeck’in (1902-1968) oyunlaştırman ‘Gazap Üzümleri'ni izledik. Gülşen Karakadıoğlu ile, kızım Özlem'le birlikte izledik. Kültür Bakanı Köksal Toptan da gelmişti, oyunu ayakta alkışladı. Oyunu izlerken, ben Remzi’leri düşündüm. Remzi de görmeli bu oyunu. Bugün, Meclis'te güvenoylaması var; program görüşmeleri sırasında Deniz Bey, sonunda dağıttı. 'Gösteri' de yapamadı. Bakalım, Tansu Çiller, karşıtlarını sulu dereye götürüp, susuz getirebilecek mi, getiremeyecek mi? Yoksa, iş karakolda mı bitecek? Göreceğiz...