Ali Yüce'nin "Bayramlık” şiiriyle girmek istedim, bu “Ankara Notları”na, şiir şöyle:
"Unutma tatlı kız / Ben seni bir bayram günü / Yanlışlıkla öpmüştüm / Memelerin tomurcuktu daha / Saçların akmamıştı omzundan / Gelincik tarlasında oynarken / Ben seni yanlışlıkla öpmüştüm / Gebe kalmıştın utangaç bir kelebekten.
Gece bahçelerinde denizin / Kara güller kanlı bayraklar / Kız ben senin yüzünden / Eğri bir gemiye binmiştim / Kaygan felsefe plajlarında / Üstsüz şiirler altsız romanlar / Bayramınız kutlu olsun / Büyük boy ozanlar yazarlar.
Işığı görünce / Altını ıslatan devler / Çok yıldızlı sömürge otellerinde / Kanla kafa çeken sultanlar / Kekeme şiirler dilsiz romanlar / Kız ben seni yanlışlıkla kandırmışım / özgürlüğe şu kapıdan girilir / Bu kapıda köpek var l Sİ26 balonlu sakız yok / Orta boy küçük boy ozanlar ozancıklar.
Kapalı şiir kilitli düğümlü şiir / Ayaksız at balsız an sütsüz inek / Kara gül kuru gül çürümüş gül / Ben seni yanlışlıkta koklamışım / Bilmiyordum gebe kaldığını / Büyük boy bir kalpazandan / Evrensel bir tarih çıkardım / Kart erkeklere etini satan / Taze bir dulun günlüğünden.
Barışçı toplar tüfekler bombalar / Sevgi elçisi uçan mermiler / Kocasız kadınlar babasız çocuklar / Topal barış sağır uyarlık hey! / Savaş deyince ağzının suyu akan / Büyük boy sömürge bekçileri / Kapı kapı dolaşıp aferin toplayanlar / Yalanları içme suyumuza karışmış /Teneke kuyumcuları karton çiçekler / Bayramınız kutlu olsun / "Yabancı banknot çuvalları."
***
Gazeteci Aydın Engin. Almanya'dan gelir gelmez, ayağının tozuyla girdiği Bayrampaşa Cezaevi’nden, erken çıktı! 103 günlük hapis cezası olduğunu bilen Aydın Engin, 12 Eylül öncesinde gözaltında tutuklu kaldığı 85 günü unutmuş gitmişti! Cezaevi yöneticisi:
Aydın Bey, sizi ayın 15’inde kapı önüne koyacağız! deyince Aydın Engin:
Nasıl olur efendim, ben hesabını yaptım, 10 eylülde çıkacağım!
Ne 10 eylülü? 15 haziranda çıkacaksınız!
Aydın, cezaevi yöneticisinin 15 eylülü düşünerek öyle söylediğini sanıyordu. Savunmanı Atilla Coşkun, Aydın Engin'e azıcık çıtlatmış:
Daha erken çıkabilirsin, bunun için çabalıyorum. Ama, şimdi gününü söylemem. Sürpriz! diyordu. Atilla Coşkun'un dediği çıktı...
Aydın Engin, Bayrampaşa'da kaldığı kısa süre içinde, koşullu salıvermeden yararlanamayıp, içeride kalan solcuların, sabırla Anayasa Mahkemesi kararını beklediklerini gözledi. Cezaevlerine haberler erken geliyordu:
Raportör raporunu hazırlayıp vermiş, Anayasa Mahkemesi kısa süre içinde, raporu görüşecekmiş!
Ahmed Arif’in cenaze töreninde, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yetka Güngör özdeni TV’de izleyen hükümlüler
Yav, başkan da cenaze töreninde! Git otur çalış! diyorlardı.
Cezaevlerinde yatanların ruhsal durumlarını anlamak gerekir. Adalet Bakanlığı yetkinlerinin bunu anladıklarını düşünmek oldukça güç. Bakanlığın, "açık görüş"e ilişkin son genelgesi; bayramı bayramlıktan çıkarıcı nitelikteydi. ‘Terörle Mücadele” yasası uyarınca, "Anarşi ve terör suçlarından hükümlü ye da tutuktu olanlar" Kurban Bayramı'nda açık görüş yapamayacaklardı. Disiplin cezası alanlar, kaçan ya da kaçma girişiminde bulunanlar, cezaevi yönetimine karşı isyan eylemi gerçekleştirenler de açık görüş olanağından yararlanamayacaklardı. Adalet Bakanlığı'nca savcılara yollanan genelge, -iptal istemiyle Danıştay'a gitti. Danıştay da istemi reddetti.
