Eski Hamam, Eski Tas mı?

Eski Torbalı Belediye Başkanı, SHP Kurultayının İzmir delegelerinden Ertan Ünver, Prof. Mümtaz Soysal’a şu mektubu gönderdi:
"Sayın Mümtaz Soysal, SHP Ankara Milletvekili,
Birleşme çalışmalarının başlangıcından beri izlediğiniz yöntemi sürdürmeniz amaç ve dileklerimle görüşlerimi ve önerilerimi özetle sunuyorum.
Öncelikle bilmenizi isterim ki yönteminiz her geçen gün gerçek sosyal demokrat kesimlerde büyük yankılar buluyor.
Bunun sonucunda en profesyonel delegeler bile zorunlu olarak hizaya geliyorlar. Gerçek sosyal demokrat amatörler ve taban şunu biliyor; birleşme olumsuzlukların, sorunların, sorumluların, yetersizliklerin, yetersizlerin bir araya gelmeleri demek değildir. Bu bilinç, o her kurultayın simsarları, onları daha şimdiden büyük ölçüde tüm Anadolu düzeyinde ufalamaya başladı bile. Ayrıca bu bilinç, Türkiye sosyal demokrasisinin içinde bulunduğu durumla ülkenin içinde bulunduğu ortamın artık karakuşi önlemlerie ve bu tur önlemlerin son siyasal uygulayıcılarınca aşılamayacağı yönünde büyük bir yoğunluk kazanmış bulunuyor. Bu ve buna benzer olgulardan doğan nedenlerle yönteminizin, çözüme giden yolun başlangıcı olduğu, sonuna dek izlenmesi ve görev üstlenmenizden sonra da dirençle sürdürülmesi gerektiği konusunda yaygınlık giderek artıyor.
Ancak, her şeye karşın eksik kaldığını düşündüğüm iki konuda, önerilerimi sunmak isterim; Bunlar genel olumlu olgunun desteklenmesi amacı doğrultusunda olanlardır.
1-Yayımladığınız destek saptama belgenizin gereken yaygınlığa ulaştığı kanısında değilim. (Ad'a yazılmaması, kimlik saptamalarının doyum arayışlarına yanıt yaratmaması yönüyle çok olumlu ve 'o üretimsiz kifayetsizliğe gereken dersi zımnen vermesi' anlamıyla çok yerinde.) Yalnız, genel anlamda basın yoluyla yaygınlaştırılması gereği var sanıyorum.
2-Açıkça ve sosyal demokrat tüm kesimlerin özlemini duyduğu yalınlıkta ve de gerekçe göstererek birlikte çalışamayacağınızı belirttiklerinizin karşıtlığını da -birlikte çalışabileceklerinizi de- son hafta başında ortaya koymanızın büyük yararı olacağına inanıyorum. Kasıtlı olarak ortaya sürülen uzlaşmazlık imajını da, olası kimi belirsizlikleri de öylece yok eder diye düşünüyorum.
(Lütfen telkin olarak almayın. Aslında böylesi eyleme yönelecek ne bir konumum ne de buna cesaret edecek bir siyasal mantık eksikliğim vardır. Bunların bilincinde olarak çalışabileceğiniz ilk beşi, dört genel başkan yardımcısı ve genel sekreteri ve olası MYK üyelerini açıklamanızı gerekli gördüğümü belirtmek istiyorum.)
Tüm korkum, bunca gerçekçiliklerle ve akılcılıklarla başlayan ve sosyal demokrat kesimleri de aşarak tüm topluma mal olacak bir girişimin sonuna değm ulaşamaması olasılığından kaynaklanıyor.
En içten Saygılarımla sunarım."
Birleşme Kurultayı'na şunun şurasında iki gün kaldı. Ertan Ünver'in bir çeşit “iyi niyet" mektubu da kuşkular, korkular içermekte. İzmir'de Yüksel Çakmur'un duruşmasını izlediğim gün konuştuğum SHP’liler. Mümtaz Soysal'ın ilk günler getirdiği, olumlu havanın dağılmakta olduğunu söylüyorlardı. CHP çevrelerindeyse hava şöyleydi: Murat Karayalçın ile Deniz Baykal anlaştılar; Deniz Baykal ya da Murat Karayalçın'dan hangisi bir fazla oy alırsa, o genel başkan, Genel başkanlık, -önemli bir gelişme olmaz, bir hava esmezse- Deniz Bey için çantada keklik: Murat Bey, Dışişleri Bakanlığı’nı sürdürüyor!
