Ermeni Sorununa Çözüm mü? (1)

ABD Başkanı George Bush’un, “Ermeni Sorunu"nda, Ermenileri destekleyen demecine. ANAP oylarıyla, demokrasinin özüne aykırı olarak Çankaya'ya tırmanıp oturan Turgut Bey, cılız bir yanıt verdi. Cılız yanıt vermesi, hiç de şaşırtıcı değildi. Houston’a giderken George Bush’la bir yemek yiyip konuşma yolları arayan biri, elbette ona gerekli yanıtı gerekli sertlikte veremezdi. O da öyle yaptı:
George, ayıp ettin valla yav, başımın darda olduğu bu sırada beklemezdim böyle bir lafı senden!
“İstediğim zaman, telefonu açıp George Bush’la konuşuyorum” dememiş miydi? Telefonları dinleyecek değiliz ya, ne bilelim abi kardeş ne konuşuyor?
Ne Turgut Bey ne Ali Bozer ne de Tugay Özçeri, Amerikalıların çıkışlarına, gerekli yanıtı veremezler. Sadece “üzüntülerini'' belirtirler, “ayıp ettin!” derler. Hele Özçeri'nin gücü yalnız "Hande Olayına mı yeter? Türkiye'de dış politikanın, böylesine ayağa düştüğü ne görülmüş ne duyulmuştur. Ali Bozer, -bu eski MDP’li- 141, 142'nin kalkmasına karşı iyi mi? “İnsan hakları” gibi bir olayı görmezden geliyor. O zaman niye aşındırdı, ki AT ülkelerinin eşiğini?
Ermeni çetecilerinin Türk diplomatlarını öldürmeleri olayı, ilk Amerika'da başladı. İlk Ermeni anıtı da orada dikildi. Yeterli ses çıkarıldı mı? Yooo; şimdiki gibi geçiştirildi. Borçluydu, çünkü Amerikalılara boynu eğriydi, Türkiye'yi yöneten sözümona devlet adamları!
Bir Hasan Esat Işık çıktı; Fransızlar Marsilya'da “Ermeni Soykırımı”nın anıtını dikeceklerinde; Paris Büyükelçiliğini bırakıp döndü ülkesine. Fransızlar, şöyle demişlerdi.
Amerika’da anıt dikildiğinde ses çıkarmıyorsunuz; biz daha küçüğüz diye protesto ediyorsunuz, olmaz böyle şey!
Adamlar -kendi açılarından- haklıydı. Türkiye'de Dışişleri’nde ne dendi biliyor musunuz?
Canım, Hasan Esat Bey de çok alıngan! Paris gibi yere Büyükelçi yapmışız otursun işte; ilişkilerimizi bozmasın!
Hasan Esat Işık, kanserden öldü, ama bir bakıma kahrından öldü!
Uzakbilikçi (tarihçi) Sina Akşin'le bu kış Paris’te buluşup, bir Çin lokantasında, birkaç dostla yemek yediğimiz sırada, Prof. Sina Akşin şöyle demişti özetle:
Ermeni sorununa bir savunman (avukat) gibi yaklaşmak yanlış. Buna çözüm yolları aramak gerekir.
Prof. Sina Akşin, 23.6.1987 günlü Cumhuriyet'te, Avrupa Parlamentosu’nun Ermeni sorunu konusunda aldığı kararı eleştirirken yazısının ikinci bölümünde şöyle diyordu:
“Ermeni tehciri (göç ettirilmesi) sırasında bir bölüm Ermeni’nin tehcirin yapıldığı zor koşullar yüzünden öldüğü veya öldürüldüğü bir olgudur. Aynı şekilde 1889 yılından başlayarak Ermenilerin yer yer, zaman zaman Osmanlı yönetimine karşı ayaklandıkları, olaylar çıkararak Müslümanları öldürdükleri, bu isyanların zorla bastırıldığı da doğrudur. Yine doğru olan 1. Dünya Savaşı çıktığında bir bölüm Ermeni'nin silahlı çeteler kurup hükümetin savaş çabalarına ve Müslüman halka karşı hareketlerde bulundukları, bir kısım Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin düşmanı durumunda olan Rusya'ya kaçıp onlarla birlikte uyruğu bulundukları hükümetlerine karşı mücadele ettikleridir. Hele Sarıkamış hezimeti olduktan ve İtilaf devletlerinin donanma ve orduları Çanakkale'ye dayanınca, bu davranışlar 15 Nisan 1915’de Van bölgesinde odaklaşan daha yaygın ve belirgin bir ayaklanma haline dönüştü. Zira “hasta adamın" yıkılışı muhakkak, ardından Ermenistan'ın kuruluşu adeta kesinleşmek üzere olan bir şey olarak görünüyordu onlara. Bu yaklaşmakta olan Rus ordularına yardım amacı güden bir isyandı. Nitekim mayıs ortasında Rus-Ermeni birlikleri Van'ı ele geçirdiler ve Ermeniler burada buldukları Müslüman halkı kılıçtan geçirdiler. Bir Ermeni devleti veya yönetimi kuruldu ve 250.000 kadar Ermeni buraya toplandı. Osmanlı hükümetinin tehcir karan, yanı özellike Doğu Anadolu'da bulunan bir bölüm Ermeni'yi Irak ve Suriye'ye sürme ve oraya yerleştirme kararı bu olaylardan sonra alındı..."
Prof. Sina Akşin’in Avrupa Parlamentosu kararını eleştiren bu yazısı dışında. 1986 yazında “Turkish Review Quarterly Digest "da yayımlanan bir yazısı daha vardı; Sina Akşin burada, soruna çözüm de mi arıyordu? Prof. Sina Akşin’in, Cumhuriyet'te olduğu gibi yılda dört kez yayımlanan Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün çıkardığı “Turkish Review Quarterly Digest'ta çıkan yazısı da, çözüm önerisi de ilginç geldi. Yerim dolduğu için, Prof. Sina Akşin'in çözüm önerisini gelecek Ankara Notları'na bırakacağım. O zamana dek herkes bu sorun üzerinde, çözümü üzerinde, düşünmüş olur.
Prof. Sina Akşin, 1937 yılında Hollanda’da doğdu. Babası Abdülahat Bey, diplomattı. Prof. Sina Akşin, SBF'de “Türk Siyasal Yaşamı” dersini okutuyor. Sina Akşin evli, Deniz’le Işıl adlarında iki kızı var. Sina Akşın, "Ermeni Sorunu”nu çok yakından inceledi. Paris'te görülen “Orly Davası”nda “otorite tanığı" oldu. Bir çeşit bilirkişi. Sina Akşin'le birlikte o davaya Prof. Mümtaz Soysal, Prof. Türkkaya Ataöv, Prof. Hasan Köni (o zaman doçentti), bir de o zaman Boğaziçi’nde doçent olan Avadis Hacınlıyan “otorite tanığı” ya da "devlet tanığı” olarak gitmişlerdi.