Bugün İsmet Paşa’nın anıtı açılacak; Ölümsüzlüğünün 17. yılında. Bugün saat 12.00’de anıtın yanı sıra Anakent Belediye Başkanı Murat Karayalçın, Pembe Köşk’ün karşısındaki İnönü Parkı'nı da açacak. Paşa'yla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Birkaç kitabı kucağıma alıp yatağıma uzandım, okuyorum, İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na sokmayan, halkının burnunu kanatmayan adam. Onun için o zaman adları ‘demokrat" olanlardan kimi:
Milletin erkekliğini körletti, dediyse de kulak asma...
İkinci Dünya Savaşı sırasında CHP’liler içinde bile savaştan yana olanlar vardı. Ozan yapılı, CHP'nin yetkili organlarında çalışmış, bir Memduh Şevket Esendal (M.Ş.E.), şöyle diyebiliyordu;
lusların savaşa girmesi, ağaçların budanması gibidir. Budandıkça sürer (Bazı sözcükleri ben Türkçeleştirdim).
Şevket Süreyya, İsmet Paşa'nın, 2. Dünya Savaşı’nın civcivli günlerinde Kahire’ye, görüşmelere giderken;
Emir almak değil, eşit söz hakkı isterim, dediğini anlatıyor "İkinci Adam” adlı yapıtında. O yıllarda, Türkiye’nin ekonomik gücü, sanayileşmesi çok cılızdır. Şevket Süreyya Aydemir, o yıllarda İsmet Paşa’nın Ankara'da ve ağızlarda dolaşan şu sözlerini anımsar;
Uluslararası siyasal görüşmelerde ve herhangi bir devletin temsilcileriyle bir masanın başında oturduğumuz zaman, siyasal davaları ve davalarımızı, eşit koşullarla, açık dille ve gururla konuşuyor ve savunuyoruz. Ama bu konuşmalar bitip de iş iktisadi davalara geldi mi, o zaman sesimizin tonu değişiyor. Sesimiz kısılıyor. Çünkü iğneden ipliğe kadar her şeyi onlardan istemeye başlıyoruz! İşte o vakit, siyasal konulardaki sözlerimiz de değerlerinden yitiriyor, küçülüyoruz!.." {Kimi sözcükleri ben Türkçeleştirdim.)
İsmet Paşa, küçülmekten kurtulmak için mi başlatmıştı Köy Enstitüleri denemesini?
İsmet Paşa, dış politikada serüvenciliğe kesinlikle karşıdır. 1960 öncesinde Irak’ta "devrim" olup Nuri Said yönetimi yıkılınca, buna Menderes takımı çok üzüldü, İsmet Paşa, Başbakan Adnan Menderes'in tutumunu eleştiren konuşmasında özetle şöyle der:
"...Irak ihtilali ve Nuri Said idaresine Başbakan (Menderes) başından beri yakın ilgi göstermiştir. Bizim bu meselede ilgimiz, Nuri Said yönetiminin heves edilecek yeri olmadığını Başbakan'a anlatmaya çalışmak ve Irak ihtilaline silahlı müdahalede bulunmak arzusunun önüne geçmek olmuştur. Irak'a silahla müdahale etmek, müttefik neşriyatı ile ve bunu doğrulayan memleket içi hareketlerle sabittir...”
Paşa, 1960 bütçesi görüşülürken Dışişleri bütçesinde şöyle diyecektir:
"Dış politikada görüşlerimizi açık surette söylemek isterim. Esas itibarıyla bu politika, cumhuriyetin ilk gününden beri takip ettiğimiz barış politikasıdır...
...Üçüncü Dünya Savaşı da esas itibarıyla çabuk zafer kazanmak hayalinden doğabilecektir"
Hıfzı Oğuz Bekata’yı görüverdim yolda. Hıfzı Oğuz Bey, CHP'nin eski bakanlarından. Bir çay içmeye Cumhuriyet bürosuna gittik. Söz, İsmet Paşa'dan açılmıştı. Bekata, Paşa’nın şu sözlerini anımsadı:
Herhangi bir savaş yurda yaklaşıyorsa ve kaçınılmaz duruma girilmişse, en sona kalmalıdır!
Bazıları derler ki Paşa'nın bu sözleri için "Bir gün sonraya kalınmalıdır", benim bildiğim "en sona kalmalıdır”. Ve 2. Dünya Savaşı'nda bunu uyguladı, ülkeyi savaşa sokmadı!
Hıfzı Oğuz Bey, Paşa'nın bir sözünü daha aktardı. Paşa’ya, "Şu, şu nasıl? Nasıl oluyor da onlarla geçinebiliyorsunuz?” dediklerinde şöyle karşılık verirdi:
Ben herkesle geçinirim! Bu sözleriyle de sonsuz bir "diyalog” ufkunu açıyor. Bunu da yaz!
Emekli Korgeneral, 27 Mayıs'I yapanlardan Cemal Madanoğlu aradığımda şöyle dedi:
Tam beni kafamda buldun yani, sofradayız!
Sonra arayayım Paşam! Ne oluyoruz, savaşa mı gidiyoruz? Savaşa gidiyoruz gibi geliyor...
Gibi geliyor değil, öyle. Böyle istiyor, yürütüyor kendi kafasına göre. Ne diyebilirim? Olmayacak işler yapıyor. Yani 17 milyonluk bir Irak, bugün yarım milyona yakın Amerikalının karşısında ne yapacağını bilmezken Türkiye’ye mi saldıracak? Ne diye saldıracak? Türkiye'ye saldırsa ne yapar, eline ne geçer? Ne gereği var bu işlerin? Durumunu korumak için bu işleri yapıyor. Genelkurmay Başkanı (Torumtay) kabadayılık etti, çekildi. Şimdi, yenisi de duruyor; bakalım ne olacak? Biz muhtaç mıyız yani NATO'nun üç buçuk uçaklık şemsiyesine. Maksat, olup bittiye getirip Türkiye'yi bu işe sokmak! Usu sıra, Kerkük'ü alacak, Musul petrollerini alacak. Gapan da gaçan mı? Böyle şey olmaz ki...
Paşam, İsmet Paşa’yla ilgili bir anınız var mı? Asker asker konuştuğunuz zaman karşılıklı. Nasıl değerlendirirdi acaba, ne düşünürdü?
Vallahi, bilmem, ama İsmet Pasa, bütün sakıncalı davranışlarına karşın, devlet adamıdır. İsmet İnönü, şimdi sağ olsaydı, "Böyle rezalet olmaz!" derdi.
Telefon çaldı. Uyandım. Kitaplar göğsüme düşmüş, elim böğrümde; Öylece uyuyakalmışım...
25 Aralık 1990, Cumhuriyet