Delegeler, liderin kim olacağından çok iktidardan gitmemeyi mi düşünüyorlardı? Eski hamam, eski tas mı olacaktı?
Tabii, bunun ardından, Bülent Bey de pusuda beklemekte: yeni yandaşlar kazanacağını ummaktaydı.
Yeri gelmişken Bülent Bey'in yıllar önce. Uğur Mumcu’ya birlikte parti kurma önerisini anlatmalıyım. Bülent Bey, 1983 seçimlerine gidilirken, siyasal parti kurulmasından yana değildi. Halkçı Parti ile SODEP’in kurulmasını da sert biçimde eleştirmekteydi.
İşte tam bu sırada, hatta bir gün belirlemek gerekirse, 22 Ekim 1983 günü TV’de bir açıkoturum yapılıyordu. Seçime katılacak parti başkanlarının iktidara gelince ne yapacakları sorusuna yanıt aranıyordu. Açıkoturumu, TV’den Hüsamettin Çelebi yönetiyordu. Tartışmacılar: Turgut Özal (ANAP), Necdet Calp (Halkçı Parti), Turgut Sunalp'ti (Milliyetçi Demokrasi Partisi). Necdet Calp, köprüyü sattırmayacağını söylüyor, masaya vurarak:
Sattırmam, sattırmam! diyordu. İşte o gün, Bülent Bey, Uğur Mumcu'yu evine çağırıyordu. Uğur’un yanında Ayçan Giritlioğlu vardı. Bülent Bey, bir parti kurmayı, birlikte çalışmayı önerdi. Ayçan Giritlioğlu:
Ben varım! dedi mi?
Uğur Mumcu:
Sen gazeteci kalmak İstiyorum! yanıtını verdi.
Onları dinleyen Rahşan Hanım Bülent Bey'e:
Ama, vereceğin görevi söylemedin Bülent! diye araya girmek istedi. Bülent Bey:
Kabul etmedi, kabul etseydi söyleyecektim! dedi. Bülent Bey’in Uğur Mumcuya önerisi neydi, başkanlık mı, genel yazmanlık mı? Bunu şimdi, iki kişi biliyor, Bülent Bey'le Rahşan Hanım! Bülent Bey, daha sonra Uğur'a sordu:
Peki, siz kabul etmediniz. Acaba kim var, öneride bulunabileceğim? diye sordu. Uğur, bir süre düşündükten sonra:
Prof. Münci Kapani… dedi, benim hocamdır, çok dürüsttür.
Prof. Münci Kapani, Demokrat Parti’nin ileri gelenlerinden Osman Kapani'nin kardeşiydi, ama iki kardeş karşı görüşlerdeydiler. Bülent Bey, Münci Kapani adını not etti. Münci Kapani, İzmir'deydi. İzmir'den gelişini bekledi Bülent Bey, ona birlikte parti kurmayı önermek istiyordu. Kapani, bir gün Ankara'ya geldi. Bülent Bey, gidip konuştu. Münci Kapanı, "kamu hukuku" profesörüydü. Bülent Bey'i dinler. Şöyle der:
Efendim, ben yıllarca bu konularda ders verdim, öğrenci yetiştirdim, ama pratik hiçbir deneyimim yok. Parti nasıl yönetilir bilmem. Nasıl yaparım bilmiyorum!
Bülent Bey, ilginç bir karşılık verir:
Münci Bey, siz bir şey yapacak değilsiniz ki!
Münci Kapani, neye uğradığını şaşırır. Konuşma orada kalır Prof. Münci Kapanı, Londra'ya by-pass ameliyatı olmaya gittiğinde, öldü. Çok dürüst bir kişi olarak ız bıraktı.
Dün Onat Kutlar'ın yaşgünüydü. Ölümsüzlüğe ulaştı. Geçen yıl, 25 ocakta ölen eğitimci-yazar Ali Çiçekli için öğrencileriyle arkadaşları Maltepe Birleşik Sosyalist Parti lokalinde bir toplantı düzenlediler. Ali Çiçekli, çabalarıyla İlhan Selçuk'u, Salâh Birsel'i okul kitaplarına sokan kişiydi. "Yunus Emre "ile “İslamlık öncesi Türk Edebiyatı" yapıtları yanında, birçok yayımlanmış kitabı da vardı.