Bir "Ankara Notları"nda, Anayasa Mahkemesi'nin "Terörle Mücadele" yasasına ilişkin başvuruları, altı aydan önce sonuçlandıramayacağını yazmıştım. Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden:
Bu bilgiyi nereden aldığınızı bilmiyorum. Ancak biz, adli tatil yapmadan çalışacağız. Anayasa Mahkemesi üyeleri izinlerini, çalışmalarını aksatmayacak biçimde düzenleyecekler dedi.
Anayasa Mahkemesi raportörü henüz çalışmasını bitirmiş değildi.
Aydın Erginden sonra, Dursun Akçam, geçen birkaç gün içinde de Hasan Gürkan. Naci Kutlay sürgünden yurda dönmüşlerdi. Yurda dönenlerin kiminin evlerinde bayram vardı. Aydın Engin, o sürgündeyken ölen annesinin gömütüne gitti. .. Gazeteci Deniz Teztel, bayramı emniyette, gözaltında geçirecekti. Bayram, gözaltında, cezaevlerinde geçireceklere, kutlu olsun!
Salı akşamı Sovyet Elçisi Çernişev'in basına verdiği kokteyl ilginçti. Büyükelçi Çernişev, Türk gazetecilere:
Sizlerle daha sık görüşmek istiyoruz! dedi.
Sovyet Radyo Televizyonu temsilciliğine Anatoli Koritski atanmıştı. Daha önceki Sovyet TV temsilcisi İhsan Mustafayev üç hafta önce, Moskova'da kanserden ölmüştü. Muştafayev'i de tanırdım. Kokteylde, Hasan Yalçın, Baki Özilhan, Şefik Kahramankaptan, daha bir grup arkadaş büyükelçiye sorular soruyorduk:
Sayın büyükelçi, sosyalizm öldü mü?
Sosyalizm ölür mü hiç? Dünyada sosyalizm bir ülküdür. Sovyetlerden önce de dünyada sosyalizm vardı. Sosyalizm, gelecekte daha da güçlü olarak gelişecektir. Biz, sosyalizmi kurduktan sonra, otuz yılda her şeyi çözeceğimiz enayiliğine kapıldık.
Büyükelçiye sordum:
Sosyalist ülkelerde sosyalizmin tökezlemesinde, CIA’nın rolü az mı çok mu? Ne diyorsunuz?
Büyükelçi, ellerini açtı:
Çok, çok büyük! dedi. Bunu da ileride, CIA ajanlarının, başkanlarının anılarında okuyacaktık. (Polonya’daki etkisine bir “Ankara Notları"nda değinmiştim. Dediklerimin tümü çıktı!)
Kokteylde Rus votkası yoktu; şarap, rakı, viski, cin vardı. İçkileri içerken "Nazdaroviya" yani "şerefe" dedik. Almanlar "prosit" iskandinavtar "seol" diyorlar. Çokluk İskandinav ülkelerinde, Almanya'nın da kuzey bölgelerinde “prosit" deyip kadeh kaldırırken, karşınızdakinin gözlerine bakacaksınız. Bir süre böyle bakılacak! Almanya’da Karadenizli, arkadaşı Temel’e şöyle demiş:
Prosit deyincas, pööyle gözlerinin içine bakacaksın. Eşşek gelmişsin, eşşek gideceksun!
Bu fıkrayı, eski çalışma bakanlarından Karadenizli Ali Rıza Uzuner anlattı: Ali Canpolat, Mükrem Erkin, Dursun Atılgan, birlikte birkaç kadeh içerken, İskandinav ülkelerinde içkinin nasıl içileceğini, emekli elçi Sacit Somel iyi biliyor. Bir evde konukların sayısı sekizi geçmiyorsa, herkes tek tek ev sahibinin onuruna içiyor. 15 kişi filansa içilmiyor. O zaman, ev sahibini sarhoş etmek istedikleri anlamına geliyor!
***
Bugün, Köy Enstitüleri’nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un ölümünün yıldönümü, Tonguç, 1960 yılının 23 haziranında ölmüştü. İsmet Paşa, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitüleri'yle birlikte anılıp, yaşatılacaklar Köy Enstitüleri'ni kapatanlar ise, unutulup gidecekler. Köy Enstitüleri'ni, Türk halkına çok görenlere ne demeli? Ya onun adını da anmayanlara?
23 Haziran 1991, Cumhuriyet