Ertan Ünver’le Söyleşi: (2) Sosyalist Enternasyonal Toplanmalıydı!

SHP Kurultayı delegesi, Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver, SHP Kurultayı'nı eleştiriyor, beklenen işlevi görmediğini söylüyordu. Şöyle diyordu:
Dünyada insan ne durumda? Sosyal demokrasi ne diyecekti insana? Bak, Bosna-Hersek'te, 1500'lerde Martin Luther’in dinde reform yaptığı yerlerde Hıristiyanlar, Müslümanları kesiyor, öldürüyor. Bunun tam karşıtı da olabilir, yani bir dinsel kökenli çatışma var; düşünebiliyor musunuz, 2,400 yıl sonra, 450-460 yıl sonra, aynı topraklar üzerinde bir anlamsız, dinsel kökenli çatışma var. Ama dinsel kökenli değil bu; ekonomik, politik. Bu konuda sosyal demokrasi, ağzını açıp bir şey söylemiyor. Konsey'i toplayamaz mı? Haydi, kongreyi toplayamadı diyelim SHP...
Hangi Konsey'i?
Sosyalist Enternasyonal Konseyi'ni. Toplayamaz mı? Başkan Yardımcısı Erdal Bey. SHP'nin adayları toplanıp da, "Biz genel başkan olursak, hangimiz olursa olsun, Sosyalist Enternasyonal Konseyi'ni toplantıya çağırıp, şu dünyadaki gelişmelere sosyal demokrat mantıkla yeniden bakmak için bir çalışma başlatıyoruz!" diyemez miydi? Haydi Kongre’yi toplayamadı diyelim, gücü yetmez, o zor bir iş. Ama Sosyalist Enternasyonal'de "Konsey" diye bir organ var hemen hemen her partinin önde gelen, her partinin temsilcisinin bulunduğu ve düşünce üretiminin eylem üretimine dönüşmesi noktasında, aktif bir organ bu "Sosyalist Enternasyonal Konseyi”. Bu konuda bir girişimde bulunamaz mıydı?
Kurultay öncesinde mi?
Kurultay öncesinde tabii! Adaylar 98 gün önce soyundular; Erdal Bey, Kurultay’a 98 gün kala “Ben yokum!" dedi. Yer yer ürkenler, çekinenler oldu. "Geriye dönebilir" diye. Ama kafasında "genel başkanlık" taşıyan her aday. 98 gün önceden Erdal Bey'in olmayacağını, kendisinin olabileceğini varsaydı. Onları varsaydı da, bir tek sosyal demokrasinin dünyaya açılımını Türkiye’den başlatma olgusunu varsayamadı. Dört aday da! İşte, "Benim oyum boş" deyince, bunlardan söz ediyorum. Ve ben bunu SHP İzmir il toplantısında, 38 delege artı ilçe başkanları, artı belediye başkanlarının olduğu toplantıda, il başkanının başkanlığında yapılan toplantıda söyledim: "Türkiye'de garip ve gülünç bir duruma doğru gidiyoruz, kapitalizmin karşısında hiçbir şey üretemiyoruz, o "Sovyet” dedikleri blok duvar yıkıldıktan sonra kapitalizm, Türkiye gibi ülkelerde fink atıyor! Kişi başına 15-20 bin dolar ulusal geliri olan ülkelerde önemli değildir bu, ama Türkiye gibi, 2000 dolarda olup olmadığı belli olmayan ülkelerde önemlidir. Böyle Kafkas petrolü ile Körfez petrolü arasına sıkışmış ülkelerde önemlidir. Bu olaylara eğilmemiz gerekir. Sosyal demokrasi, adeta, kendisine bir şey verilirse alacak, kendisine bir şey verilirse yapacak konuma itilmiştir. Hiç belirleyici olamamaktadır. 28 Mart pazartesi günü yerel seçimlerin genel oyu, bizim genel başkanımızı, genel başkan olduğunu söylemeye utandıracak bir oy olarak çıkar karşımıza!" dedim ve üzülerek söylüyorum bunu, kimse de aksini söyleyemedi, herkes başını öne eğdi! Şimdi o "boş" oy. Torbalı tarafından doluya çevrildi. Murat Karayalçın olarak belirlendi. Onun ötesinde herkesin bilebileceği gibi, iki adayın ortaklaşa yaptıkları Parti Meclisi listesi de, bir disiplin ve ilke birliğine dayandırılarak oluşturuldu, içi dolu bir parti durumuna geçmenin zamanı tam şu sıralardadır. Yeni yönetim, bu konuya bakar; önümüzdeki yerel seçimlere yaklaşık altı ay var; Sosyalist Enternasyonal’in bu anlamına değinir ve sosyal demokrasiyi hem söylemiyle hem anlatımıyla, hem içeriğiyle öyle.. Bernstein'de mi kaldık biz, Kautsky'de mi kaldık? (Eduard Bernstein: 1850-1932; Karl Kautsky: 1854-1938) Sosyal demokrasi buralarda mı hâlâ sorusunu sorarak yeni bir devreye girmek gerekiyor diyorum.
Sosyal demokratların birleşmesi konusu gündeme gelebilir mi?
Bu konu aslında az önce söylediğimle farklı bir konu değil ki. Yani, sol bugün birleşemiyorsa bir içerik, bir öz, bir söylem, bir eylem bütünlüğü, birliği yenilemesi olmadığından birleşemiyor. Mesele, içeriği olmayan bir mantık karmaşasına girdikten sonra, onun adı öyle konmuyor da. "liderler düzeyinde.. ", “partinin ileri gidenleri”, "önde gelenleri", "birleşemiyor" deniyor. Oysa işin aslı o değil. Aslı, insana: "Beş bin, on bin, elli bin yıldan beri birbirinizi niye boğazlıyorsunuz?" diye soracak sistem, düzen... Sosyal demokrasi bazı soruları soruyor olsa, bunu SHP yapsa, SHP bu birleşmeyi sağlar. Bunu hangisi. CHP yapsa CHP sağlar. DSP yapsa DSP sağlar. Nerde sağlar? Yukarıdaki kavgada sağlayamaz, ama sandıkta sağlar! Bir bakarsınız, bunu söyleyen parti.. Barışı isteyen, ama ciddi bir söylemle isteyen.. "Barışalım" deyip de, ertesi gün Skorskilerle, bombalarla, Kalaşnikoflarla ortaya çıkanlar değil. Aklı başında, milyarlarla insana barış öneren. Mantık bu olmadığı için solda birlik olmuyor ve olmaz da. Bu mantığa oturmadı mı, üç sosyal demokrat parti birleşemez! Birleşir gibi görünür. Hepsinin yapmak istediği şu: "Ben birleşmek istiyorum, ama karşı taraf birleşmiyor." Ve (yüzde) 30-32 dolayındaki taban da, son zamanda artık savrulmaya başladı. Oysa bir evrensel barış söylemi, bugün ne sosyalistlerin elindedir ciddi olarak, ne de kapitalistlerin. Yalnızca sosyal demokratların...