3 Aralık 1992 günlü "Aktüel" dergisinde, "Erbakan'ın Tefecileri" başlıktı bir haber yayımlanır. Bu haberi, "Hangi Erbakan" adında bir kitap yazan gazeteci Soner Yalçın, yapıtına almış. Soner Yalçın, "Baş kahraman yine Beşir Darçın’dı” diyor. Soner Yalçın, Beşir Darçın'ı şöyle tanıtıyor:
Beşir Darçın arkasına RP’yi almazsa trilyonu geçen malvarlığına kavuşamazdı herhalde. Öyle ya, 1980’in başına kadar Ulus'ta terzilik yapıyordu.
Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde MSP'nin gizli kasası Mazhar Bayatlı’ya şirketleri nasıl kurduğu, binaları nasıl aldığı sorulduğunda Bayatlı, 'Borç aldım' yanıtını vermişti. Üstelik borç aldığı kişilerin tek tek isimlerini de veriyordu!
Türkiye'de öyle bir sistem yok ki, borç verdiğini söyleyen şahsa, ‘Sen nereden buldun’ diye sorulup araştırılsın.
Beşir Darçın'a da, ‘Bu kadar parayı terzilikten mi kazandın' diye sorsanız, kuşkusuz borç aldığını söyleyecektir.
Beşir Darçın adını Erbakan'ın gizli kasası' diye 8 Kasım 1992 tarihinde 2000 e Doğru dergisinde yazdık. Van der Zee Şirketi'nin sahibi olduğunu, yurtiçinde ve yurtdışında hacı ticareti yaptığını belirttik...
Soner Yalçın, bu konuları iyi araştırmış. Kitabının girişine de, "Daha az Uğur Mumcu'yduk dün/Daha çok Uğur Mumcu’yuz şimdi" diye yazmış. Gelelim tefecilik öyküsüne:
Çınarlar. Konya'nın en köklü zengin ailelerinden biridir, çevrelerinde yardımseverlikleriyle tanınırlar, bir de dini bütünlükleriyle. Necmettin Erbakan'ı destekleyip Konya'dan bağımsız milletvekili seçilmesini sağlamakla kalmamışlar. MSP ile RP- ye bütün varlıklarıyla bağlanmışlardır
Çınar ailesinin büyüğü Süleyman Çınar, 1990 yılında nakite sıkışır. İvedi 1 milyar lira gerekmektedir. Bankalardaki işlemler için bile zaman yoktur. Ancak parayı bulmanın kolay yolunu bilir. ‘‘Beşir Dayı' ya, Beşir Darçın a gider. Konuşurlar, anlaşırlar. Beşir Darçın, Osman Akgün adında bir dönem Erbakan’ın şoförlüğünü ve korumasını yapan birini daha devreye sokar. Üçü arasında bir protokol hazırlanır. Protokole şunlar yazılır: Osman Akgün. Süleyman Çınar'a 1 milyar lira borç verecektir. Süleyman Çınar. 30 gün sonra. Osman Akgün'e 1 milyar 104 milyon lira olarak ödeyecektir Yani, aylık yüzde 10faiz alınacaktır. Süleyman Çınar, 1 milyar lirayı alıp Konya'ya döner. Buraya dek olanlar bir tefecilik öyküsüdür, ancak olaylar biraz değişiktir.
Süleyman Çınar, bir ay sonra, 1 milyar 104 milyon lirayı getirip Osman Akgün'e teslim eder. Ancak, sonra yine nakit paraya sıkışır. Aynı biçimde, Beşir Darçın ve Osman Akgün'den 1 milyar lira daha alır. Bir kez, iki milyar lira alıp, faizi ile birlikte 2 milyar 208 milyon lira öder. Sonunda Süleyman Çınar tökezler. 800 milyon lira almıştır, ancak ödeyememektedir. Çınar ailesinin durumu oldukça kötüleşmiştir. Beşir Darçın ile Osman Akgün, Çınarlara bir iyilik daha yaparlar. 1990 yılının Ağustos ayının 2'sinden başlayarak, izleyen ayların 8,13,21- inde ve son Aralık ayının 8'inde imzalanan protokollerle Çınar ailesinin 800 milyonluk borcu, 2 milyar 800 milyon liraya ulaşır.
Süleyman Çınar, aldığı borcun faizlerini ödeyebilmek ve bu arada ticaret yapıp işlerini toparlayabilmek için açıldıkça açılır. Sonunda ipin ucunu iyice kaçırıp yeniden başkalarına da borçlanır. Korkut Özal ile Mustafa Topbaş’ın ortakları arasında olduğu Bem Dış Ticaret’e 15 taşınmaz mal (gayrimenkul) karşılığı 11 milyar 125 milyon, Faisal Finans Kurumu, Al Baraka Türk özel Finans Kurumu, Esbank, Halkbank, Vakıflar ve Garanti Bankası'na ise toplam 35 milyar lira. Çınar ailesinin 41 parça taşınmazı ile Toroslar Un Fabrikası 1991 yılında iyiden iyiye tehlike çanlarını çalmaya başlar. Süleyman Çınar, partili arkadaşlarına, özellikle kendine güvenmektedir. Alacaklarını toplamaya, un fabrikasının üretimini arttırmaya çalışır.
İşte o günlerde Beşir Darçın, Süleyman Çınar’ı arar:
Mallarını korumak için bize bir genel vekaletname ver. Bunalımı atlatana kadar hiç olmazsa malına, mülküne bir şey olmasın, biz sahip çıkalım. Bu arada fabrikayı da işletiriz, işleri yoluna koyup bize olan borcunu aldıktan sonra ne zaman istersen yine sana döndürürüz! der...
Süleyman Çınar, bu öneriyi hemen benimser Beşir Darçın gibi partilisine güvenmeyip de kime güvenecek? Ailenin öbür bireyleri
Yardım edecek olan yardım eder, niye malımızı mülkümüzü elimizden alıyorlar? diye uyarırlarsa da dinlemez Süleyman Çınar:
Hepsi Müslüman, partili insanlar, bunlardan bize zarar gelir mi? der.
Dava arkadaşlarına güvenmektedir özellikle de Erbakan Hocaya. Partililerin, özellikle mali konularda Erbakan Hoca- dan habersiz hiçbir davranışta bulunmayacaklarını çok iyi bilir. Üstelik Erbakan Hoca, onun en yakın dostudur. Erbakan'ın geçmişe dayanan bir vefa borcu vardır kendisine. Konya'dan bağımsız milletvekili seçilmesi için çok çalışmış, paralar akıtmıştı.
Süleyman Çınar, bir alacağını atmak için gittiği Ayvalık’ta trafik kazasında ölür. Süleyman Çınar ölür ölmez, daha Çınar . ailesi taze acılarıyla perişanken Beşir Darçın ile Osman Akgün, aileye ait taşınmazları satarlar. Toroslar Un Fabrikasının üstüne otururlar! Adını da değiştirip, Konya Un Fabrikası koyarlar. 31 Aralık 1991 günlü 2935 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan şirket ana sözleşmesinde bu fabrikanın iki ortağı vardır: Beşir Darçın ile Osman Akgün.
Çınar ailesi çok üzgündür. İki acı olay üst üste gelmiştir.
Biz mutlu bir aileydik, ama şimdi yaşıyor muyuz, yoksa ölüyor muyuz belli değil. Fabrikamızı çaldılar. Bize hiç haber vermeden hırsız gibi evimize girdiler. Süleyman Çınar’ın özel eşyalarına varana dek topladılar. Bize gelip, "özel eşyalarınızı alın" bile demediler. Bizim ağırımıza giden bu. Onlardan birini çağırdık: "Bak, Erbakan'a mı, Beşir’e mi kime söylersen söyle, Süleyman Çınar'ın özel eşyalarını istiyoruz” dedik, hiç cevap vermediler... Onlara çok saygı duyardık, inanırdık, güvenirdik, şimdi düşünüyoruz, kim bunlar? Bankacı mı, tefeci mi., kim?
Çınar ailesi Erbakan'a mektup da yazar, başlarına gelenleri anlattıktan sonra. "Bırakın faizi, o karalanan 'batır bankaların faizlerinden ve haciz yöntemlerinden kat be kat acımasız bir faiz uygulandığım" belirtirler. Hiçbir yanıt alamazlar.